13 Kasım 2021 günü, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçmişte devletin uygulamaları kapsamında yaşanan mağduriyetlerle alakalı HELALLEŞME Tweet’i paylaştı.

Tweet şu şekilde:

“Ben ömrümde, ülkemizde nefreti ve sevgiyi gördüm. Artık sevgi kazansın istiyorum. Ülkemizin iyileşmeye, ‘HELALLEŞME’ye ihtiyacı var. HELALLEŞMEK, geçmişi değiştirmez ama geleceğimizi kurtarır. Geçmişte partimizin de HATALARI oldu; HELALLEŞME yolculuğuna çıkma kararı aldım”.

Kılıçdaroğlu, bu tweetle alakalı yaptığı açıklamada, konuya biraz daha açıklık getirdi:

 “28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp, helalleşeceğiz. İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımızla helalleşeceğiz. …Sivas, Kahramanmaraş mağdurları ile helalleşeceğiz. Diyarbakır hapishanesi mahkûmları ile helalleşeceğiz. Varlık vergileri altında inim inim inlemiş azınlıklar, 6-7 Eylül olaylarının mağdurları ile helalleşeceğiz. Mahkemelerde süründürülen askerlerimiz ve aileleri ile helalleşeceğiz (kimleri kastediyorsa?). …Darbeciler tarafından bir sağdan, bir soldan asılan insanlarımızla helalleşeceğiz…”.

Kılıçdaroğlu’nun, helalleşme açıklamasında müşahhas olarak belirtilmeyen daha başka mağduriyetler de var. Geçmişte “dini siyasete alet etmek” zırvası altında inanç ve manevî değerlerinden dolayı zulmedilen geniş dindar kesimler, şapka giymedikleri için asılanlar, Kur’ân okudukları için hapse atılanlar da helâlleşmeye dâhil mi? bilemiyoruz.

Burada helalleşmeye konu olan mağduriyetlerin bir kısmında CHP’nin iktidar partisi olarak uyguladığı politikalar, bir kısmında da CHP ile dayanışma içinde gerçekleştirilen 28 Şubat uygulamaları etkili olmuştur. Bir kısmında ise CHP’nin doğrudan etkisi olmamıştır.

CHP’nin helalleşme vaadi daha ziyade iktidara gelmek şartına bağlı görülüyor.

Helalleşme Nasıl Olmalı

Kamusal politikalar ve uygulamalarla yaşanan bu mağduriyetlerin giderilmesi, mümkün değilse de, en azından helalleşmenin yapılması elbette ki önemli bir erdemdir.

CHP ve diğer bazı partilerin yoğun desteği ile yaşanan 28 Şubat sürecinde başörtülülere, başta İmam Hatiplerliler olmak üzere dindarlara yönelik yaşatılan cehennem hayatı ve ağır mağduriyetler önemli ve kalıcı travmalara sebep olmuştur. Bu mağdurlarla samimi ve gönülden gelecek şekilde helalleşmek elbette ki önemlidir.

Hatası olanların, bir başkasına yönelik haksızlık ve zulmeden kişilerin, samimi bir şekilde derin pişmanlık göstererek helallik dilemeleri, zalimlerle mağdurlar arasında sulhün sağlanabilmesi açısından önemli bir eşiğin aşılmasıdır.

Hele ki toplumda derin yaraların açılmasına sebep olan haksızlıklardan, zulümlerden pişmanlık duyularak, haksızlık ve zulme uğrayanlara el uzatılması, faillerin onlarla sulh olmak istemesi, onlarla çatışmayı sonlandırmak istemesi, toplumsal sulh açısından önemlidir.

Helallik istemek, hak ihlali yapan kişinin başvurması gereken erdemli bir yoldur.

Ama sadece “HELALLEŞMEK” söyleminin tek başına gerçek bir anlamı yoktur.

Helâlleşmenin olması için, öncelikle CHP’nin, gerek kendisinin geçmişte yaptığı, gerekse diğer kamusal politikalar kapsamında yapılan ve ağır mağduriyetlere sebep olan yanlışların YANLIŞ olduğunu çok net şekilde kabullenmesi; …miş gibi yapmaması gerekir.

