Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 736 üyesini belirlemek üzere yapılan seçimler önümüzdeki 5 yılın hem Avrupa Birliği (AB) hem de Türkiye için zorlu geçeceğinin işaretlerini verdi. Türkiye’yi üye olarak görmek istemeyen bir zihniyetin hâkim olduğu Hıristiyan Demokratlar’ın gücünü koruması, aşırı sağ partilerin önemli kazanımları ve “Truva atı” rolü oynayacak olan Avrupa karşıtlarının sayısının çokluğu AP’yi Ankara açısından adeta mayın tarlasına çevirdi.
AP seçimleri 736 koltuktan 263’ünü almayı başaran Hıristiyan Demokratlar (EPP-ED) açısından önemli bir zaferle sonuçlandı. Kriz ortamına rağmen bir kez daha AP’nin en büyük siyasi grubu olmayı başaran EPP, bu dönemde de Türkiye’ye soğuk bakan tavrını sürdürecek. Özellikle aşırı sağın oylarını toplama amaçlı söylemleriyle dikkat çeken Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin partisi UMP’nin ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’in partisi CDU’nun seçimlerden güçlü çıkması Türkiye’ye imtiyazlı ortaklık öneren ve çoğu zaman yersiz çıkışlar yapan zihniyetin elini güçlendirdi.
Önemli kazanımlar
AP açısından en önemli gelişmelerden birini aşırı sağın ve Avrupa’ya şüpheyle bakan kesimlerin bu çatı altındaki kazanımları oluşturuyor. Aşırı sağ yüzde olarak çok büyük patlama yapmasa da elde ettiği kazanımlar küçümsenemeyecek kadar önemli. İslam düşmanı ve Türkiye karşıtı Geert Wilders’in partisinin 4 koltuk birden kazanması, yabancı düşmanı İngiliz Ulusal Partisi’nin 2 sandalyeyle, Macaristan’daki aşırı sağcı parti Jobbik’in 3 sandalyeyle ilk kez AP’ye girmesi, AB açısından işlerin çok iyi gitmediğinin önemli bir göstergesi. Fransa, Belçika, Avusturya, Slovakya, İtalya, Bulgaristan ve Danimarka’daki aşırı sağ eğilimlerin AP’de yer bulduklarının altının çizilmesi gerekiyor.
Yükselen değer
Seçim sonuçları Avrupa’da Avrupa Birliği karşıtlığının revaçta olduğunu ortaya koydu. Söylemleriyle açık bir şekilde Avrupa entegrasyonuna karşı olduklarını ve AB’nin her ilkesini paylaşmadıklarını net bir şekilde ortaya koyan eğilimler güçlerini artırdı. Bu eğilimin en önemli temsilcilerinden biri İngiltere Bağımsızlık Partisi (UKIP).
İngiltere’nin AB’den ayrılmasını talep eden UKIP, iktidardaki İşçi Partisi’ni geride bıraktı. Diğer AB ülkelerinden gelen ve UKIP benzeri yaklaşımlar sergileyen eğilimler, AB’yi içeriden vurma taktiği izleyecekler. Türkiye, hem aşırı sağın hem de Avrupa karşıtlarının bu dönemdeki en gözde tartışma malzemelerinden biri olacak.
AB halka inemiyor
Bu tür eğilimlerin güçlenmesinde, ekonomik sıkıntılar kadar oy kullanmama oranının rekor seviyede olması da etkili oldu. Slovakya’da oy kullanma oranı yüzde 19.6’da kalırken, AB genelinde bu oran yüzde 43 olarak belirlendi. Seçmenlerin sandığa bu kadar ilgisiz kalmasında AB konularının çoğu kişiye sıkıcı gelmesi, karmaşık olması ve Brüksel’in halka inmekte zorlanması önemli rol oynuyor. Avrupa seçimlerinde ulusal konuların ön planda tutulması ve siyasilerin ulusal kimliklerinden sıyrılıp AB gömleği giymekte zorlanmaları ilgisizliği artırdı.(milliyet)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...