TURKTIME / Kutuplaşmış bir dünyada yaşıyoruz. Kutuplaşma yeni olmasa da, sosyalizim / kapitalizm dışında farklı değerler üzerine kutuplaşma için yeni diyebiliriz. Demokratik ülkelerde, popülist liderler, toplumu kutuplaştırarak, iktidarını korumak isterken siyasal sistemde daha çok otoriterliğe ilerliyor.
Antik Yunan'da, ünlü filozoflar Platon ve Aristoteles, insanları manipüle edebilecek demagoglardan korktukları için demokrasiye düşkün değillerdi. Bunun yerine erdem ve bilgeliği ön plana çıkardılar. Platon, felsefe, etik, erdem ve diğer bilimlerde uzun yıllar eğitim gördükten sonra devletin sorumluluğunu üstlenebilecek olan filozof kralı tasavvur etti. Bilgeliğe ulaşmış filozof kral, insani kusurlarından arınmış olduğu için nadiren hata yapacaktı.
Platon'un öğrencisi Aristoteles ise, siyaseti "asil meslek" olarak adlandırdı. Ona göre siyasette yer almak ve toplum işlerine kafa yormak ve çözüm üretmek vatandaşların asil bir göreviydi. Her iki düşünüre göre, bilgi ve erdem, yönetenin yol gösterici ilkeleri olmalıdır.
BU OYUNDA HERKES ÇIPLAK
Görünüşe göre günümüzde siyaset en kötü tiyatro haline geldi ve bu oyunda herkes çıplak. Ve böyle bir senaryo, Yunan düşünürlerin demokrasinin olumsuz yönlerine dair endişelerini canlı kılıyor.
Yine de demokratik sistemlerin en kötü yönetim biçimi olduğu söylenemez. Winston Churchill, demokratik yönetim biçiminin en iyi yönetim biçimi olmayabileceğini kabul eder ve kesinlikle, otoriter veya totaliter hükümetlerden daha iyi olduğunu belirtir.
Demokratik sistemler, vatandaş veya yurttaş bilincinin geliştiği toplumlarda en iyi şekilde işler. Vatandaş veya yurttaş bilincinin gelişmediği toplumlarda, popülist liderler kitleleri kolayca yönlendirilebilirler. Ki bu liderler, sıklıkla böl ve yönet politikasına yönelirler, daha fazla oy için farklı değerlere sahip toplulukları karşı karşıya getirir, dini veya ırkçı söylemleri ön plana çıkarırlar.
İNSANLARIN ARAÇLARA DÖNÜŞTÜRÜLMESİ
Bu durum, zamanla demokratik sistemi dejenere eder. Var olan demokrasiler yozlaşırken ele alınması gereken bir diğer önemli konuda, insani değerlerin altınının oyulmasıdır. İnsanların makinelere veya araçlara dönüştürülmesidir.
Politika, güç amacın yerini aldığında ve insanlar birer sayı olarak sayıldığında, ahlaki bir boşluğa yol açar. Bu endişeyi dile getiren Immanuel Kant, insan onurunun, toplumun ana bileşenleri olduğunu ve kalıcı barış için bu unsurların geliştirilmesi gerektiğini savundu.
Siyasetin bu kadar ayaklar altına düşmesinin başlıca nedenlerinden biri, uzun vadeli kazanımlar yerine anlık veya kısa vadeli kazanımların tercih edilmesidir. Günümüz politika yapıcılarının hedefi, yaklaşan seçimleri o veya bu şekilde kazanmak, nasıl kazanıldığının bir önemi yok: Siyasette her şey mubahtır!
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...