25 Haziran 2007
Girizgah biraz uzun olacak, peşinen özür dilerim. Bir gazeteci arkadaşıma telefonda İstanbul’a geleceğimi söyleyince “hayırdır” dedi. Cem Uzan’la röportaj yapacağım deyince “benim de aklımda sorular var.” deyip 2 adet sorusunu Cem Uzan’a yöneltip yöneltmeyeceğimi sordu. Ben de “Bu soruları senin adına sorarım. Benim aklımdaki sorularla bunlar farklı” dedim. O da kabul etti. Bu bende başka bir fikri tetikledi. Türkiye’nin önemli gazetecilerini arayarak onların da sorularını Cem Uzan’a aktarmak ve röportajı hareketlendirmek istedim. Başta Posta Başyazarı Mehmet Barlas, Arena yapımcısı Uğur Dündar, Turktime Başyazarı Fatih Altaylı, Güneş Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Büyükçelebi, Tercüman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Büyükçelebi, Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar, Fox Tv Haber Müdürü Kubilay Tümen ve Yeniçağ Gazetesi Yazarı Arslan Bulut’u cepten arayarak ”Cem Uzan’la röportaj yapacağım. Kendisine sormak istediğiniz soru var mı?” dedim. Hepsi de bu ricamı kırmayarak incelik gösterip birer-ikişer soru hazırladılar. Daha sonra ise bu fikrimden vazgeçtim. Sebebine gelince; Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan ropörtaj için randevuyu bana, benim soracağım sorulara vermişti. Değerli gazetecilerimizin sorularını Cem Uzan’a aktarmış olmamın nezaketsizlik olabileceğini düşünerek vazgeçtim. Değerli vakitlerini ayırarak soru hazırlayan tüm meslek büyüklerim ve gazeteci arkadaşlarımdan özür diliyorum… Cem Uzan’ı Beykoz Çubuklu’da bulunan evinde, Genel Yayın Yönetmenimiz Ersin Tokgöz’le beraber ziyaret ettik. İlk kez evini basına açan Uzan, baraj konusunu ağzına dahi almıyor. En azından iktidar ortaklığı bekliyor. Neşeli, kendine güvenen bir Cem Uzan’la sohbet ettik.
TURKTİME: Vaatleriniz diğer partiler tarafından teker teker “çalınıyor.“ Gerçi “Her taklit aslına bir övgüdür” derler ama yine de daha önce benzersiz olan bu vaatlerinizin başkaları tarafından da dile getirilmesi büyüyü bozdu mu sizce?
UZAN: Hayır… Ne kadar doğruları söylediğimizi teyit ediyorlar. Genç Parti’nin iktidara yürüyen bir parti olduğunu, doğruları söylediğini ve bu doğruların da diğerleri tarafından kabullenildiğini gösteriyor. Biz milletimize hizmet için siyaset yapıyoruz ve millete hizmet için insanımızın beklentilerinin bir kısmının ilk etapta ne şekilde karşılanabileceğini, hangilerine öncelik verilmesi gerektiğini çalışma arkadaşlarımla teker teker tespit ettik, önümüze koyduk, vatandaşımıza taahhüt olarak bunları duyurduk. Şimdi diğerleri de bunların ne kadar doğru olduğunu teyit ediyorlar.
TURKTİME: Yakın zamanda duyacağımız “büyüsü bozulmamış” yeni hazırlıklarınız ve vaatleriniz var mı?
UZAN: Seçim kampanyasının sön dönemecine girdik. Biz bu güne kadar söylediklerimizi daha fazla insanımıza ulaştırmayı, daha fazla inansını bu konudaki kararlılığımızı ve ne kadar inançlı olduğumuza ikna etmeye çalışacağız. Seçim kampanyamıza böyle devam edeceğiz. Çünkü bunlar ezbere yapılmış şeyler değil, çalışmanın ürünü. Şimdi bizim için önemli olan 22 Temmuz’da vatandaşımızın teveccühüne layık olmak. Benim söylediklerim vaat değil, taahhüttür. Bu söylediklerimin altına ismimi, namusumu, şerefimi, haysiyetimi koyuyorum.
