E-posta :
  Şifre :
    ► Üye olmak istiyorum
    ► Şifremi Unuttum

200 Bin Ölümden Sonra Müzakere 

Guatemala'da toplumsal güven inşa ederek barış anlaşmalarının sivil toplum tarafından desteklenmesi, halkın süreci sahiplenmesi için toplumun çeşitli katmanlarından temsilcilerin yer aldığı 'Sivil Toplum Kurulu' oluşturulmuştu.

12.11.2010 - 11:24
200 Bin Ölümden Sonra Müzakere

Şiddete başvurmamak, sorunları silah ve savaşın dışında başka yöntemlerle çözebileceğimizi söylemenin bir yoludur. Bu aynı zamanda, hendeğin iki ucunda karşı karşıya duranların, aynı ehliyete sahip insanlar olduğunun kabulü anlamına da gelir. Bir noktada birbirlerini anlamaya başlamak zorundadırlar.”

Guatemala’da 200 binden fazla insanın ölümüne yol açan 36 yıllık iç savaşın dinamiklerinin Kürt sorunuyla örtüştüğünü iddia etmek zor ama insan yine de sormadan edemiyor: Hükümetle yerli haklarını savunan devrimciler arasında sonsuza dek sürecek gibi görünen bu savaşa bile müzakere masasında son verildiyse, biz neden konuşmaya başlamayalım? Nobel Barış Ödüllü yerli hakları savunucu Rigoberta Menchu’nun sözünü ettiği hendekten çıkmak için deveye hendek atlatmak şart mı? Guatemala bugün halkın huzur ve refah içinde yaşadığı bir yer olmaktan epey uzak belki, ama nihayet konuşmaya cesaret edebilmiş bir ülke aynı zamanda...
1951’de yüzde 66 oyla seçilen sosyalist Jacobo Arbenz Guzman, nüfusun yüzde 60’ını oluşturan Maya yerlilerinin talihini tersine çevirme amacıyla işçi haklarını genişletmişti. Fakat toprak reformu yasasını geçirdiğinde, Amerikan muz şirketi United Fruit ve oligarşiyle kafa kafaya geldi. Ülkeyi ölüm tarlasına çevirecek iç savaşın kapıları da muz şirketinin CIA’e lobi yaparak kışkırttığı 1954 darbesiyle açıldı.

Guatemala’da darbenin ardından toprak reformu ilk iş geri çekilirken, solun ezildiği, yerlilere karşı gayriresmi bir ‘apartheid rejimiyle’ zengin-yoksul uçurumunun derinleştiği, çıkarları korunan oligarşininse cuntayla işbirliği yaptığı ülkede silahlı isyan kaçınılmaz hale geldi. Yerlilerin desteğini alan devrimci gerilla örgütleri, şiddet eylemleri düzenleyerek 36 yıl boyu otoriter yönetime boyun eğmeyi reddedecekti.
Buna karşılık, ABD eğitimli ordu 1981-83 arasında diktatör Efrain Rios Montt’un yönetiminde Maya köylerinde taş üstünde taş bırakmayan ‘toprağı temizleme’ operasyonlarına girişti. Tehdit yoluyla ‘devşirilmiş’ yerlileri de kapsayan sivil devriyeler veya paramiliterler, bu dönemde Guatemala Ulusal Devrimci Birlik (URNG) çatısı altında toplanmış gerillaya yardım ettiğinden şüphelendikleri ve devletin safına katılmayı reddeden köyleri bastı; yerlileri ayrım yapmadan öldürmek, ‘kaybetmek’ veya kadınlara tecavüz etmekle yetinmeyip, ‘düşmanın işine yarar’ diye tarlaları, hayvanları ve ormanları bile yaktı. Sadece bu iki yılda 100-150 bin insanın öldüğü ya da kaçırıldığı tahmin edilirken, yerlilerin konuştuğu 20’ye yakın Maya dili, dini ritüelleri ve geleneksel giysileri bile yasaklandı. Barış sonrasında kurulan Tarihi Aydınlatma Komisyonu bu dönemde yaşananları ‘soykırım’ diye niteleyecekti...
Diyaloğun tohumlarının atılması da bu döneme rastlar. Zira URNG ‘toprağı temizleme’ kampanyasının yerlilere ödettiği bedelin silahlı direnişi sürdürmeye değip değmediğini kendi içinde tartışmaya açtı ve 1986’da sivil bir hükümetin iktidara gelmesinin ardından mücadeleyi siyasi zemine taşımak isteyebileceğinin ilk sinyalini verdi. Ancak bu kez de karşısında ‘Gerilla silah bırakmadan müzakere edilecek bir şey yok!’ inadıyla masaya yanaşmayan bir devlet ve ordu buldu. Gelgelelim, 1990’ların başında ordu da hükümet de savaşın devam ettiğini kabul etmek zorunda kalarak, hendeğin öbür ucunda henüz silah bırakmamış gerillaya yüzünü dönüp masaya oturacağının sinyalini verdi.

