Türk tarihin kendi kendini “efsane” ilan etmiş tek siması Korkut Eken, yeniden gündemimize düştü.
Kendisinin bu hafta Tempo dergisinde yine birbirinden değerli(!) görüşlerini okuduk. Tabi her zamanki gibi uzun methiyeli bir sunumdan sonra…
Haberin hemen başında, “basından uzak durmasına” vurgu yapılmış ama ne zaman başı dara düşse Korkut Eken’in usta medya hamleleri yaptığını akıllı gözler görür.
Kendisi, “cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve bu teşekkülü yönetmek” suçundan 6 yıl hapis yemeden önce de Star Gazetesi’ni akıllıca kullanmış, günler süren tam sayfa “Efsane Yarbay” yazı dizisi yapmıştı. Daha sonra bu kitaplaştırıldı.
Şimdi ismi yine bir alengirli işle anılır oldu ve Korkut Eken’i hemen ve yine “efsane yarbay” sıfatıyla medyaya Tempo Dergisi yoluyla dönmüş bulduk. Geçen hafta Ankara Emniyeti’nin Sedat Bucak ve adamlarına yönelik yaptığı “Kaldırım Operasyonu”nda Korkut Eken’in adı da anılır olmuştu. Hem de hiç hoş olmayan ilişkiler içinde. Hoş değil ama Korkut Eken ismiyle bu tip şeylerin bir arada anılması rutin.
Gelelim haber/röportajın analizine…
Aslında röportaj akıllıca kurgulanmış bir halkla ilişkiler çalışması. Ya da moda deyimiyle PR…
Eken’e yönelik “şunu yaptı bunu yaptı” gibi methiye bölümünde önemli maddi hatalar var. Örneğin, MİT’ten istifa ediş bölümü. Eken’in birinci MİT Raporu'nun basına yansıması üzerine Hiram Abas ve Mehmet Eymür'le birlikte teşkilattan ayrılmak zorunda kaldığı bilinmesine rağmen, pastelleştirilerek “efsane” hikayesine uygun biçimde “kendi isteğiyle” şeklinde geçiştirilmiş.
Bu uzunca methiyeden sonra “yıllardır bir köyde inzivaya çekilmiş durumda” ibaresi hemen başa konmuş. Öylesine bir akış var ki sanırsınız, tüm bu yaptığı muhteşem işlere rağmen, devletinden gördüğü vefasızlık yüzünden toprak bir köy damında, tezek yakarak, ekmeğini tandırda pişirerek yaşıyor.
Oysa “köyde inziva” olarak nitelenen şey, Ankara’nın dışında seyranlık bir alanda, geniş bir meyvelik bahçe içinde konak hayatı. Öyle inzivaya can kurban durumu yani.
Röportajın bu pastel yanını bırakıp asıl mevzuya yani Eken’in “terör” konusundaki görüşlerine geçelim. Bu röportajda ve Eken’e övgüler dizen diğer tüm metinlerde Eken, kendisini hep Güneydoğu’da çok işler yapmış, çarpışmış birisi olarak gösteriyor.
Ama Güneydoğu’da gerçekten çarpışmış herkes ve belgeler Eken’in terörün asıl azgın ve etkili olduğu, 1988 ile 1994 arasında Güneydoğu'da bulunmadığını, 1994'ten sonra da kısa süreli sivil görevler için gidip geldiğini, Eken’in asıl görevinin eğitim olduğunu, bu eğitimin de kısıtlı bir faaliyet olduğunu belirtiyor.