VAATLERİMİZLE DALGA GEÇMEYİ BİR KAÇ GAZETECİ KURGULADI
TURKTİME: Önce dalga geçmişlerdi, bu biraz da Genç Parti’nin daha ciddiye alındığına ölçü olabilir mi?
UZAN: Dalga geçme olayını açık olarak ortaya koymak lazım. Bunu birkaç tane gazeteci internette kurguladı. Ama önemli olan doğruların söylenmesidir ve biz doğruları söyledik.
TURKTİME: Hazırlıklarınız iktidar üzerine ama diyelim ki seçimlerden sonra beklemediğiniz bir sonuç çıktı, baraj altında kaldınız. Devam mı, tamam mı? Bunun ölçüsü ne? Hangi oy oranı ile siyasetten çekilirsiniz?
UZAN: Hayatta negatif üzerine yaşamam. Yarın takdiri ilahi tecelli edebilir, ölebiliriz de. Biz müspete bakıyoruz. Müspet partiyiz. Müspet bilime inanan, müspet şeyler konuşan ve müspeti iyi yapmaya çalışan bir siyasi hareketiz. Onun için başka türlüsüne kafayı yormuyoruz.
TURKTİME: Geriye dönüp “keşke yapmasaydım dediğiniz, en çok pişman olduğunuz şey nedir?
UZAN:Geriye dönük özeleştirimi yaparım. Ama müsaade edin de bu özeleştirilerimi kendime saklayayım. Benim tek hedefim var; 28 gün sonra yapılacak seçim. Ben partim ve bütün siyasi arkadaşlarım, hepimiz ona odaklanmış durumdayız.
İMANI ALLAH BİLİR, BU DÜNYAYI KONUŞALIM...
TURKTİME: Ak Parti’yi hep dini siyasete alet ediyor diye eleştirdik ancak son dönemlerde sizin hacca gitmeniz, -Kuran okumanız falan da fazlasıyla gündeme geldi. Tam da seçimlerden önce bu bilgilerin kamuoyu ile paylaşılması sizi bu anlamda Ak Parti ile benzeştirmiyor mu?
UZAN: Bu konuyu sizinle yaptığımız önceki söyleşide siz sordunuz ve ben cevap verdim. (Gülüşmeler…) Ama daha fazla girmek istemiyorum. Çünkü insanların inançları ve imanları ve onları kendi yaşamlarında yaşamaları kendi özel hayatlarının bir parçasıdır ve orada kalmalıdır. Yoksa kayıkçı kavgasıyla ben senden daha dindarım, ben senden daha imanlıyım… geç bunları. Ona öbür tarafa gittiğinde, takdiri ilahi tecelli ettiğinde yüce Allah karar verir. Ben kimseden daha dindar olduğumu iddia etmem, kimse de benden daha dindar olduğunu iddia etmesin. O her insanın Allah’la arasında olan bir şeydir. Bunları geçelim. Yapman gereken şey sen milletine nasıl hizmet ediyorsun. Bu dünyayı konuşalım. Sen kimsin kimin temiz yada daha az temiz, namuslu yada namussuz, imanlı yada daha az imanlı olacağına karar veriyorsun?
TURKTİME: Evet tabi ben sordum ama verdiğiniz cevaplara yönelik çok sayıda mail geldi.
UZAN: Önceki röportajda soran sizsiniz, şimdi de halktan böyle böyle cevap geldi diyen de sizsiniz…
TURKTİME: Sorularım toplumun merak ettiği sorular. Sorulara verilen cevaplardan doğal olarak yeni sorular çıkıyor. O anlamda değerlendirmek daha uygun olur…
UZAN: Şu anda yaşayan, acı çeken, ezilen insanlarımızı konuşalım.
TURKTİME: Aday seçimi sürecinden tercihinizi size yakın olanlardan yöne kullandığınız yönünde eleştiriler var. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
UZAN: Her genel başkanın kendisinin bir ekibi vardır. Tayyip Erdoğan’ın bir sürü bakanı belediyede birlikte çalıştığı insanlardır. Benim geçmişim de iş hayatından geliyor. Türkiye’ye ilk özel televizyonu ben getirdim, radyoları ben kurdum. Cep telefonu şirketleri, barajlar vb. Bunları yaparken birlikte çalıştığım, tanıdığım, becerisine, dürüstlüğüne, zekasına şahit olduğum insanlar var. Bu da benim kadrom.
