Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Türkiye, geçtiğimiz haftayı yine hareketli geçirdi. İçimizi yakan yangınlar, köpek katliamları, İsrail vahşeti, TBMM'de yumruklu kavga derken daraldık.
"İmamoğlu'na 5 yıl siyaset yasağı geldi" başlıklı haberim de gündemde olan başlıklardan birisiydi.
Bu satırların yazarının kaderi biraz da böyledir. Kritik haberlerime sağcı-solcu cümbür cemaat önce saldırırlar, sonra doğruluğunu görünce kös kös köşelerine çekilirler.
Avukatlarım birlikte bu kişilerle ilgili tek tek notlarımızı alıyoruz!
Yanıt verme hakkımı da tek tek ve uygun zamanlama ile mutlaka kullanırım!
Bekleyelim!
Aklıma gelmişken… Günlük yaşamımda dilimde kaderle ilgili onlarca şarkı dolaşır.
Sibel Can'ın "kader sen bize eşit davranmadın"dan...
Orhan Gencebay'ın "kaderin böylesine" kadar.
Fakat...
Benim favorim, Tarkan'ın "gülümse kaderine" şarkısıdır.
Gülümsedim...
Gülümserim...
* * *
Ana konulara gelirsek...
Türkiye'nin içinde bulunduğu sosyoloji ne yazık ki giderek gerçeklerden kopukluk seviyesinden, cinnete doğru hızla akıp gidiyor...
Her güç odağının bulunduğu noktadan geriye çekilerek sakinleşmesi gerektiği ortada.
Türkiye'yi kazananı olmayan iç-dış kaosa sürüklenmekten ancak böyle kurtarırız.
Bağımsızlık ve üniter yapının korunması en hayati konumuzdur.
Gerçi herkesin her şeyi çok iyi bildiği bir Türkiye'de fikirlerimize itibar edilmesi sürpriz olur ama biz yine de tarihe mütevazi notumuzu bırakalım.
* * *
MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'u kabulünde arka fonda görülen 17- 25 rakamı eminim hepinizin ilgisini çekmiştir.
Frederic Bastiat "Tesadüf diye bir şey yoktur, sadece bilinmeyen nedenler vardır." der. Doğru söyler...
Kimi meslektaşlarım, bu fotoğrafı "Bayram değil, seyran değil. Eniştem beni neden öptü?" şeklinde okudu.
O da güzel bir okuma ama bayram da seyran da var!
* * *
Şunu diyebilirsiniz; Bahçeli'nin açıklamalarına rağmen mi?
Evet... Bahçeli, bulunduğu konumun ağırlık ve hassasiyetine uygun bir açıklama yaptı.
İzah etmeye çalışayım. MHP, iktidar partisine verdiği desteğin anlamını, her uygun fırsatta "Türkiye iktidarsız kalarak, kaosa sürüklenmesin." şeklinde izah ederek kalınca çizdi.
Bu çizginin altında çok şey var.
MHP, hoşlanmasa bile iktidarın verdiği kararlara engel olmamasını, şartların zorlaması, kaderin tecellisi, ülkenin bekasına karşı yaptıkları bir özveri olarak görüyor.
"Halen öyle görüyor mu?"
İşte bu kritik bir soru. Bu soruya “evet ama…” diye yanıt vermek mümkün.
* * *
Mesela; kamuoyu, Can Atalay konusunun MHP'ye rağmen TBMM'ye geldiğini düşünüyor olabilir. Oysa, MHP Can Atalay mevzusundan rahatsız olmasına rağmen "biz TBMM'de olmayız." ara formülü ile krizi çözdü.
MHP cenahı, iktidar unsurlarının MHP'li kadrolara karşı eskisi kadar hassas olmadığı, hatta zamana yayarak MHP'li bürokratları görevden alma ya da pasifleştirme politikası yaptığını düşünüyor.
Aynı zamanda, iktidar içinde bazı güçlü fraksiyonların "bizi MHP aşağı çekiyor." mealindeki söz ve davranışlarından da rahatsızlar.
* * *
Bahçeli'ye yönelik kamuoyunda zaman zaman stratejik hatalar yapıyor eleştirilerine pek katılmıyorum.
Siyaset yapma içerik ve pratiğini beğenirsiniz- beğenmezsiniz ama Bahçeli gerçekten bir siyaset bilgesi.
Gerektiğinde MHP'nin genlerinde olan racon kesme dahil, diplomasi ve siyaset bilimini üniversite de ders verir gibi hayata geçiriyor.
