21. yüzyıla girmemizin sekizinci yılını idrak ettiğimiz şu günlerde “kaatma” eksenli bir hayat yaşıyoruz âdeta:
Nedendir bilinmez ama kimsenin “tık”ı çıkmıyor. Olayı özgürlükler bağlamında karşı çıkan birkaç cılız sesten başka kimsenin umurunda değil.
Halkın yarısına yakınının oyunu alarak iktidara gelmiş bir parti daha birinci yılını doldurmadan “odak” haline getirilip -pekâlâ- kapatılabiliyor.
Başkaca odaklar da halkın tercihinden, kıyafet seçiminden, yaşam biçiminden olmayan bir “tehlike” devşirip, yersiz bir korku yaratarak kendi hükümranlığını sürdürebiliyor.
Bütün bunları yaparlarken de, ağızlarına en son almaları gereken “demokrasi”, “hukuk”, “özgürlük” gibi kelimeleri -utanmadan, sıkılmadan- yakıştırabiliyorlar.
Kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya kalan iktidar, kendi mahallesine özgürlük getirmek için öteki mahallenin özgürlüğünü rehin altına almayı göze alacak kadar demokrat (!) olabiliyor sözgelimi.
Üstelik, yıllardır girmeye çabaladığımız bir birliğin kapısı aralanırken yapıyoruz bütün bunları. Avrupalılıktan kastımız bu olsa gerek; girelim ama kendimiz gibi:
Yasaklarımızla. Geçmişle yüzleşmeye cesaret edemeyişimizle. Kamusal kısıtlamalarımızla. Hukuksuzluklarımızla. Eşitsizliklerimizle. Ülkesini seven çetelerimizle. Çözümü parlamento dışında arayan siyasetçilerimizle. Siyasetsiz yapamayan kurumlarımızla. Bir takım odakların odağı haline gelen “saygın kişilerimizle”. Sivil olmayan toplum kuruluşlarımızla. Eğitim hakkını sınırlandırmamızla, erişimi engellememizle…
* * *
Farkındaysanız eğer, dünyanın en çok girilen video paylaşım sitesi YouTube’a ara ara erişim engeli konuluyor Türkiye’de. Hakaretlerin odağı haline gelmiş bir site olmalı ki, “mahkeme kararıyla” konulan bu son engelin (5 Mayıs 2008) üzerinden tam 75 gün geçmiş.
Nedendir bilinmez ama kimsenin “tık”ı çıkmıyor. Olayı özgürlükler bağlamında karşı çıkan birkaç cılız sesten başka kimsenin umurunda değil. Kullanıcılar bireysel tepkilerini vermiyor. Özgürlükçü iddiasındaki iktidar, -internetten bihaber olmasından mıdır, nedir- kulağının üstüne yatmakta ısrar ediyor.
Bu, üçüncü dünya ülkesi görüntüsü verdiğimiz erişim engelini neden yaptığımızı anlamaya çalışalım. Anlamak o kadar da zor değil:
Yasağın nedeni: Hakaret içeren video görüntülerinin yayınlanması.
Yasağın kapsamı: Veritabanında milyonlarca video barındıran YouTube sitesi.
Yasağın kapsama alanı: Sadece Türkiye’de yaşayan internet kullanıcıları.
Yasağın amacı: İnsanların bu videoları görmemesi.
Yasağın işlerliği: YOK. YOK. YOK!..
Çünkü, erişimi engellenen siteye değişik birçok yoldan giriliyor. Daha önemlisi bütün dünyaya açık.
Delinin biri telefonda küfür ve hakarette bulundu diye, tutup bütün telefon hattını kapatmıyoruz ki. Bu da aynı değil mi?
İlgili mercilerle diplomatik temasa girip de, söz konusu içerikleri tamamen ortadan kaldırmak varken, bu yasakçı ve aynı zamanda çözümsüz tavrı sürdürmek niye?
* * *
Onu bunu bırakalım da, biz yine fasit dairemize dönelim:
Sahi, şu partiyi kapatacaklar mı?
Peki, biz Avrupa Birliği’ne ne zaman gireceğiz?
Her şey bir yana da, ne olacak bu memleketin hali?!
Eyüp Şahin Gültepe haberx