TURKTİME: Tanımadıklarınızın arasında da nitelikli adaylar olabilir ama…
UZAN: Elbette olabilir ama yarın başbakanken bakanlığa koyacağım insanlar benim vatandaşa verdiğim taahhütleri yerine getirecek insanlar. Onun dışında beş yıldır siyasette birlikte yürüdüğüm birçok insan var. Bunların hiçbiri dile getirilmiyor. Mesela Samsun’daki birinci sıra adayı beş yıldır Samsun Genç Parti il başkanı. Uşak’taki öyle. Tanıdığım, güvendiğim insanlarla birlikte çalışmak zorundayım. Yarın bu insanlarla ilgili bir şey oldu mu vatandaş başbakan olarak beni sorumlu tutacak. İktidarlar vatandaşın bir kişiye yada partiye verdiği emanettir. Kimse ilelebet bir makamda kalmamıştır. Kalacak da değildir. Belli bir süre sonra o emaneti geri alır ve geri aldıktan sonra hesabını sorar. Eğer o koltuğa oturmak istiyorsanız ve vatandaş da oturtursa bilin ki bir de hesap vermek zorundasınız. Bir genel başkan bu yaklaşımla bakmak zorunda. O zaman da kadrosunu ona göre tanzim etme hakkı olmalı.
YALANA HOŞGÖRÜM YOK…
TURKTİME: Hoşgörü sınırınız nedir? Bundan ötesi benim hoşgörü sınırımı aşar değiniz şeyler nelerdir?
UZAN: Bir olayı yalan olduğunu bile bile çarpıtmaya devam etmeye katlanamam. İnsanlar hata yapabilir. Birisi hakkında yanlış kanaat sahibi de olabilir. Bunu yazabilirsiniz de. Ama bir de başka bir sınır vardır. Bilirsiniz ki bu gömlek beyaz ama sen buna yeşil diyorsun. Israrlı yalan ve kasıt gördün mü o zaman diyorsun ki “Bak gözünden kaçmış ama bu beyaz.” Ama ona rağmen hala ısrar ediyorsan bunun hoşgörüye sığan bir tarafı var mı?
TURKTİME: Genç Parti siyasi yelpazenin neresinde?
UZAN: Tam merkezinde. Dünya değişti artık. Dünyada ideolojiler yerini pratik ve pragmatik çözümlere bıraktı. Sorunlar ideolojik anlamda değil konu bazında değerlendiriliyor. Bugün, belli sosyal hakların toplumda herkese verilmesini tartışıyor mu kimse? Bu sağcı düşünceydi yada solcu düşünceydi diye ayırt etmiyor insanlar. Söylenilen şeyi konu bazında irdeliyor. Çünkü konu bazında beklentiler var. huzur içinde yaşamak istiyor. Belli bir makul geliri olsun istiyor. İşi olsun, çoluğunu çocuğunu okutabilsin, ihtiyacı olan sağlık hizmetini medeni bir ortamda alabilsin istiyor. Artık kitlelerin beklentileri bunlar. Ve bunları artık devletler vatandaşına verebiliyorlar. Batı Avrupa’da, uzak doğunun bazı yerlerinde var. İyi yönetildikten sonra bu yapılabiliyor. Ama sen haftada bir milyar dolara yakın faiz ödersen sonra gelir bana sorarsınız, bu parayı nereden bulacaksın diye. 52 milyar YTL faiz giderimiz var. Yüzde 10 tasarruf etsek 5,5 milyar eder. Sıcak paraya olan bağımlılığı kesmek lazım. Türkiye bu cari açıkla gi-de-mez… Onun için cari açığı azaltmak zorundayız. Bu öyle bir yerden başlıyor ki. 95 yılında davul zurna ile Gümrük Birliği’ne girdik. Bu Gümrük Birliği’nin bize bu güne kadarki faturası 100 milyar dolara yakın. Bu hepimizin cebinden çıkan ve hepimizin cebine borç olarak giren bir faturadır. Ve o gün bugündür de biz çökmüş yalvarıyoruz. Adam senden alabileceği en güzel şeyi aldı zaten. 2014’e kadar zaten hiçbir şey yok. Ondan sonrası da meçhul. Bakın, olaylar hep zincirleme birbirine bağlı.
