Talat Atilla Ankara madem bilmece çözdürmeyi seviyor, deneyelim! Dikkat sahte Mesih! |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN SONBAHAR, SARI YAPRAKLAR, SAĞLIKLI HÜZÜN VE METAL ELEMENTİ |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva DÜNYALARINI VERİN ÇOCUKLARA |
Cengiz Altınsoy Taş deyip geçmeyin |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar İZDÜŞÜM TEOREMDEN BAĞIMSIZSA KAPSANAMAZ |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Marksizm’in temelini oluşturan Komünist Manifesto ve Das Kapital'i yazan Alman filozof Karl Marx'ı bilirsiniz.
(*Marx ve yakın dostu Engels’in fikir babaları da Darwin'in 'Türlerin Kökeni’' isimli eseriydi.)
Marx'ın Yahudi kökenli bir ailenin Protestan geleneklerine göre vaftiz edildiğini, çocukluk yıllarında herhangi bir din eğitimi almadan büyüdüğünü ve yirmili yaşlarda “tavizsiz bir ateist" kimliği benimsediğini biliyoruz. Marx'ı bir yönüyle 'vaftizli ateist' diye tanımlıyorum.
* * *
Kendi tercihi tabii ki ama Marx, katıksız bir ateist olmasaydı, o büyük zekasıyla çok daha geniş kesimlere hitap edebilirdi diye düşünürüm.
Marksistler dinin özel hayata ilişkin inanç olduğunu, dolayısıyla dine inanma veya inanmama hakkını savunurlar ama epistemolojik anlamıyla dini inanca karşı mücadele etmeyi de vazife olarak görürler. Yani, Marksist arkadaşların kafası da fena halde karışıktır!
Neyse... Marx'ı mezarından kaldırıp şehadet getirtemeyeceğimize göre, bırakalım o yerinde yatsın, biz de onun "Görünen, gerçek olsaydı, bilime gerek kalmazdı." ünlü sözüne atıf yaparak girizgahı zorlayalım...
(*Marx sanki kendisinden çok önce yaşayan Platon'un, “İnsan, olanı olduğu gibi göremez." sözlerinden esinlenmiş gibi geliyor!)
* * *
Bu kadar zeki insanın en ünlü sözlerinden birisi olan "Görünen, gerçek olsaydı, bilime gerek kalmazdı." sözünde hem doğru hem yanlışın var olduğunu öngörüyorum.
"Her şey gördüğümüz gibi olsaydı, zaten anlamak için ayrıca bir çaba göstermemiz gereksiz olurdu..." demek istiyorsa haklı olabilir ama...
Marx bir yandan bu sözüyle aslında din mefhumunu, insan gözüne hapsederek bilimsellikten uzaklaşmış olmuyor mu sizce de?
Bir acayip üstü acayip durum var.
Ateizme can çekiştirenler bizzat ateistler, dini hırpalayanlar da bizzat dindarlar!
İşte bu bana çok ilginç geliyor.
Allah'ın sonsuz sırlarından birisi bu olabilir mi diye düşünüyorum.
Sırrını paradoksun içine gizlemiş sanki Allah. İnciyi sedefler içinde sakladığı gibi...
* * *
Allah ateistler eliyle yoktan yaratılışın bilimsel belgesi big-bang'i bizzat onlara buldurarak, ateistlere "Akıllı olun. İmana gelin!" demiş olamaz mı?
Diğer yandan takiye yapan, şirk-şatafat denizinde yüzen İslam Alemine de Allah ne atomu parçalamayı ne de uzaya çıkmayı nasip etti!
ABD- Avrupa'ya esir etti.
Yerlerde süründürüyor.
ABD- İsrail 36 bin insanı katlederken İslam alemi çekirdek çitleyecek, Allah da İslam alemine şefkat nazarıyla bakacak öyle mi?
Yok öyle yağma...
Torpili yok.
Özel kalemi yok.
Mühür onda...
Ferman onda...
* * *
Bu arada ünlü filozofların sözlerini subjektif olarak yorumladığım yazılarıma bazı okurlarımdan "Sen kim oluyorsun da bu kadar ünlü filozofun sözlerini doğru- yanlış diye değerlendiriyorsun" itirazları da geliyor.
İşte bu tavra putlaştırma diyoruz.