İkinci olarak helalleşmek için samimi ve inandırıcı bir PİŞMANLIĞA ihtiyaç vardır.

Yani CHP’lilerin, “ey mağdur vatandaşlarım, geçmişte yaşanan ve bir kısmında benim de katkım olan zulümlerden, hatalardan, yanlışlardan çoook pişmanım; bunların kesinlikle yapılmaması gerekiyordu, ama bir kere yapıldı; bundan sonra da kesinlikle böyle hatalar yapmayacağız, yapılmasını da kesinlikle desteklemeyiz” demeleri gerekiyor.

Helalleşmenin bir diğer gereği, pişmanlığı tamamlayıcı şekilde, mağduriyetlere sebep olan hadiselerin tekrarlanmaması, tekrarlanma yönünde zımnî bir imanın bile olmamasıdır.

“Ey başörtülüler, 28 Şubat askeri vesayet odakları sizlere hayatı cehenneme çevirdiler. 28 Şubat sürecini destekleyerek biz de onlara katkı sağladık. Bu sebeple sizlerden özür diliyor ve helallik istiyoruz” demek bazı şartlara bağlı olarak erdemlilik olabilir.

Sadece bu söylem tek başına yeterli değildir.

Vaad edilecek ve fiilen de gerçekleştirilecek politikalarla, bu mağduriyetlerin bir daha yaşanmayacağı yönünde teminat veriliyorsa, helalleşme ve pişmanlığın bir manası olacaktır.

Bütün bu şartların gerçekleşmesi için, her şeyden önce geniş toplumsal kesimlerin ikna olmaları da gerekiyor. Geniş toplumsal kesimlerin ikna olmaları, GÜVEN vermeye bağlıdır.

Geniş toplumsal kesimlerin ikna olmaları ve bu yönde bir güvenin oluşması, her şeyden önce CHP’li yöneticilerin ikna edici ve inandırıcı, samimi çabalarına bağlıdır.

Peki, bu durum mümkün olabilir mi? Bunu şimdiden kestirebilmek mümkün değildir.

FETÖ’cülerle Helalleşmek

Bazı hadiseler vardır ki, vatana ihanet mahiyetindedir. Vatana ihanet kapsamında yer alan hadiselere katılanların, bunların faillerinin mağduriyet içinde olduklarını ve onlarla da helalleşmek gerektiğini söylemek, onların ihanetini meşru görmek manasına gelir.

Bu temel belirlemeyi yaptıktan sonra, CHP İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, FETÖ’cülerle alakalı yaptığı bir açıklamaya yer vereceğim.

Kılıçdaroğlu’nun KHK’lılarla alakalı “tüm hakları ilk bir ayda iade edilecek, kamuda göreve başlayacak ve özlük hakları iade edilecektir” şeklinde yaptığı açıklamayı da hatırlatan Tanrıkulu, “bu bir maddelik düzenlemedir. Şu anda tüm hazırlıklar yapılmıştır. Olası bir iktidar değişiminde ilk yapacağımız işlerden biri bu yurttaşlarımızdan özür dilemek, onlarla helalleşmek ve haklarını iade etmek olacaktır. Aynı zamanda buna sebebiyet verenlerden hesap soracağız” ifadesini kullandı.

Burada CHP’de en yetkili ağızdan (Kılıçdaroğlu) söylenen bir sözün, bir milletvekili (Tanrıkulu) tarafından da kesin şekilde sahiplenilmesi durumu söz konusudur.

KHK ile atılanların bir kısmı, atılma işlemi haksız olduğu anlaşıldığı için kamudaki görevine geri dönmüştür. Bir kısmı hakkında dava açılmış ve 15 Temmuz ihanet kalkışmasına katkı sağladıkları için haklarında mahkûmiyet kararı verilmiş ve cezaları kesinleşmiştir.

Atılanlardan bir kısmı yurt dışına kaçmış, bir kısmı da ülke içerisinde gizleniyorlar.

Bir kısmı hakkında açılan davalar hala devam etmektedir.

Tanrıkulu, bu açıklamasında KHK ile kamudan ihraç edilenlerle alakalı hiçbir ayrım yapmamıştır. Bu ifadeden anlaşılan mana ve verilmek istenen NET mesaj şudur:

“15 Temmuz ihanet kalkışmasını yapanlar çok doğru bir iş yapmışlardır; bunlar mahkûm da olsalar, ihanete asli maddi ve asli manevi fail olarak katkı da sağlasalar, tamamını görevlerine iade edeceğiz”.

