Gaziantep Belediye Başkanının faaliyetlerini parlatmak için organize edilmiş bir röportaj..
O sıra peyda olan teknik bir arıza.
Kameramanmış delikanlı, çökmüş gazetecinin yanına toparlamaya çalışıyor vaziyeti, birazdan suratında patlayacak tokattan habersiz ama.
Gazeteci bir yandan cilalıyor belediye işlerini,
‘Önümüzdeki döneme baktığımızda..’ derken kabloyu çekiştirip yapıştırıyor solundaki gence elinin tersini..
Hiçbir şey olmamış gibi ‘Öyle bir noktaya geldi ki Antep, başka bir yere taşıdınız.’ diye devam ediyor sonra..
Biz riyanın resmini izlemeye devam ediyoruz ama, aklımız kameraman delikanlının sıktığı dişlerinin arasında, kaburgalarında..
Seğiren dudaklarının kenarında aklımız.
Kaç sefer geri döndü boğazına ‘Başlarım ulan işinize!’ narası kim bilir gencin.. Kim bilir kaç sefer düşündü resti çekip çıkıp gitse şu cehennemden ne halt edeceğini; kimin kapısına gideceğini, kime minnet edeceğini.
İhtimal eli kolu da uzundur bu herifin..
Ceketini sarıp sırtına çekip gitse, eline kamera bulamaz daha; sermaye yeterse, yer de kaldıysa sebze halinde limon satar anca.
Az önce kameralar önünde tokat yedi suratına bir adam.
Ve az önce ekmek davasına tel gibi eğildi, zorunda kaldı; yutkunarak kendini ikna etti bir kameraman.
Ev kiraysa, evliyse, çocuk da varsa;
Ne cacık yesin, dilinin ucundaki iki çift isyana dur demekten başka.. Ocağın yansın geçim belası, iki büklüm edersin işte böyle tığ gibi delikanlıyı.
Zerrece tepki göstermek şöyle dursun, aşkla devam etti konuşmasına Fatma Şahin.
‘Şimdi’ dedi
‘Şehrin rengi baklava sarısı fıstık yeşili..’
Suratına az önce tokat yemiş delikanlı tam karşısındayken,
‘Şehrin’ dedi ‘Rengi baklava sarısı fıstık yeşili..’
Ne güzel değil mi?
Baklavadan, fıstık yeşilinden, çiçekten, şarkıdan bahsetmeye devam etti.. Şehrin rengi baklava sarısı fıstık yeşiliymiş.
Başkan az önce gözleri önünde tokat yiyen kameramanın suratında çınlayanları, içinde yananları görmediği sıra ülkenin vaziyeti de
Fıstık yeşiliydi.
İdareciler baklava, börek, leylak, yeşil derdindeyken;
Memleket, suratına tokat yedikten sonra kamera arkasında yutkunan, elleri titreyen, çenesi seğiren;
Kameraman gibiydi.