Anketler yayınlanıyor, ihtimal hesapları yapılıyor, yine de seçim sandıklarından nasıl bir sonuç çıkacağı tam kestirilemiyor. Hatta, seçim olup olmayacağından bile şüphe duyuluyor. Bunun arkasında, Türkiye’de bir günde, bir gecede her şeyin değişebileceği kuşkusu yatıyor.
Geçen seçimlerde, “Denenmemişi deneyelim. Tek partiyi iktidara getirelim” deyip AK Parti’ye destek verenler ve oy atanlar, bu kez aynı kararlılıkta görünmüyor. Peki, “Oyum mutlaka DP’ye, CHP’ye, MHP’ye olacak” diyecek kadar kararlı olanlar var mı? Doğrusunu isterseniz, pek böyle söyleyenlere de fazla rastlamıyorum.
Partilere aday adayı olanları izledikçe herkesin kafası karışıyor. Sadece yaşadığım kent olan İstanbul’da değil, Anadolu’da dolaştığım kent, kasaba ve köylerde de durum ve akıllar karışık.
Siyasetin önü mü tıkandı, çözmesi zor bir konu. Kararsızlıkların nedeni mitingler mi, Genelkurmay bildirisi mi, yoksa kulüp siyaseti yapan partiler mi, politika oyunu oynayanların, bunu abartmaları mı? Bunu siyaset uzmanlığı yapanlar acilen çözmeli. Başbakan Tayyip Erdoğan’ı dinleyen TÜSİAD üyesi işadamlarının da kafaları karışık. “AK Parti, en çok oyu alıp iktidara gelse bile geçen 5 yıllık döneminde olduğu gibi rahat olmayacak. Çünkü, 2006’da çarşaf oldu” diyenler çoğunlukta. İsimlerini kullanmamı istemedikleri için adlarını veremediğim bu işadamlarına soruyorum: “Koalisyon bu ülkede sorun oluyor. Tek partinin başa gelmesini artık istemiyor musunuz?”
Onlara koalisyon seçeneklerini soruyorum. Şunları anlatıyorlar: “AK Parti -DP olabilir. Mehmet Ağar, Erkan Mumcu’ya sözünü dinletebilirse. Ama, CHP-MHP koalisyonu asla olmaz. Aman, Allah korusun! Her şey tıkanır, AB projesi yatar, özelleştirmeler yeniden kamulaştırılmaya döner. Rekabetçilik denilen şey kalmaz, yatırımlar durur. Deniz Baykal ile Devlet Bahçeli sürekli kavga eder. Muhalefete geçen AK Parti ile DP, böyle bir hükümeti en kısa zamanda düşürür, piyasalar altüst olur. AK Parti- CHP koalisyonu mümkün değil. CHP-DP koalisyonunda kimya uyuşmazlığı yaşarlar.” Sonuçta, işadamları tablodan ancak bir Erdoğan- Ağar koalisyonuna pek fazla “hayır” demiyorlar.
BAYKAL, TÜSİAD’A “GELMEM” DEMEMİŞ
Şayet partiler, çıkarlarından feragat ederek, demokrasiyi içselleştirip geçen şu 5 yılda anlaşarak başta Anayasa olmak üzere Seçim ve Partiler Yasası’nı değiştirselerdi, bugün yaşanılan kararsızlıklar olmayacaktı. Temsil ve çoğulculuk öne çıkacaktı. Kendisinin yaptırdığı Anayasa’nın artık Türkiye’ye dar geldiğini söyleyen eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren bile yeni Anayasa isterken, AK Parti ile CHP, bunu başaramadı. Hatta, barajı yüzde 7’ye düşürmeyi dahi göze alamadılar. Paşalara ‘e-muhtıra’ verdiler diye kızıp görünenler, yasaların değişmesi için “Çıkarlarım bozulur, hükümet üzerime gelir” diye iktidardan da çekindiler.
Şu sıralar, toplar hep vatandaşa atılıyor. “Halk, işini bilir, kime oy vereceğini de bilir” diyorlar.
Rahmetli Sakıp Sabancı, koalisyonlardan bıkıp “Başa tek parti geçsin de, kim geçerse geçsin, Komünist Parti’ye bile razıyım” demişti. Baktım, Erdoğan Demirören de onu aratmıyor, “Tek parti gelsin, isterse Mao’cu olsun” diyor. Bazı TÜSİAD yöneticileri, Demirören’in bu sözlerini ciddiye almıyorlar ve “Abesle iştigal etmiş” diyorlar. Son bir not daha verelim. Devlet Bahçeli’nin TÜSİAD’a gitmemesi, bu çevrelerde ‘demokratik bir davranış’ olarak nitelenmiyor. Deniz Baykal’ın ise TÜSİAD’a “Gelmem” demediği, “Gelirim ama bana uygun bir tarihte anlaşalım” dediği iletiliyor. Sanırım bu tarih, haziran başlarında olacak.
Perihan Çakıroğlu - Bugün
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...