YARALI PARMAĞIMLA 5 BİN KİŞİNİN ELİNİ SIKIYORUM
TURKTİME: İktidar olursanız, Avrupa Birliği ile ne yapacaksınız? Gerçekten ayrılmayı göze alacak mısınız?
UZAN: Avrupa Birliği ile masaya oturacağız. Alıyor musun, almıyor musun? Bana tarihini verebiliyor musun? Konuşalım, netleştirelim bunu. Oluyorsa tamam. Olmuyorsa hemen şimdi özel statüsü ortaklığı yapabiliyor musun? Onu da mı yapamıyorsun. O zaman elveda. Gümrük Birliği’nden çıkarsın. Bu, Avrupa Birliği ile ilgili bir politikadır. İthalatını belli bir oranda frenlemen lazım. Türkiye bir sürü ülkenin ucuz mallarının döküldüğü piyasa oldu ve biz bunları alabilmek için borç para alıyoruz. Dışardan borç para alıyoruz, dönüyoruz adamın ürettiği malı alıyoruz. Böylece içerideki üretimini baltalıyorsun. Peki sen çiftçini nasıl rekabet ettireceksin? Adama dünyanın en pahalı mazotunu, gübresini, elektriğini veriyorsun sonra da hadi bakalım kanat takıp uç bakalım diyorsun. Nasıl olacak bu? Ben manavlardaki ithal tarım ürünlerine bakıyorum, saçımı başımı yoluyorum. Dünyanın bir ucundan, Şili’den üzüm ithal ediyoruz. Şili’deki üzümü alabilmek için de dövizle borçlanıyoruz. Ondan sonra benim çiftçim burada ölüyor. Yok böyle iş. Evet, adam eziliyor. Onun için diyorum ki ezilenler iktidar olacak. Onun menfaatleri iktidar olacak. Ben onun için varım. Ben yaralı parmağımla 5 bin kişinin elini onun için sıkıyorum. Onun için ben Genç Parti olarak oralarda büyüyorum. Çünkü ben onların gözünün içine baktığımda benim onlara ihanet etmeyeceğimi biliyor. Ben o insanları satmam. Satamam. Beni kesebilirsin, öldürebilirsin, parçalayabilirsin ama bana o adamlara ihanet ettiremezsin. Bunları yaptığın zaman ekonomin düzelir, Türkiye istihdam yaratır. Bir malın üretiminin yüzde 85’inin üretimini sen yapıyorsan sana ne derler? Tekel derler. Dünyada fındığın yüzde 85’ini biz üretiyoruz. Dünya fındığının tekeli Türkiye. Tekelsen fiyatı sen koyarsın. Sen kaça dersen o fiyattan almak zorundalar. Bana diyorlar ki fındığı nasıl 8 lira yapacaksınız. Göreceksiniz, 8 liranın üstüne çıkacak. Bunun için gereken para ne biliyor musunuz? Fındığın 8 liradan tamamını alsan 3,5 milyar dolar. Sen TC devleti olarak de ki “ben fındıkçıma 1 milyar dolar da destek vereceğim. Fındık 8 liranın altında satılmayacak.” Tavan yapar fındık ki bu sadece bir tane örnek. Bunun gibi buğdayından tut şeker pancarına kadar… sonra da diyorsun ki kardeşim bu kadar işsiz var ne yapacağız biz. Olur tabi. Kendi ekonomini sen kendin yönetmiyorsun ki.
NASIL YAPACAKLARINI BİLMİYORLAR AMA SÖYLEDİKLERİMİZİ TEKRAR EDİYORLAR
TURKTİME: Sizin bu söyledikleriniz makul görünüyor. Peki bu ortak aklı neden diğerleri yakalayamıyor da siz yakalıyorsunuz? Ya da öyle görünüyor?
