Unakıtan aynen gerçeği söylüyor
Dün Hürriyet ve Milliyet'te Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın Petrol Ofisi ile ilgili açıklaması vardı. Unakıtan Petrol Ofisi ile ilgili süren vergi incelemesinin "mükellef tarafından istenen normal bir inceleme" olduğunu vurgulamış ve şöyle demiş: "Mükellefin medya grubu olması nedeniyle konu dikkat çekiyor. Maliye Bakanlığı her mükellefe eşit davranıyor". Bakın üç hafta önce, Sabah ilk haberi yaptığında, ne yazmışım:
POAŞ'taki vergi borcu olayı aslında normal bir "vergi müfettişi tutuculuğu" olayı. AKP hükümetinin Doğan grubunu "sıkıştırması", seçimden önce Doğan grubunu susturmaya çalışması, Adnan Menderes dönemindeki gibi "basın üzerinde" baskıcı politikalar uygulanmaya çalışması ile de bir ilgisi yok. Bu iddialar yakıştırma. Maliye Bakanlığı vergi müfettişleri her zaman için yasaları "tutucu" ve aşırı bir şekilde devlet lehine yorumlarlar. POAŞ'ta vergilendirmeyle ilgili yoruma açık bir konuda "ilgili birimden" görüş istemiş, "onay" almış. Ama müfettişler yorumlarını daha tutucu yönde yapmışlar. Hepsi bu.
Böyle durumlarda genellikle mükellef "uzlaşma" ister. Bu "uzlaşmada" taraflar otururlar, tartışırlar. Çoğunlukla da anlaşıp borcu minimuma indirir ya da silerler. Yani ortada abartıldığı gibi bir şey yok. "Vergi kaçağını" sanki "uyuşturucu kaçakçılığı" ile aynı anlamda kullanıp rakibi karalayacak bir şey de..
Unakıtan'ın söylediğinin daha önce bu konuda benim yazdığımdan bir farkı yok. Çünkü bu yorumu yazarken birçok vergi hukukçusu bilim adamına ve birçok ünlü CEO'ya danıştım. Yani ortada, konuşulan meblağ büyük olsa da Fatih Altaylı'nın büyüttüğü gibi "Petrol Ofisi'ni yerle bir edecek" bir kaçakçılık olayı yok! Bu nedenle de Unakıtan'ın söyledikleri Altaylı'nın Sabah'ında yok.
Zaten Petrol Ofisi Doğan grubuna ait olmasaydı da başka bir gruba ait olsaydı Fatih Altaylı asla bu vergi olayını bu kadar büyütmez hatta "mukteza"yı olağan bir uygulama olarak görebilirdi.
Ama konu Doğan grubu olunca Fatih Altaylı gözünü kırpmadan dev bir kurumu, Petrol Ofisi'ni ve onun başarılı CEO'su Jan Nahum'u harcadı! Sabah'ı ve Ciner Grubu'nu da yeniden bir medya savaşının içine çekti, kapanmış dosyaları açtırdı, yine çalıştığı kurumun itibarını zedeledi. Neden? Öz çıkarı için. Doğan Grubu'ndan gönderilişini içine sindiremediği için. "Kana Kan İntikam" için...
Sonra ne oldu? Eski yazıları anımsatılınca da "saymıyorum, saymıyorum nokta koyuyorum" deyip kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırıp minderden kaçtı.. Çok tarafsız gazeteci ya beyefendi... Saçı bitmedik yetimin hakkını arıyor sürekli... Özellikle de Ferrari deneme sürüşlerinde.. Ah ah! Ciner Grubu da anlayacak ama Fatih Altaylı'yla Sabah'ın bir yere gidemeyeceğini, bakalım ne zaman!
Bir yılda Altaylılı Sabah kadın okurunun yarısından oldu, umarım kadınların tamamı Altaylı'yı bırakmadan anlarlar! Yanlış okumadınız Altaylı yazdım Sabah değil. Çünkü Altaylı'nın Sabah'a yaptığı en büyük kötülük baskın "maço" kişiliğiyle Sabah'ın önüne geçmesi... Sabah'ın çağrışımlarını yok etmesi... Umarım birileri bu gerçeği görür!
Bugün
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...