Barış için toplumsal baskı
Barış sürecinin resmi düzeydeki başlangıcıysa, 1987’de Guatemala da dahil beş Orta Amerika ülkesinin başkanlarının, iç savaşlarla kavrulan bölgede barışçıl ihtilaf çözümü, demokratikleşme ve silah kontrolü üzerine yaptığı anlaşma olarak görülebilir. Zira Guatemala hükümeti bu anlaşmayla barış sürecini yönetecek bir ulusal uzlaşma komisyonu kurmayı kabul ediyordu. URNG’nin de aynı yıl diyalog talebinde bulunmasıyla birlikte, komisyon devlet temsilcileriyle gerillalar arasındaki ilk teması Madrid’de gerçekleştirdi, ancak iki taraf da yeni görüşmeler için zorlayıcı şartlar öne sürdü.
Bu tıkanmanın ardından komisyon bir başka yol deneyerek, 1989’da ülkedeki 47 sivil toplum kuruluşundan delegelerin oluşturduğu 15 ayrı komisyonla süreç üzerine ulusal bir diyalog başlattı. Çıkan sonuç, diyaloğu boykot eden özel sektör, hükümet ve ordu dışında kimseyi şaşırtmadı: Herkes yorgun düşmüştü, artık silahların siyasi anlaşmayla susturulması isteniyordu. Bu toplumsal baskıyla köşeye sıkışan hükümet, komisyona nihayet 1990’da temsilci atamak zorunda kaldı.

Oslo Anlaşmaları
Aynı yıl Norveç’te masaya oturan komisyonla URNG arasında Oslo Anlaşmaları imzalandı: Buna göre gelecekteki görüşmelerin çerçevesi çiziliyor, BM barış sürecinde gözlemciliğe davet ediliyor ve URNG’nin, hükümetle henüz belirsiz bir tarihte başlayacağı doğrudan diyaloğun öncesinde sivil ve siyasi gruplarla görüşmesi öngörülüyordu.
Hükümetle henüz silah bırakmamış URNG arasındaki ilk doğrudan görüşmeyse, ‘Topyekûn Barış Girişimi’ni başlatan Jorge Serrano Elias hükümeti tarafından 1991’de gerçekleştirildi. İki taraf da masayı tek taraflı olarak terk etmeme sözü verirken, demokratik bir rejim ve müzakere başlıkları için çerçeve anlaşması imzalandı.
Fakat ‘hendek’teki hareketlenmenin, 1994-1996 arasında BM arabuluculuğunun ağırlığını koymasıyla somutlaştığı söylenebilir.
Sürecin ‘barış’ anlaşmasıyla sonlanmasını sağlayan Guatemala’ya özgü bir diğer yapı da yine bu dönemde oluşturulan Sivil Toplum Kurulu’dur. Toplumun çeşitli katmanlarından temsilcilerin yer aldığı kurul, toplumsal güven inşa ederek barış anlaşmalarının sivil toplum tarafından desteklemesini, halkın süreci sahiplenmesini ve sorumluluğu paylaşmasını amaçlıyordu.
29 Aralık 1996’ya gelindiğinde, Devlet Başkanı Alvaro Arzu ve URNG lideri Rolando Moran ‘Sağlam ve Kalıcı Bir Barış İçin Anlaşma’yı imzaladı.
Anlaşmada, silahlı ihtilaf nedeniyle yerinden olan nüfus gruplarının geri dönmesi, tarihsel aydınlatma komisyonu kurulması, yerli halkların kimlik ve haklarının tanınması, kendisini devletin belkemiği olarak niteleyen ordu üzerindeki sivil kontrolün arttırılması, ordunun bütçesinin ve asker sayısının azaltılması, URNG’nin ve paramiliterlerin yetki alanı genişletilen MINUGUA’nın tam kapasite çalışmaya başlamasından sonraki 60 gün içinde silah bırakması, anayasada ve seçim sisteminde reform yapılması ve URNG’nin topluma entegrasyonu öngörülüyordu.
URNG’nin silahsızlandırılması BM üzerinden gerçekleştirildi. 2 bin 928 gerilla dağdan indi.
Barış anlaşmaları kâğıt üzerinde tatmin edici görünse de, aslında sakat doğdukları söylenebilir. Zira savaşın temel sebebi olan toprak reformu yine gerçekleştirilmedi; Tarihi Aydınlatma Komisyonu’na da savaş suçlularını isim vererek itham yetkisi tanınmazken, 1996’da hem URNG’ye hem de bazı askerlere getirilen kısmi afla geçmişin ölülerini gömme misyonunun yolu iyice daraltıldı. En önemlisi, bu anlaşmaların gerektirdiği anayasal değişiklikler, 1999’da ancak yüzde 18,5 katılım sağlanan referandumda reddedildi. URNG, bölünmelerin de etkisiyle bugün mecliste sadece iki koltuğa sahip. Bu arada Guatemala Batı yarımkürenin en yoksul ülkelerinden biri.

‘Barış anlaşması doğruydu’
İnsan ‘bu nasıl barış?’ demeden edemiyor. Bu noktada, URNG’nin eski komutanlarından Thomas’ın gazeteci Metin Yeğin’e söylediklerine kulak vermeli: “Bu kadar yıl sonra düşününce söyleyebilirim ki, barış imzalanması doğruydu. Çünkü ülke bir bütün olarak bunu arzu ediyordu. Şöyle bir gerçeklik vardı: Yeni bir gelecek inşa etme istemi bütün topluluklara hâkim olan şeydi. Herkese...”