Hiçbir canlıyı putlaştırmam.
Şunu da eklemeliyim ki...
Seküler düşünenler binlerce sözde tanrılarına sahip çıkarken, İslam aleminin tek-emsalsiz yaratıcısına layık olamaması ne kadar da hüzünlü bir durum...
Ne berbat ne sefil bir yaşayış bu...
Gazze İslam Aleminin büyük sınavıydı.
Kaybedildi !
Hatasızlığın sadece Allah'a ait bir makam olduğuna inanırım.
Bir de bana "Ukela... Sen hiç hata yapmıyor musun? " yorumları da oluyor.
İçiniz rahat olsun dostlar.
Bırakın hata yapmayı, arada sırada doğrular yaptım.
Kendinizi hiç benimle ilgili yormayın.
Kendimle güzel dalga geçerim.
Nasıl? İçiniz rahat ettiyse yazıma devam edebilir miyim?
* * *
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Meral Akşener buluşma sonrasında yapılan yorumları görünce, aklıma Marx'ın "Görünen, gerçek olsaydı, bilime gerek kalmazdı." sözleri geldiği içindi bu girizgâh. Evet, kısa girizgahları beceremiyorum çünkü bu coğrafyada mevzular çok uzun...
* * *
Erdoğan-Akşener buluşmasından sonra kimileri Akşener'in oğlu Fatih Akşener'i Paris'e Büyükelçi, Akşener'i de Cumhurbaşkanı Yardımcısı atadı.
Resmî gazeteden bile hızlı bir kamuoyu gazetemiz var.
Neler konuşulduğu elbette önemli ama içerideki havayı bilmek için önce Erdoğan- Akşener hukukunun derinliğini ölçmemiz gerekiyor.
Malum, Meral Hanım iktidar partisi kurucu üyeliğinden son anda vazgeçmiş eski bir AK Parti sempatizanı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aile dostu.
Erdoğan'ın, eşi Tuncer Akşener ile de hukuku iyidir.
Size Erdoğan- Akşener arasında geçmişe dair ilk kez okuyacağınız anekdotu yazacağım.
* * *
Okuduktan sonra aralarındaki güven bağının ne kadar yüksek olduğunu siz de hissedeceksiniz.
Hatırlarsınız 9 sene önce Meral Akşener'e çirkin bir iftira atılmıştı.
O çirkinliği yeniden gündeme getirmemek için detaya girmiyorum.
Ve Akşener haklı olarak bu iftiraya çok kızmıştı.
O öfke ile Erdoğan'ı arayan Akşener, "Bu iftiraya karşı ne yapacaksınız? Bunun hesabını sormanız gerekmiyor mu?" diyerek, Cumhurbaşkanından yardım talep etti.
Erdoğan'da üzüntü duyduğunu ifade ederek, "Gereken ne ise yapacağım. Canını sıkma Meral Hanım" sözleriyle Akşener'i teselli etti.
Akşener, kendisine atılan iftiraya karşı Erdoğan'ın yeterince ilgilenmediği yönünde sitemlerini arttırınca, ortamı yumuşatmak isteyen Cumhurbaşkanı, gülerek "Şimdi kocan eline silahı alıp, beni aramaya çıkmıştır belki de!" esprisini yapınca, hüzünlü Akşener çeyrek bir kahkaha attı.
* * *
Bu anıyı en kritik anlarda dahi Erdoğan- Akşener arasındaki diyalog kapılarının açık olduğunun altını çizmek için yazdım. Ki bu anekdot kulis değil, bilgidir. Akşener'in o dönemde yakın kurmaylarıyla paylaştığı tarihi bir konuşmanın bir bölümüdür.
Son not olarak.
Aldığım bilgilere göre Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Akşener ile temasının iki ana hedefi var.
Anayasa değişikliği için partisine yeni vekillerin katılımını sağlaması ve milliyetçi kontenjanını Akşener ile doldurma isteği.
Siyasi bir tercihtir tabii ama milliyetçi kontenjanını Akşener ile doldurmak siyaset pratiği açısından en azından şu aşamada çok anlamlı görünmüyor. Çünkü...
İyi Parti tabanı ağırlıklı olarak seküler ve Cumhur İttifakı’na tepki olarak yeşeren bir parti. Varlık nedeni zaten muhalefet.
