’’Bulgular, Türkiye’nin küresel rekabet gücünün kalıcı artışı için döviz kuruna dayalı kısa vadeli politikalardan ziyade, mikro reformları içeren uzun vadeli bir bakış açısına ihtiyaç duyulduğuna işaret etmektedir’’ dedi.
Yılmaz, Merkez Bankası’nca The Marmara Oteli’nde düzenlenen ’’Dış Ticarette Yapısal Dönüşüm: Küresel Dinamikler ve Türkiye Ekonomisi’’ konulu konferansın açılışında yaptığı konuşmada, küresel ekonominin yeni kuralları ulusal firmalara ve politika yapıcılara zorluklar getirdiği kadar fırsatlar da sunduğunu ifade etti. Durmuş Yılmaz, şöyle konuştu:
’’Dönüşümü doğru okuyabilenler, zorlukların da üstesinden gelmek için uygun stratejiler ve politikalar geliştirerek zorlu rekabet koşullarını kazanca çevirebilmektedirler. Dünya ekonomisinde önemli bir rol oynayan ülkemizin uluslararası rekabet konumunun güçlenmesi, küresel eğilimlerin belirlenmesine, çözümlenerek doğru tespitlerin yapılmasına ve sağlıklı politikaların oluşturulmasına bağlıdır. Bu çerçevede bugün Merkez Bankası’nda yürütülen iki araştırma projesinin bulgularını tartışmaya açıp, son yıllarda yaşanan dönüşümün iktisadi birimlerce daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktayız.’’
Tanıtımını yapacakları çalışmaların birbirini tamamlayıcı nitelikte olduğunu ifade eden Yılmaz, ilk çalışmanın uluslararası ticaretteki küresel eğilimleri özetlediğini, ikinci çalışmanın Türkiye özelinde üretimin ithalat bağımlılığını incelediğini bildirdi. Yılmaz, şöyle devam etti:
’’Küresel rekabetin yoğunlaştığı günümüzde küresel üretim zincirleri çoğunlukla çokuluslu şirketler tarafından yönlendirilmekte ve doğrudan yatırımlar bu süreçte önemli rol oynamaktadır. Bu yatırımlar genellikle gelişmekte olan ülkelerin ihracatını artırırken, yeni sermaye ve teknoloji ihtiyacını da beraberinde getirmektedir. Öte yandan, dikey uzmanlaşmayı gerektiren bu yeni ticaret sistemi, ekonomilerin ithalat bağımlılıklarını artırmaktadır. Küresel üretim zincirlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte gelişmekte olan ülkelerde çokuluslu şirketler için üretim yapan firmaların, gerekli kalite düzeyine ulaşabilmek için ara ve yatırım mallarını ana firmanın ticari bağlantılarının bulunduğu diğer ülkelerden ithal etmeleri zorunlu hale gelmektedir. Bu işbirliği kalıbı, küresel rekabet gücü zayıf olan yerli yan sanayilerde güç kaybına yol açma potansiyeli taşırken, küresel bir üretim ağının gelişmesini de işaret etmektedir’’ diye konuştu.
-ÜRETİMİN İTHALATA BAĞIMLILIĞINA ODAKLANAN ÇALIŞMA-
Durmuş Yılmaz, bugün tanıtacakları ikinci çalışmada ise küresel eğilimlerin ekonomiye etkilerinin firma verileri kullanılarak incelendiğini belirterek, üretimin ithalata bağımlılığına odaklanılan çalışmada, imalat sanayi firmalarının hangi nedenlerle ara malı ve yatırım malını yurt dışından ithal etmeyi tercih ettiklerinin anket yoluyla ortaya konulduğunu anlattı. Yılmaz, şunları kaydetti:
’’Çalışma, Türkiye’de üretimin ithalat bağımlılığını artıran iki ayrı süreç tespit etmiştir. Bunlardan ilki sektördeki firmaların ithal girdi kullanmaya yönelik eğilimlerinin artması, ikincisi ise ithal girdileri yoğun olarak kullanan sektörlerin diğerlerine nazaran daha yüksek büyüme oranlarına ulaşmalarıdır. İlk sürece ilişkin bulgular anket kapsamındaki firmaların kullandıkları girdilerin bileşiminde ithalatın payının yüksek olduğuna ve bu payın son yıllarda artış eğilimi sergilediğine işaret etmektedir. Firmalara ilişkin veriler, ithalat bağımlılığını artıran temel faktörün fiyatlar olmadığını göstermektedir. Kaliteli ürün eksikliği ve yurt içi üretimin bulunmaması veya yetersizliği, ara ve yatırım malı temininde firmaları ithalata yönlendiren esas unsurlar olarak ortaya çıkmaktadır. İkinci sürece ilişkin bulgular da ülkemizin sanayi sektöründeki uzmanlaşma yapısında gözlenen değişimin, ithalata bağımlılık oranının artmasına neden olan temel unsurlardan birisi olduğunu ortaya koymaktadır.
Bulgular, Türkiye’nin küresel rekabet gücünün kalıcı artışı için döviz kuruna dayalı kısa vadeli politikalardan ziyade, mikro reformları içeren uzun vadeli bir bakış açısına ihtiyaç duyulduğuna işaret etmektedir. Yüksek katma değerli üretim süreçleriyle kalıcı rekabet gücüne ulaşılması, teknoloji ve altyapı yatırımlarının kalitesinin artırılması, kalifiye iş gücünün artırılmasına, araştırma geliştirme yatırımlarının teşvik edilmesine, piyasa ekonomisi kurallarının etkin bir biçimde hayata geçirilmesine bağlı olacaktır.’’
Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, firmalardan edindikleri mikro düzeydeki bilgilerin, küresel kriz sürecinde para politikasına yönelik analizlerine de önemli katkı teşkil ettiğini vurgulayarak, Türkiye ekonomisini daha yakından takip edebilmek, fiyat istikrarı temel hedefi doğrultusunda Türkiye’nin uzun dönemli sürdürülebilir büyüme dinamiklerini desteklemek amacıyla firmalarla yakın ilişkileri sürdürmeyi arzu ettiklerini sözlerine ekledi.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...