UZAN: Yavaş yavaş yakalıyorlar. Baksanıza bizden öğreniyorlar ve bizim söylediklerimizi tekrarlamaya başladılar. Nasıl yapacaklarını bilmiyorlar ama tekrar ediyorlar. 22 Temmuza kadar müsaade ederseniz o kadarını da ben saklayacağım. Şimdilik bu kadar taklit onlara yeter. Dün başbakan bir yerde söylüyor: ÖSS’yi kaldıracaksın bu kadar insan nerede okuyacak?” üniversite sayısı artırılacak. Üniversitelerin kapasitesi artırılacak. Aileler her yıl 5 milyar dolar dershanelere para veriyor. Ne için? Olup olmayacağı belli olmayan bir umudu satın alabilmek için. 5 milyar doları Türkiye üniversiteleri için ayırsın bakın ne oluyor. Bunların hepsi yapılır. Önemli olan; toplumun ihtiyacı ne, beklentisi ne? Bu yaşam beklentisinde insanların eksiği ne? Ben bunların ilk önce en çabuk şekilde hangilerini halledebilirim. Hangilerini çözebilirim. Tespit edersin. Bunlara çözümleri nasıl yaratabilirim dersin ve yaparsın. Yani bunların hepsi yapılması mümkün olan şeyler. Yeter ki önemse.
TURKTİME: Ezilenler iktidar olacak sözü kimi ne kadar kapsıyor?
UZAN: Ezilen herkesi kapsıyor.
TURKTİME: Sizi de biraz hırpaladılar…
UZAN: Ben her zaman şükrettim. Şükretmesini bilen bir insanım. Şükrediyorum. Kendimle ilgili yapacağım yorum budur.
TURKTİME: Son bir mesajınız var mı?
UZAN: Ezilenler iktidar olacak…
GENÇ Parti Genel Başkanı Cem Uzan, seçimde baraj diye bir sorunları bulunmadığını, koalisyon ortaklığı hesabı yaptıklarını söyledi.
Haber sitesi TURKTIME’ın sorularını yanıtlayan Uzan, vaatlerinin değir partiler tarafından da taklit edildiğini belirterek, “Ne kadar doğruları söylediğimizi teyit ediyorlar. Genç Parti’nin iktidara yürüyen bir parti olduğunu, doğruları söylediğini ve bu doğruların da diğerleri tarafından kabullenildiğini gösteriyor” dedi.
Genç Parti’nin siyasi yelpazenin tam merkezinde olduğunu kaydeden Uzan, ithalatın belli bir oranda frenlemesi gerektiğini kaydederek şunları söyledi:
Çiftçi ölüyor
“Türkiye bir sürü ülkenin ucuz mallarının döküldüğü piyasa oldu ve biz bunları alabilmek için borç para alıyoruz. Dışardan borç para alıyoruz, dönüyoruz adamın ürettiği malı alıyoruz. Böylece içerideki üretimini baltalıyorsun. Peki sen çiftçini nasıl rekabet ettireceksin? Adama dünyanın en pahalı mazotunu, gübresini, elektriğini veriyorsun sonra da hadi bakalım kanat takıp uç bakalım diyorsun. Nasıl olacak bu? Ben manavlardaki ithal tarım ürünlerine bakıyorum, saçımı başımı yoluyorum. Dünyanın bir ucundan, Şili’den üzüm ithal ediyoruz. Şili’deki üzümü alabilmek için de dövizle borçlanıyoruz. Ondan sonra benim çiftçim burada ölüyor. Yok böyle iş. Evet, adam eziliyor. Onun için diyorum ki ezilenler iktidar olacak. Onun menfaatleri iktidar olacak. Ben onun için varım. Ben yaralı parmağımla 5 bin kişinin elini onun için sıkıyorum. Çünkü ben onların gözünün içine baktığımda benim onlara ihanet etmeyeceğimi biliyor. Ben o insanları satmam. Satamam. Beni kesebilirsin, öldürebilirsin, parçalayabilirsin ama bana o adamlara ihanet ettiremezsin.”
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...