“Böyle giderse biz dağa çıkarız”
Röportajda manşete çekilen Eken’in büyük sözü; “Böyle giderse biz dağa çıkarız” şeklinde. O bölümü aynen vermekte fayda var: “Ya oraları kaybederiz ya da iç harp çıkar. Mücadele bu şekilde sürdürülürse, bizi çok kötü günler bekliyor. Bugünkü durumun tersi olur. Biz bu kez memleketimizi kurtarmak için dağa çıkarız”
Eken, bir Özel Harpçi. Hayatında aldığı ana eğitim kont-terör üzerine. Yani operasyon yapmak, öldürmek ele geçirmek için eğitilmiş. Bu tip görevlilerin en iyisi en az sorgu yapanıdır. Emri sorgusuz yerine getirmek için yarı robot davranışlı olmaları beklenir. Dolayısıyla bu tip insanlara terör ve terör politikaları yorumlatılmaz. Yorumlatılınca işte bu vahim sözler çıkıyor ağzından.
“Biz bu kez memleketimizi kurtarmak için dağa çıkarız” demek ki şuan PKK’lılar memleketlerini kurtarmak için dağda. Eken “işler böyle giderse” dediğine göre herhalde bu gidişin sonunda Türk ordusunun uçakları, helikopterleri, tankları, gemileri neleri ve neleri yok olacak, biz Türkler elde kalaşnikof, Kürtlere karşı dağa çıkacağız.
Eken’in ipe sapa gelmez, bu öngörüsü bir yana “bu sefer biz” vurgusu Kürtlere karşı bilinç altının da “bizler ve onlar” ekseninde olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Kürtler “biz”in içinde yok. Şuan onlarla mücadele ediliyor, “böyle giderse” onlar kazanacak “bu sefer biz dağa çıkarız”… Bakış açısı bu…
Eken’in bilinçaltını döken ikinci cümlesi ise; “Güneydoğu’da halkı devletin yanına çekebilmek için 15 yıl uğraştık. Ancak bugün o destek kayboluyor. Biz bu sayede döşenen mayınların yerlerini öğrenebiliyorduk”
PKK’yla mücadelede Eken’in 15 yıl görevli olma gibi bir durumunun sözkonusu olmadığına hiç girmeyeceğim. Halkı devletin yanına çekmek için 15 yıl uğraştıklarına göre halk Eken’den önceden “devlet düşmanı” olmalı. İyi de sayıları milyonlarla ifade edilen o halktan yani Kürtlerden niye sadece birkaç bin PKK’lı çıktı. Devletin yanında olmadıklarına göre neden yanında oldukları PKK’nın sayısı birkaç milyon, en azından birkaç yüz bin değildi.
Klasik bir Eken abartması. İçi boş, sadece slogan… “15 yıl uğraştık”… Nasıl uğraştınız, nasıl halkı devletin yanına çektiniz acaba? Sedat Bucak’ın halkı ezen perişan eden ağalık sistemini derebeylik haline getirerek mi?
Eken’in bölge halkına bakışını ortaya koyan önemli bir nokta da yine aynı cümledeki “biz bu sayede döşenen mayınların yerlerini öğrenebiliyorduk” ibaresi. PKK’nın o dönem 100 kişiye varan gruplarla yüz yüze çarpışma ve baskın şeklinde çatıştığı, mayın yöntemini neredeyse hiç kullanmadığı bir yana, Eken’in halkı işbirliği içinde görmesi asıl önemli olan.
Demek ki halk PKK’yla iç içe ve o kadar işbirliği içinde ki, örgütün nerelere mayın döşediğini bilecek kadar sıkı bu ilişkiler. O dönem bölge halkı Eken ve ekibine mayınların yerini bile söylerken demek ki şimdi işbirlikçi ve hain olmuşlar. Bildikleri halde mayınların yerlerini söylemeyip gencecik çocukların şehit olmasına göz yumuyorlar. Belki kendileri de patlama nasıl olacak diye köşeye saklanıp izliyorlardır.
