Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Dünya Gazetesi ve DHL Express işbirliğiyle Akbank ve Vodafone sponsorluğunda bu yıl 14.'sü düzenlenen "İhracatın Yıldızları-İhracatı Teşvik Ödülleri" töreninde, ihracatın Türkiye ekonomisinin itici gücü ve sürükleyicisi olduğunu söyledi.
Türkiye'nin ekonomik yapısının ancak yatırım yaptıkça, ürettikçe, ihraç ettikçe ve bunlara dayalı bir büyüme elde ettikçe sağlıklı işlediğini belirten Babacan, iç tüketim önemli olsa da sadece iç tüketim yoluyla büyümenin sürdürülebilir büyüme getirmediğini ifade etti.
"Büyümemizin yeniden dengelenmesini sağladık"
Ali Babacan, özellikle iç tüketim ve kredilerle ilgili tedbirlerin aslında pek çok ülkede genelde merkez bankalarına bırakıldığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Çünkü hükümetlerin kendi elleriyle 'İç tüketim ya da tüketici kredileri kontrolsüz gidiyor; ben bunu biraz yavaşlatayım' diyebilmesi dünyada çok enderdir. Bizim gibi çıkıp bunu açık açık konuşabilen hükümet az. Hatta biz konuştuğumuzda bize kızan da çok oluyor bazen. Ama biz hep gerçekleri söylüyoruz, gerçekleri paylaşıyoruz ve gerçekçi bir zeminde yürüyoruz. Dolayısıyla genelde bu frenleme işini merkez bankaları yapar; hükümetler de 'Ne yapalım, bunu merkez bankası yapıyor' der. Biz öyle bir yolu tercih etmedik.
"İhracatın ürün kompozisyonu ve niteliği kritik"
İhracatın niceliğinin yanında bunun kompozisyonunun niteliğinin de kritik olduğunu vurgulayan Babacan, ihraç edilen ürünlerin katma değeri yüksek ürünler olmasının önemine işaret etti.
Babacan, Ar-Ge, inovasyon ve bilgiye dayanan bir ihraç ürünü kompozisyonunun Türkiye için bundan sonraki dönemde çok önemli ve belirleyici olacağını belirterek, "Diyelim ki altın ithal ediyoruz, altın ihraç ediyoruz. Hem ithalat hem ihracat rakamları büyüyor. Ama bunun Türkiye'ye bıraktığı, o aradaki, altının al-sattaki o yüzdesidir, o kadar; bir şey bırakmıyor Türkiye'ye. Ama öte yandan gerçekten yüksek teknoloji ürünü bir ihracatımız varsa ve bunun girdileri, know-how ve bilgi asıl fiyatın içine yansıyorsa işte öyle bir ihracatın Türkiye'ye faydası çok büyük" yorumunu yaptı.
Babacan, "Türkiye birçok alanda ilerledi ama ilerlemediği hatta itibar kaybettiği bir alan var o da maalesef yargı. Kurumların güven anketlerine ve kamuoyu çalışmalarına bakıldığında güven noktasında yargımız maalesef alt sıralarda çıkıyor" dedi.
"Türkiye'nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olabilmesi için vermemiz gereken mücadele, mücadele diyelim çünkü maalesef bu 12,5 yıllık dönemde Türkiye birçok alanda ilerledi ama ilerlemediği hatta itibar kaybettiği bir alan var o da maalesef yargı. Kurumların güven anketlerine ve kamuoyu çalışmalarına bakıldığında güven noktasında yargımız maalesef alt sıralarda çıkıyor. Yine halkımızın memnuniyetini ölçen araştırmalarda da memnuniyet seviyesinin hızla düştüğü bir alan.
"Türkiye'nin önümüzdeki dönemde yapısal reform anlamında ev ödevleri hazır"
Aksi halde Türkiye nüfusunun büyük ve genç olduğunu bununla da övündüklerini belirten Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye büyük bir nüfusu olan ülke diyoruz. Bu nüfusumuzu eğitirsek, ülke daha yüksek katma değer üreten bir ülke haline gelecek. Bir ülkenin milli gelirinin hesap metotları farklıdır. Metotlardan bir tanesi de; o ülkede oluşturulan katma değerlerin toplamıdır. İşte o ülkede oluşturulan katma değerlerimize, emeğin ve beyin gücünün oluşturduğu katma değer en önemli faktör. Para zaten para kazanır. Az çok kazanır. Sermayenin zaten bir getirisi olur. Ama o emeğin, iş gücünün, beynin getirisi ancak ve ancak daha iyi eğitilmiş bir nüfus ile mümkün.
"Aldığımız tedbirler banka karlarını bir miktar etkiliyor"
Bu yapısal reformların önemli olduğunu ama bunların yanında bir de makro ekonomik çerçeve bulunduğuna dikkati çeken Babacan, makro ekonomik çerçevede ülkenin bütçesi, kamu maliyesi olduğunu söyledi.
Bütçe açığının geçen yıl milli gelirin yüzde 1,3'e ve kamu borcunun da milli gelire oranının yüzde 33'e düştüğünü anımsatan Babacan, bunun Türkiye'nin sağlam ayaklarından bir tanesi olduğunu ifade etti.
Türkiye'nin bir başka sağlam ayağının bankacılık olduğunu dile getiren Babacan, bankalarımızın sermaye yeterlilik rasyosu ortalama yüzde 16 civarında bulunduğu bilgisini verdi.
Babacan, dünyada pek çok ülkeyle mukayese edildiğinde bunun iyi bir oran olduğunu vurgulayarak, yasal oran yüzde 8 iken kendilerinin bunu fiilen 2003, 2004 yılından itibaren yüzde 12'ye çıkardıklarını hatırlattı.
"Yapısal reformlar gerçekleşirse dünya ekonomisi tam yüzde 2 daha fazla büyüyor"
Yapısal reformların Türkiye'nin G20 dönem başkanlığında dünya içinde çok önemli konular olduğunu aktaran Babacan, dünyada yapısal reformların gerçekleştirilmesini istediklerini belirtti.
Hatta yapısal reformlarda G20 üyeleri için bir takip çerçevesini oluşturmak istediklerini kaydeden Ali Babacan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Geçen sene ilk aralık ayında açıkladık. Şubat ayı bakanlar toplantısında bazı ülkelerin itirazı nedeniyle sonuçlandıramadık ama en sonunda Washington toplantısında bütün ülkeler kabul etti. Başkanlığını yaptığım toplantının sonuç bildirgesini okursanız orada ifadeler açık bir şekilde yazılı. Biz yapısal reformlarımızı ortak bir çerçeve içine koyacağız ve onları hep birlikte takip edeceğiz. 20 üyeden bahsediyorum. Yapısal reformların aksatılıp aksatılmadığı ile ilgili bir birimize karşı artık bir sorumluluk hissedeceğiz. Bir birimizi sorumlu tutacağız. Neden? Yapısal reformlar gerçekleşirse dünya ekonomisi tam yüzde 2 daha fazla büyüyor. 2018 yılına kadar bunlar gerçekleşirse, bu artı iki puan dünya ekonomisinin büyümesi demek.
(AA)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...