Aşık: Kilidi dışardan açılabilen kapısı olan bir zindanda hapsolmuşken, anahtara sarılarak avunmaktayım.
Eşik: Aşık olup da edebiyat çorbasına kaşık olmuş bulundun. Gözler ve auraların vefasız oynaşmalarına tanık oldun.
Aşık: Aşk, bir masal öğretisidir, gözlerde aramak talandır. Sevgi ise bir yaşam öğretisidir. Sözlerde aramak yalandır...
Eşik: Kaşık olarak şiiri kazanın dibinden kaşımakta hünerli olsan da bilmen gerekir ki; Çocuklar da hastalık bahanesi ile sorumluluklarından kısa bir süre kaçmaktan ilkel bir zevk alırlar.
Aşık: Aşk gözlerden vücuda giren, kısa sürede beyni etkisi altına alan ve azami iki yıl içinde yine gözlerden gözyaşı yoluyla vücudu terk eden bir virüs değil mi ki senin için. Eşiksin, eşikte ve belli yüksekliktesin, en büyük korkun bulunduğun yükseklik çünkü tüm bilgilerin oynaşsa da beyninde, senin en son unutacağın bilgi kanatlarının olmadığı gerçekliğidir. Çünkü aşık olup da az bir süre dahi uçabilmenin hazzı aslında, yere düştükten sonra çekeceğin çürük acılarına değer olur.
Eşik: Hazzın ve acının anahtarını boynundaki sevgi kolyesinde bağlılıkla taşıyabildiğinde, tekrar görüşmek dileğiyle...
Aşık: Bir başkasında kendileşmek, başka bir kendiliğe başkalaşmaktan daha cezbedici değil midir diye bir düşün isterim ben de, aşk hakkında fikir üretemediğin zamanlarda.