V for Vandetta filmi , gerek kullanılan sembolik anlatım ve gerekse de anarşist öğeleri epik dille sunabilme maharetiyle bir çoğumuzun hafızasında yer etmiştir. ( Wachowski kardeşlerin matrix serisi de benzer bir anlatım biçimine sahiptir ). Akabinde hafızalardan taşıp Guy Fawkes maskesi olarak anarşist nitelikli eylemlerde yüzlerde yer bulmuştur..., Her ne kadar çizgi roman şeklinde, banka ve finans kurumlarının yasaların himayesindeki monarşisi ve medyanın işbirlikçi rol üstlenerek duyarsızlaştırma sürecine katkıları gibi temel hücum alanları daha belirgin olsa da, filmde romantik bir kahraman yaratma düşüncesi hakim kılınmıştır... En önemlisi devletlerin temsilcisi liderler ve politikacılar gibi artık o devletlere karşı olan anarşistlerin de bir maskesi vardır..., Bilişim ve gözlem teknikleri ile paranoyalarını hafifletmeye uğraşan devlet erkinin karşısında anarşizm de evrilip maske arkasından nutuk söylemeye, kendi arasında alfabe neşretmeye ve siber alanda devletleri hizaya çekmeye soyunmuştur.. Yaklaşık 3 yıllık bir peryotta görmekte olduğumuz , emperyalizmin başkentlerinde ezilen göçmenlerin isyanları, ardından gelen arap baharı, temelde anarşist nüvelerini zorbaların keselerinden toplamıştır.... Her ne kadar işin ardında kapitalizmin pazar daralması kaygısı yatsa da sıradan insanı kitle insanı haline dönüştüren bu devinim önü alınamaz hedef sapmaları riskini de özünde barındırır..
Modern yaşamlarda anarşi ; kendi hükmünü kabul ettirmek yolunda sanatsal estetiği , mizahı , kapitalizmin enstrümanı olan camdan ekranları ve iletişim cihazlarını ustaca kullanmak durumundadır... Kapitalizm anarşizmi silahsızlandırırken , kendi silahlarını kullanamaz duruma yine anarşi sayesinde gelmektedir.., Bu sadece komik bir karşıtlam gibi gözükse de ezilenler ve ezenlerin hüküm sürdüğü çağlardaki anarşist eylemlere nazaran daha vicdani bir mevkide mücadele alanı doğurur..
Vandalizmin sözlük anlamının ötesinde en güzel anlatımını Gustav Le Bon un Kitleler psikolojisi adlı eserinde görmek mümkündür.. ; " Tek başına bir birey için zorbalık içgüdülenmesini tatmin etmek tehlikeli iken , bireyin sorumsuz ve cezasız kalacağından emin olduğu bir kitleye karışması, kendisine bu içgüdülere uymak için bütün serbestlikleri verir..., Kitle içinde bulunan budala , cahil ve haris olan bireylerde, hiçliklerinin ve iktidarsızlıklarının yerine, geçici olsa da büyük bir yıkıcı kuvvete sahip oldukları kanaatini meydana getirir..." Yani ; bugün sokaklarda eylem yapan bireylerin bazılarının tıpkı alkolden cesaret alan pısırık yaratıklar gibi kitle olmaktan cesaret alıp eşyaya , şahsa zarar verici tutumlar sergilemesi durumu bir vandalist tavrıdır.. İşin ilginci bu Vandallar bizatihi mevcut devletin üvey evlat muamelesi gören nesilleridir.. Modern anlamda anarşi, kitle içerisinde antisosyal kişilikleri barındırmamak yoluyla ancak yaşam süresini uzatabilir...,Vandalların yetişme şartları hakkında gustav le bon bir izah bulur ; " Pratikte hiçbir işe yaramayan bilgiler kazanmak insanı isyancı yapan en güvenilir araçtır ". Son günlerde ülke coğrafyasındaki tepkisel eylemleri gerçekleştiren kitle , psikolojik bir kitle özelliği taşıdığından devletin kalkanlarını siper etmesi sadece stajer polislerin tecrübe kazanmasına yarar.. Bunun dışında bir makuliyet arz etmez..
Anarşiyi istençten eylem boyutuna ulaştıran temel unsur kuşkusuz yetke sahiplerinin tutumlarıdır.., bu minvalde Le Bon un lider tanımı önemlidir : " Önderler , özellikle nevrozlular, yaratılışça heyecanlı olanlar ve deliliğin kenarında dolaşan yarı deliler arasından çıkarlar ".., " Kavim önderi, çoğu defa yalnız kişisel çıkarlarını izleyen , aşağı içgüdüleri okşayarak karşısındakileri kandırmaya çalışan kurnaz bir hatiptir ".. Bu bakış açısı karizmatik lider tanımı ile örtüştüğünde ve nevroz birlikteliğinde, rakip fikirler hapsedilmeye çalışılır... Oysa Vandettalizm bu konuda tutarlı bir karşı söz söyler : " Fikirler kurşun geçirmez ...! "
Memleket ahvalinden bahsederken konu edilen psikolojik kitleyi açıklamak gerekir...,İşsizliğin meydanlara terk ettiği kalabalıklardan kotarılmış, ideolojik ve erek birlikteliğinden ziyade yakın maksat birlikteliği içerisinde olan kitleler bu gruba girerler... Ek olarak bilinçaltının derinlerinde yatan bir panayır kültürü özlemini bilinçdışı olarak dışavurum istenci de gözden kaçırılmamalıdır.. Belki de yüzlerce yıl panayır kültüründe yaşantılanan toplu dopamin salınımı AVM kültüründe tatmin bulamamaktadır.. Bu tür sosyopsikolojik durumları tahlil edemeyen bir erk, kuşkusuz tokat yediğinde ağabeyimi çağıracağım burada bekle diyerek olay yerini terk eden bir çocuk tepkiselliğine itilebilir.....