Bir filozof histerisidir yalnızlık .., vefalı sanrılar gibi , korkulan ve cezbedici olanı bütünleyen sara bandı kadardır aslında tarihteki ederi..,
Belki bir köylü söylemişti ; " Bir başkasında kendilik alanı yaratmaya muhtaç insanlar vardır .., Yalnızlığını övebileceği tek kendilik alanı bir zaman sonra orası olacaktır.., muhtaçtır onlar .., kulaklarında ikona tacirlerinin şarkıları dolaşmadığında, anksiyete günlükleri yazabilecek kıvama gelebilenler de vardır içlerinde .., tabii birçok açıdan da , insandır onlar ..,"
Bir kez .., yaşamak için bir başkasında yaşam alanı edinmeye ihtiyaç duyar insan .., hüküm sürmek için o alanı kendileştirme gayretine de kötü gözle bakmaz .., dürtülerini edimleri ile perdelemekten geri durmaz donattıkça o alanı ..
Kİ , İNSAN : Bir başkasının benlik şatosunda gezinirken , bellek sokaklarının kesiştiği o nadide yeri arayan ,
O yerde taşlaşmak için büyük sözlerden macunlar yapan ve belki de bilmeden kırıldıkça kanayan .., İNSAN !
Kİ : Bir başkasında , bir başkasına ayrılabilecek alanın sınırlarını zorlamaktan geri durmayan..,
Alanın savunmasında bir savaşçı kararlılığı taşıyan ve alanın tanıtımında sanatçı naifliği pozlarını koruyan ..
İNSAN : Yaşamak için bir başkasında kendileşmeye .., ölmemek için bir başkasının nefesinden arta kalan oksijene ..,
Var olmak için bir başkasının ulaşamadığı bir hedefine ihtiyacı olan .., insan ..
Acizliğini ayak bastığı yere gömen .., Ve acizce bir gün .., ayak bastığı o yere dönen , insan .., Peki geriye kalan :
Şato duvarlarında silik doğa resimleri , bellek sokaklarında yolunu şaşırmış şehir acuzeleri, heykelin civarında muhtaç görünmeyen meydan dilencileri .., surlarında inanç nöbetçileri , kapısında bazen kamu nükteleri ..,
Ve çok az kişi duysa da , zindanından gelen ; gözleri dağlanmış filozofların iniltileri ..
VE DEDİ Kİ , İNSAN :
Kirli çamaşır suçluluğu gibi geldi .., " Var olmak için konuşursak olmak sonra gelir , bir şey var değil ise olmaz da zaten " dediği zaman meczup zannettiğim insan .., zorunlu kalmak ve zevk almak arası zaman geçişleri seyrekleştikçe , dualar icat etti zihnim ve tekrardan yılmadı dilim ; " Temizlensin şato duvarları , istilacı orman farelerini ve duygu taciri şehir dilencilerini sürükleyip götürsün yağmur.., Ve hatta mümkünse gözyaşı ile mühürlenmiş yara izlerini ve zamanında çekilememiş acıların tüm veballerini sürükleyip götürsün yağmur.., Ve ellerini kullanmayı öğrendikten bir süre sonra akletmeyi de öğrendi insan.., ilk itirazı tek suçlu biz değiliz oldu.., Ve sonrasında dedi ki ; " Bebekken bizi güldürenlerin, büyüyünce onları güldürmemiz gerektiğini belleğimize işlediklerini nereden bilebilirdik ki .., küçük ve vasıfsızdık belli ki .., asgari uğraşımız dışarıdan gelen belli belirsiz sesleri ayırt etmekti .., Ve yeşerdikçe bir ağacın dalı gibi .., şato duvarlarına sürtünüp yapraklarını döker oldu insan .., sorularımıza cevap olmazdı .., kuşların konuşmaları.., ama bazen durup dinledik .., "
Ve sonrasında itiraf da geldi ki ; " Evet . Yalanı yetenekle söyleyecek soytarılar da yetiştirdik .., gücenme olmasın diye adına meslek de dedik .., Ve hatta onlardan kullanım ömrü kısa ilhamlar alalım diye şato kapılarını zincirlerle dahi kilitledik.., Hatta eşyalar sadakatsiz olmasın diye her bir kendimize heykeller inşa ettik .., Müstesna köşelerinde merak ve heyecan dağıtılan kasvet barındırmaz balo salonlarını da ayrı bir sevdik .., hatta şimdilerde unutmuş olsak da , sırlarımızı bir dönem kuşlara emanet ettik .."
Ve susmadan önce dedi ki insan ; " Bebekken acıkınca ağlamaktı tepkimiz .., büyüdük ve ağladıkça acıkan dilenciler besledik ..!
Bütün meseleyi olmak ya da olmamak olarak görebilmenin ön şartı da " Olmak " tır diyemeden sustu .., yok olan İNSAN !