2004-2009 döneminde önce 3 olan Türk asıllı aday 2007'de Bulgaristan'ın üyeliği ile 5'e çıkmıştı. Ancak bu seçimlerde Türk asıllıların sayısı 4'e düştü. Hollanda İşçi Partisi'nden Emine Bozkurt, Alman Sosyal Demokrat Parti'den İsmail Ertuğ, Bulgaristan Hak ve Özgürlükler Hareketi'nden Filiz Hüsmenova ve Metin Kazak'ın vazife yapacağı AP'de sağ ve aşırı sağın Türkiye muhalefetini artırması bekleniyor. Ancak Türk asıllı vekiller, Türkiye'nin reform sürecini sürdürmesi durumunda ne AP'nin ne de herhangi bir üyenin müzakerelere zarar verebileceğini vurguluyor.
ASIL KRİTİK SEÇİM 2014'TE YAPILACAK
Emine Bozkurt (Sosyalist Grup): Türkiye tartışması önümüzdeki dönemde biraz daha zor olacak, raporlar üzerine düzenlenen tartışmalar biraz daha hareretli geçecek. Ancak asıl istikamette bir sorun ortaya çıkacağını düşünmüyorum. Türkiye'nin müstakbel üyeliği önümüzdeki 5 yılda karara bağlanmayacak; ancak 2013'ten sonra ciddi şekilde tartışılmaya başlanacak ki bu da 2014-2020 bütçe görüşmelerinde olacak. Dediğim gibi tartışmaların dozu artacak; ancak Türkiye reform sürecini devam ettirdikçe bu tartışmaların pek etkisi olacağını düşünmüyorum. Reformlara devam eden Türkiye ile müzakereleri ne bir ülke ne de AP durdurabilir. Geert Wilders'in benim ülkem Hollanda'da başarılı olması endişe verici ancak şunu da unutmayın; Türkiye'nin üyeliğine destek veren partiler de güçlendi. Türkiye'nin üyeliğini her zaman savunan Sosyalistler AP'nin ikinci büyük gücü olmaya devam edecek. Hıristiyan Demokratların hepsinin Alman ve Fransız Hıristiyan Demokratları gibi Türkiye'ye itiraz ettiklerini de düşünmek yanlış olur. Son olarak, parlamento içinde grupların nasıl oluşacağına bakmak lazım. Mesela Wilders'in partisi bağımsız kalacağını ilan etti. Bağımsız kalırlarsa etkileri daha kısıtlı olacaktır.
İsmail Ertuğ (Sosyalist Grup): Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkileri bozacak bir dinamik göremiyorum ben. Türkiye, 2005'ten bu yana AB ile müzakere eden aday bir ülkedir. Evet, rahatsız edici sinyaller ve aşırı sağın yükselişi var ama Türkiye reformları sürdürdükçe ilişkiler devam eder. 2009-2014 arasında Türkiye'nin üyelik ihtimali zayıf, dolayısıyla bana göre asıl mühim olan yani Türkiye için hayati olan Avrupa Parlamentosu'nun 2014 seçimleri. Ben bu arada AB'nin ahde vefa göstermesini ve sözlerini yerine getirmesini bekliyorum tabii.
IRKÇI PARTİLERİN BİR SEÇİMLİK ÖMRÜ VAR
Bütün Avrupa'nın Merkel ve Sarkozy'den müteşekkil olmadığını, Akdeniz, İskandinav ve Doğu Avrupa'daki üye ülkelerin Türkiye'nin üyeliğini desteklediğini vurgulamamız gerekiyor. Merkel bugün var, yarın yok. Türkiye kesinlikle motivasyonunu kaybetmemeli ve reformları sürdürmeli.
Aşırı sağcı ve ırkçı partilerin güçlenmesine ne kadar üzüldüğümü ifade edemem. Çok çok üzüldüm. Ama şunu söylemek zorundayım, Türk ve göçmen toplumu seçimlere duyarsız kaldı. Türkiye ne kadar hassas ise bu konuda Almanya'daki Türk ve göçmen toplumu inadına o kadar duyarsız kaldı. Ben ırkçı partilerin bir seçimlik canı olduğunu düşünüyorum. Almanya'da eyaletlerde başarı kazandıktan sonra bir sonraki seçimlerde silinip gittiler, zira sesleri çok çıkıyor ama siyaset üretmiyorlar.
Metin Kazak (Liberal Grup): Bulgaristan'da aşırı sağcı ATAKA çok iyi bir netice alamadı. Önümüzdeki 5 yıl boyunca sağ ve aşırı sağ partiler süreci biraz zorlayabilir ama Lizbon Antlaşması kabul edilirse genişlemeye olan olumsuz bakış değişebilir. Türkiye, reform sürecini sürdürebilirse kimsenin treni raydan çıkarabileceğini düşünmüyorum. Irkçı partiler daha önce de AP'ye girdiler ama kimse ciddiye almıyor, hiçbir ciddi icraat yapamıyorlar. Burada mühim olan, şu an AP'de açık ara birinci parti konumuna gelen Hıristiyan Demokrat Grup'un içinde Türkiye'nin üyeliğine sıcak bakanların sayısının artması. Bu arada, bizim yani Liberal Grup'un başkanı Graham Watson, Avrupa Parlamentosu başkanlığına aday. Liberaller ve Watson, Türkiye'nin üyeliğine kuvvetli destek veriyor. Umarım ki Watson seçilir. Seçilirse Türkiye'nin üyelik sürecine olumlu katkı sağlar.