TURKTIME / Geçen ay, biri Güney Doğu Asya'da yer alan ada ülkesi Singapur'da diğeri ABD'nin Başkenti Washington'da olmak üzere, görünüşte birbiriyle tamamen bağımsız iki olay meydana geldi. Washington'daki Kongre Binası'nın işgali tüm dünyada haber olup günlerce tartışılırken, Singapur'daki saldırı girişimi çok fazla gündemi meşgul etmedi. Ama saldırı girişimi başarılı olsaydı daha ölümcül sonuçlar doğurabilirdi.
TEHDİDİN FARKINDA MIYIZ?
Singapur'da saldırı hazırlığındaki bir genç, sağcı bir aşırılık yanlısı, Yeni Zelanda'da 51 Müslümanın vahşice vurularak öldürüldüğü Christchurch katliamının bir benzerini planladı . Ancak planını uygulayamadan yakalandı. Singapur'da önlenen felaket şu soruyuda akla getiriyor: aşırı sağın veya başka bir deyişle ırkçılığın oluşturduğu tehdidin farkında mıyız?
Donald Trump'tan görevi devralan Joe Biden, "siyasi aşırılığın yükselişi, beyaz üstünlüğü, yüzleşmemiz gereken ve yeneceğimiz iç terörizm" olarak tanımladı. Bu, ABD'de yönetimin çoktan yapması gereken bir açıklamaydı. Açıklamayla kalınmamalı bu konuda bir mücadele takvimi dahi oluşturulmalı.
2016'da Barack Obama'dan görevi devralan Donald Trump, ABD'deki beyaz üstünlükçülere ne kadar hitap ettiğini dört yıllık görev süresi boyunca gösterdi. Ancak, Beyaz üstünlükçü hareket, Trump ve başkanlığından önce geliyor. Daha geniş bir bakış açısıyla bakarsak, beyaz üstünlüğü ABD'nin kurulduğu 1776'dan beri iş başındadır ve en kötü şöhretli biçimde kölelik kurumunda somutlaşmıştır.
ABD'nin yeni başkanı Biden'in bu tehlikeyi fark etmesi önemli bir ilk adımdır. Ama Biden'ın gözlemcileri yanıltabilecek bir cümlesi vardı. Bu tür siyasi aşırılığı dar bir alanda tarif etti ve "iç terörizm" olarak nitelendirdi. Terörizm gibi bir konu kesinlikle dar sınırlar içinde tanımlanmamalıdır. Terörizm, uluslararası bir tehdittir.
15 Mart 2019 tarihinde Yeni Zelanda'nın Christchurch şehrindeki El Nur Camii ve Linwood İslam Merkezine yapılan ve 51 kişinin katledildiği saldırı katliamı son dönemlerin en korkunç terör örneklerinden biriydi.
ULUSLARARASI TOPLUM YÜZLEŞME SORUMLULUĞUNU ÜSTLENECEK Mİ?
Ancak çok daha fazlası var: Norveç'te 22 Temmuz 2011 yılında Utoya adasında İşçi Partisi'nin gençlik kampını basarak çoğu 18 yaş altındaki 69 kişiyi otomatik silahla tarayarak öldüren Anders Behring Breivik, eş zamanlı olarak başkent Oslo'da bir devlet binasının önüne koyduğu düzenekle de sekiz kişinin ölümüne neden olmuştu. Ağustos 2019'da Oslo'da başka bir saldırı ve diğerleri.
Şimdi, hoşgörülü ve çok kültürlü bir toplum olan Singapur'da, gözaltında olan 16 yaşındaki genç, 15 Mart'ta Christchurch katliamının ikinci yıldönümünde kurbanlarını bıçaklamayı planladı. Raporlara göre sanık, Christchurch katilinin yönteminden etkilendiği için saldırısını canlı yayınlamayı planladı.
Yaşanan bu olaylar şu soruyu gündeme getiriyor: Uluslararası toplum, aşırı sağ veya ırkçılık tehdidiyle gereken kararlılıkla yüzleşme sorumluluğunu üstlenecek mi? Bu sorunun cevabı henüz henüz belirsiz. Ancak, siyasi yelpazenin aşırı sağcı tarafında belirli bir ırkın üstünlükçülüğüne sempati var.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...