Bu açıklama tashih edilmediği takdirde, daha önceleri CHP’liler tarafından söylenen, “15 Temmuz tiyatrodur, kontrollü darbedir”, “asıl darbe 15 Temmuz değil, 20 Temmuzdur”, “15 Temmuz sonrası OHAL kapsamında yapılan uygulamalardan etkilenen bütün FETÖ’cüler mağdurdur” şeklindeki açıklamalarla bütünlük içerisinde bir değerlendirme yapmak gerekirse, CHP, FETÖ ihanet örgütünün Türkiye’deki MUTLAK siyasi TEMSİLCİSİ ve AYAĞI’dir.

Elbette ki OHAL şartlarında bazı mağduriyetler yaşanmış olabilir. Nitekim yaşanmış olmalı ki, bunlardan bir kısmının mağduriyetleri giderilmiştir.

Elbette ki mağduriyetleri giderilmeyenler de mevcut olabilir.

Hatta bazı kişiler, hakkında takipsizlik verilenlerin kamuya iade edilmemelerini haksızlık olarak değerlendirerek, bunların görevlerine geri iade edilmelerini savunabilir.

Ama CHP, böyle bir ayırım yapmaksızın bütün KHK’lılar mağdur demekle, 15 Temmuz ihanet kalkışmasını alkışlamış ve İSTİSNASIZ olarak desteklemiş olmaktadır.

Bu açıklamayla CHP, “iktidara gelirsek, 15 Temmuz ihanet kalkışmasını yaparak 251 kişi şehit eden, 2196 kişiyi yaralayan FETÖ İhanet örgütü, yaptığı bu kalkışmada haklı olduğu için, hükümet tarafından KHK yoluyla FETÖ’cüler hakkında yapılanlar hiçbir ayrım yapılmaksızın haksızlıktır, biz bu haksızlığı kaldıracağız” demeye getiriyor.

Bir ihanet kalkışmasını bu kadar sahiplenerek, bu kalkışmayı yapanlardan helallik dilemek, onlara haksızlık yapıldığını söylemek, yukarıdaki helallik çabasını “SIFIR”lıyor.

Bu aşamada bence FETÖ’nün siyasi ayağını arama yönündeki çabalar tamamen hedef saptırmaktan başka bir şey değildir. Adres çok net bir şekilde bellidir; O da CHP’dir.

Umarım, CHP, bu kimliği ile iyi bilinir de, 15 Temmuz ihanet kalkışmasına karşı olanlar, bu partiye karşı bu kimliğini bilerek tutum takınırlar.

Ama bazı seçmenler, “aslında CHP’nin FETÖ ihanet örgütlenmesinin siyasi ayağı olduğunu biliyorum, şahsi düşünce olarak da 15 Temmuz ihanet kalkışmasına şiddetle karşıyım, ama buna rağmen CHP’ye oy vermeye devam ederim” derse, sadece bu kişilere tuhaf, tuhaf baka kalırım. “Demek ki körü körüne siyasetçilik böyle bir şey olsa gerek” derim.

Bütün bu yaşananlardan sonra şu soruyu da sormak istiyorum:

“HDP ile ilişkileri kapsamında PKK’ya bir türlü cesaretle ve açık yüreklilikle “TERÖR ÖRGÜTÜ” diyemeyen CHP, onbinlerce askerimizi ve sivil vatandaşlarımızı katlederek elini kana bulayan PKK’lı teröristlerin etkisiz hale getirilmelerini de haksızlık ve mağduriyet olarak değerlendirip, onlarla helalleşmeyi de gündeme getirebilir mi acaba”?

CHP’nin, HDP ile kurduğu sıkı ilişki ve ittifak, bu ihtimalin hiç de uzak olmadığını gösteriyor. Bakalım gelecekte yaşanacaklar neyi gösterecek.

Buradaki söylediklerim, HDP-CHP-FETÖ işbirliğini bile bile bu ittifakta yer alanlara ve destekçilerine de ayrıca “İTHAF” olunur.