‘Adalete ulaşmak için hâlâ mücadele sürüyor’

Guatemala ile ilgili hangi kaynağa göz atsanız karşınıza Amerikalı Guatemala uzmanı, tarihçi, Susanne Jonas’ın adı çıkıyor. ‘Sentorlar ve Güvercinler: Guatemala’nın Barış Süreci’ adlı kitabı bu konudaki en önemli kaynaklardan biri olan Jones’la konuştuk.
Hükümet, URNG silah bırakmadan diyaloğu neden kabul etti? Bunu oligarşi ve orduya nasıl kabul ettirdi?
Nikaragua ve El Salvador’da imzalanan anlaşmalar göz önüne alındığında, hükümet üzerinde ağır bir iç ve uluslararası baskı vardı. İlk başta hiçbir taviz vermeyerek süreci sadece bir ‘şov’a dönüştürmeye çalıştılar (1991-93); bu işe yaramadı ve 1994’e gelindiğinde yeniden başlamak zorunda kaldılar. Bu kez BM ve çok güçlü bir sivil toplum örgütleri koalisyonları da işin içindeydi. Aynı zamanda, URNG silahlı mücadelede orduyla kesinlikle boy ölçüşemese de askeri açıdan yenilgiye de uğramamıştı. Oligarşi müzakerelere son ana kadar direndi; ordu bir şekilde bölündü ve sonuçta bir ordu mensubu en üst düzey müzakereci oldu. Ve sürece gerçekten bağlıydı. Her halükârda, bu güçler anlaşmaların imzalanmasından sonra direnişlerini sürdüremeyeceklerini biliyordu.
Tarihsel Uzlaşma Komisyonu ülkenin vicdanını rahatlatabildi mi?
Evet ve hayır. Komisyon zayıf olması sağlanacak şekilde kurulmuştu, fakat Şubat 1999 raporu mükemmeldi: ABD’nin Guatemala ordusunu bir öldürme aygıtı olarak yaratması ve eğitmesi de dahil olmak üzere, doğru hedefleri suçladı. ABD Başkanı Clinton özür dilemek zorunda kaldı. Komisyonun isim vererek suçlama yetkisi yoktu, dolayısıyla kurbanların adalete ulaşması zor oldu. Fakat barış anlaşmalarından neredeyse 15 yıl sonra, adalete ulaşma mücadelesi sürüyor. Tatmin edici sonuçlar almak zor ama adalet arayışı sürüyor.

RADİKAL

YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.
Üye girişi yapmadınız. Misafir olarak yorum ekleyebilirsiniz. Üye olmak için tıklayın.
  Yorumcuların dikkatine…

İmlası çok bozuk,
Büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen,

yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.
Misafir 12 Kasım 2010 Cuma 11:55

"iki şey sonsuzdur:insanın aptallığı ve evren.fakat ikincisinden o kadar emin değilim." albert einstein

Yorumu oyla      18      10  
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Berlusconi'ye Suçüstü!
İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'nin ismi yeni bir seks skandalına daha ...
IRAK'TA DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK
Irak'ta, 7 Marttaki seçimlerin ardından tıkanan siyasi sürecin işler hale ...
AB Başkanı'ndan Kritik Uyarı:
AB Başkanı Herman Van Rompuy, "Avrupa şüpheciliği/Euroscepticism" diye ...
 
Rumlar KKTC'de Nüfus Sayımı İstedi
Kıbrıs Rum yönetimi lideri Hristofyas, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'a ...
İsrail, Barışı Yerleşimlere Tercih Etmeli
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, İsraillilerin, barışı, Batı Şeria'daki ...
Küba'dan Amerikan Casto Oyununa Tepki
ABD'de geliştirilen bir video oyununda oyuncuların, Küba devriminin lideri ...
 
Yunanistan'da İşsizlik Oranı Yüzde 12,2
Yunanistan'da ağustos ayı itibariyle işsizlik oranının yüzde 12,2 olduğu bildirildi.
Kokain Kullanımında İngiltere İlk Sırada
AB Uyuşturucu Ajansı'nın raporuna göre İngiltere, Avrupa ülkeleri arasında ...
O Şarkılar Jackson'un Değil mi?
Michael Jackson’ın ölümünden sonra piyaya çıkacak olan albümünün ilk parçası ...
 
SOSYAL MEDYADA TAKİP ET
FACEBOOK'TA TURKTIME
TWITTER'DA TURKTIME
 
KATEGORİLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
ETİKETLER
  •KÜNYE
  •İLETİŞİM
  •REKLAM
 
 
  •Güncel
  •Siyaset
  •Dünya
  •Medya
  •Magazin
  •Spor
  •Kültür
  •Sağlık
  •Ekonomi
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
galatasaray
Recep Tayyip Erdoğan
Almanya
TÜFE
PETROL
sınav stresi
Adana Demirspor
yargıtay
mülteci