Bir kare elbette Cumhur İttifakı’nda çözülme- ayrışma yapmayacaktır ama bir komutanın tek askere tepkisi nasıl tüm bölüğü esas duruşa getiriyorsa, 17- 25 mesajı iktidar partisinin bazı unsurlarında buna benzer bir etki yapma potansiyeli taşıyor.
* * *
Bahçeli'nin "17- 25 Aralık emniyet ve yargı darbe süreci, 15 Temmuz FETÖ ihanetinin kuluçka evresidir. 15 Temmuz işgal teşebbüsünün çatısı 17-25 Aralık süreciyle örülmüştür. Bu nedenle FETÖ'nün ne 15 Temmuz silahlı kalkışmasını ne de 17-25 Aralık kumpasını hatırımızdan ve gündemimizden çıkarmak mümkün değildir. Ayrıca doğru da değildir. " açıklaması yerinde ve doğru bir açıklamadır.
Aslında Bahçeli, 17- 25 fotoğrafı ile "tarih tekerrür edebilir. Dikkatli olmalıyız! Fetö yeniden sızıyor! " mesajını verdi.
Bu açıklamanın özünün özü şudur; Bahçeli, eskiyi hatırlatarak, iktidara "FETÖ yeniden kuluçka fırsatı bulmaya çalışıyor! " diyor.
Bahçeli, son yaptığı açıklama ile kamuoyuna 'Cumhur İttifakı ile aramızda problem yok" derken, iktidara da "lütfen artık mesajımı al!" diyor.
Bahçeli'nin verdiği mesajlar yeterince algılanmazsa, bundan sonraki gelişmelerin erken seçimi aralama ihtimali olabilir!
Bahçeli; kırmızı hattını, kırmızı kartını şimdilik cebinde saklayarak bir kez daha sınır çizdi diyebiliriz.
Üstelik Ali Koç'lu bir kadrajla!
BAKANLAR YİNE DEĞİŞECEK!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yerel seçimlerden sonra parti ve iktidarda zamana yayarak değişiklik yaptığını anlıyoruz.
Bu zamana yayma Erdoğan'ın tercihi. Sorumluluk kendisinde olduğu için saygı duymak gerekir ancak doğru bir fikir olduğundan emin değilim.
Zaman iktidar aleyhine işlerken, sorunların çözümünü zamana yaymak bana çok parlak bir fikir gibi gelmiyor ama belli ki iç dinamiğinde bil(e)mediğimiz parametreler var.
* * *
'Şu bakan gidecek, bu gelecek' sözlerinin yüzde 99'u aslında bir yakıştırmadır.
Sadece Erdoğan'ın beyninde olan bir fikirle ilgili net bir yorum yapmak mümkün değil.
Bu yüzden isimler olmasa da, sayı konusunda bir fikir yürütebiliriz.
Cumhurbaşkanı, Eylül sonu Ekim başında üç değişiklik yapabilir.
2'si bakanlar kurulu, diğeri Cumhurbaşkanı Yardımcılığı makamı.
Cumhurbaşkanı Yardımcılığını ikiye çıkarma ihtimali de var.
Ankara kulislerinden aldığım bilgiye göre bu sefer ilginç bir ismi, icracı bakanlıkların birisinin koltuğunda görebiliriz.
Anayasa Mahkemesi'nin bir üyesinin icracı bir bakanlığın koltuğuna oturma ihtimali var.
Küçük bir ipucu ya da robot resim çizdiğimde anlaşılacağı için bu kulisimi zamanın hakemliğine bırakıyorum.
Sürpriz üstüne sürprizler yaşayabiliriz!
* * *
REHA MUHTAR'A NE OLDU?
Gazeteci büyüğüm ve arkadaşım Reha Muhtar hastanede yaşam savaşı veriyor.
Telefonda zaman zaman sohbet ederken "tehdit edildiğini" söylediği için evinin merdivenlerinden düştü haberini İhtiyatlı karşıladım.
Daha sonra öğrendim ki.
Gündüz bir devlet büyüğünün yakını ile sohbet ettikten sonra Sarıyer'deki yalısına geçmiş.
Yalısının ikinci katında tutunduğu çit kırılınca kafa üstü yere düşmüş.
Hastanede uyutuluyor.
Bugün kendisi için kritik bir gün.
Allah'tan kendisine şifa dilerim.
VELHASIL; Sokak lambası gibi olma ey yar kime yandığın belli olsun...
Necip Fazıl Kısakürek
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 29361 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|