Cümle aralarından sızan Eken’in bölge halkına bakışını, zihniyetini anlıyorsunuzdur umarım. Sözlerinin devamında ise “Halkın yeniden kazanılması için en az 25 yıl gerekli” diyor. Bütün terör uzmanları “PKK yeni eleman bulmakta güçlük çekiyor, halk desteği sıfıra yakın, bu yüzden mayın yöntemini seçti, sıcak çatışmaya girecek kadrosu kalmadı” derken, Eken böyle diyor. Peki bu halk 25 yılda kazanılacak derecede kaybedilmişse neden PKK eleman bulamıyor? Neden?
Nedeninin önemi yok. Korkut Eken söyledi oldu. Fikrin arkası dolmuş dolmamış, ne gam…
Korkut Eken’in tarihi nasıl kendi kara gözlüklerinden gördüğünün asıl çarpıcı örneği ise mensubu olduğu Özel Harekat’la ilgili gerçekleri eğip bükmesiyle karşımıza çıkıyor: “İçlerinde yanlış yapan birkaçının bahane edilerek timlerin pasifize edilmesi, örgütün cesaretlenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bunlar tesadüften ibaret değildir”
Özel Harekat Timlerinin 28 Şubat döneminde Emniyet İstihbarat Dairesi’nin, Batı Çalışma Grubu’nu ve bu eksendeki darbe hazırlığını deşifre etmesiyle başlayan asker-polis gerilimi sonrası pasifize edildiğini ve bu nedenle özel harekatın elindeki tüm ağır silahların dönemin şahin paşalarının isteğiyle alındığını uçan kuşlar bile bilirken, Eken olayı “içlerindeki yanlış yapan birkaçının bahane edilmesi” nedeniyle gerçekleşmiş gibi göstermesi asıl tesadüf olmayan.
Böyle göstermeli çünkü 28 Şubat’ın şahin paşalarına minnet borcu var. Genelkurmay eski Başkanı Doğan Güreş ve Jandarma eski Genel Komutanı Teoman Koman dahil yedi emekli general Eken’in başı mahkemeyle dertteyken aniden ortaya çıkmış, “iyi çocuktur” diye zincirleme açıklamalar yapmışlardı. Hoş bunlar bile kurtaramadı Eken’i ya neyse…
Nihayet geldik Eken’in asıl karın ağrısına.. Diyor ki; “Siyasi iktidarın görüşleriyle mücadele yürütülemez”
Bu Türkiye’deki tüm darbeci ve muhtıracıların biat ettikleri cümledir. Ekenler, devletin “siyasi iktidarın” yani seçilmişlerin elinde olmasını hazmedemez. Mahkeme kararıyla “cürüm işlemek için teşkilat kurduğu ve yönettiği” kanıtlandı ya, işte devleti “o teşkilatın” yönetmesini isterler.
Sonra da çıkıp kendi kendilerini efsane ilan edip, terör konusunda ahkam keserler. Hele son dönemde televizyon televizyon dolaşıp yaptıklarını anlatan, kitaplar basıp kahramanlık hikayelerini reklam eden paşalara rastlar olduk. Bunlar Türk tarihinde görülmemiş şeyler. Fatihler, Ulubatlılar, Kazım Karabekirler, Fevzi Çakmaklar… Çok kahramanlar gördük te böyle fazilet bezirganlığı yapanları yeni görüyoruz.
Elinde kalaşnikof ve mayından başka silahı olmayan çapulculara karşı “karadan gemileri yürütmüş” edasındalar. Bari PKK bitmiş olsa. PKK’yla mücadeleden efsane mefsane çıkmaz. Zavallı bir örgütü hala bitiremediğimiz için utanmamız lazım.
20 yaşındaki çocuklar doğru dürüst eğitim bile almadan bir bir toprağa düşerken, Korkut Eken, Lacoste tişörtüyle ahkam kesiyor. Suç örgütü kurduğu mahkemece tescillenmiş Eken gibi adamların terör perspektifine Türkiye’nin verdiği canlar yeter artık...
Hepi topu 1.5 sayfadan çıkanlar bunlar. Bir bu kadar daha garabet var ama meram anlaşılmıştır sanırım.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...