4 İYİ PARTİ MİLLETVEKİLİ AK PARTİYE GEÇİYOR!'
Olağanüstü bir durum olmazsa 4 İyi Parti kökenli Milletvekili bu hafta iktidar partisine geçecek. İsimlerini de biliyorum ama yazmayacağım.
Hadi ikisinin isimlerinin baş harflerini söyleyeyim. A. E. diğeri de B.A.
Bu vekillerin şayet bu hafta grup toplantısı yapılırsa AK Parti grup toplantısında katılımı bekleniyor.
BAK SEN ŞU KONUŞANA!
Mehmet Cengiz'in gerek millete ettiği küfür gerekse ticari işleri nedeniyle devlet ve iktidarın sırtında bir yük olduğu aşikâr.
Kamuoyu araştırmalarından tutun, sokaktaki insana kadar katıksız olgu bu...
İşte o, "Milletin A... Ko....." diyen iş adamı Mehmet Cengiz, "Bir Milletvekiline evlenme teklifi yaptığı" yazımdan dolayı bana 500 bin liralık tazminat davası açmış.
* * *
Yani, ayrılmak için yıllardır mahkemelik olan tanınmış bir iş adamının, bir milletvekiline evlenme teklifi ettiğine dair kulis yazısı Cengiz'in şeref ve haysiyetini zedelemiş ama "milletin bilmem neresine bilmem ne yaparım" derken haysiyet ve şerefine sıkıntı gelmemiş.
Haysiyet ve şerefi bu kadar önemseyen biri, millete düz giderken milletin haysiyet ve şerefini bir an olsun aklından geçirmemiş.
Falanca kesim hariç demeden üstelik!
2200 yıllık mazisi olan bir millete.
Sokaktaki vatandaşa.
Polise...
Çöpçüye...
Postacıya...
Hakime...
Savcıya...
Milletin alayına...
Öyleyse batsın bu dünya...
İstanbul 22. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde, Hakim Neslihan Karaoğlu bakacakmış davaya.
Bir kadın hakim olarak Türk Milleti'nin mahşeri vicdanına göre kararın tecelli edeceğinden tereddütüm yoktur...
Sayın Mehmet Cengiz beni dikkatli okuyun lütfen.
* * *
Bu satırların yazarı gazetecilik yaşamı boyunca sayısız kritik yazı ve kulise imza atmıştır. Bu yazılardan sonra belli odaklar önce saldırmış, sonra doğruluğu ortaya çıkınca sessizce yuvalarına dönmüşlerdir.
2 kez silahlı tetikçiler tutulmuş. Birisi, çift silahı ile son anda yakalanmış, diğer teşebbüs sahipleri ise adli kontrol şartı ile serbest bırakılmışlardır. Velhasıl.
Bu satırların yazarını tehditle- ürküterek-dava açarak susturmak Allah'ın izniyle mümkün değildir. Son olarak kamuoyuna şunu ifade etmek isterim.
* * *
Söz konusu yazı Mehmet Cengiz'in evlilik teklif ettiği milletvekilinin ismini açıklamadığım bir kulis yazısıydı.
Şayet ismini açıklasam bu bir haber olurdu. Mehmet Cengiz'in evlilik teklif ettiği milletvekili, Cengiz'in teklifine evet ya da hayır demediği için ismini vermedim.
Söz konusu bilgi bizzat kendisine evlilik teklifi edilen Milletvekilinin en yakınından alınmıştır. Buna rağmen kulis yazısında bu isme yer vermedim ama -vekilin iznini alarak- mahkeme sürecinde açıklayabilirim.
Çay koyun. Yeni başlıyoruz.
Vira bismillah...
NOT; Bu arada Mehmet Cengiz'i ironi yapmadan zekâsı nedeniyle kutluyorum. Maaşlı PR ekibinin neredeyse tamamını sol tandanslı gazetecilerden seçmiş.
İyi iş çıkarıyorlar!
Belgesini mi istiyorsunuz!
Bu her yerde haber olması gereken yazıya sağ-sol hiç bir medya alıntı yap(a)mayacak!
Ey muhterem okuyucu..
Ey tarih...Not al!
Ben aldım!
VELHASIL: Hayat dediğimiz sır sanırım gitarın tellerini koparmadan melodiyi çıkarma sanatı. - T. A.
TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 28064 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |