Efes Pilsen One Love Festival’in bu yıl onuncusu yapılıyor. Manu Chao’dan Chumbawamba’ya, Morissey’den, Beastie Boys’a pek çok iyi ismi Parkorman’a getiren One Love’cılar, bu yıl Happy Mondays, Manic Street Preachers, Suede gibi efsaneleri Santralistanbul’a getirdi.
Festivalin ilk günü, ana sahnede önce 123, Büyük Ev Ablukada ve Nneka görünüyor. Üçünün de performansı çok iyi ama ‘arada kaynıyor’. Ben Nneka’yı duymaya çalışırken, “Bu kadın keşke Caz Festivali’nde çıksaydı” diyen birini duyuyorum. İyi tespit. Çünkü Nneka’nın mırıldanmaları mekana yerleşmeye çalışan festivalcilerin ilgisini çekmiyor.
Happy Mondays tam vaktinde sahnede. Shaun Ryder kafasında kasket, üstünde göbeğini saklayamayan siyah bir gömlek, birasından büyük yudumlar alarak takılıyor. Bir elinde sigara, mikrofonu üç parmağıyla tutuyor. Gümüş bilekliği, dövmeleri, kirli sakalıyla gerçekten sahnede ‘dolanıyor’. Mark ‘Bez’ Berry’nin yokluğunu aratmayan bir ekip sahne önünde ‘Bez’ dansı yapıyor. Happy Mondays ortamın aksine ağırkanlı, ölçülü, olgun. Onlar sahnede ‘24 Hour Party People’, biz çimenlerde ‘Festival var dediler, geldik’.
Bu arada festivalin en ilgi gören yeri ‘fotoğraf kabini’ (bir süre sonra bozuldu), en rahat alanıysa oyun minderleri. Yemek ve içki pahalı (Bira 7 TL, köfte ekmek 10 TL), görevliler inanılmaz sabırlı. Tuvaletler şaşırtmıyor. Dönüş yolu fena. Taksiler kısa mesafe almıyor, servis yetmiyor.
Dokuz buçukta Manic Street Preachers sahnede. Başlar başlamaz tüm gün yorulan seyirciyi kendisine getirecek, kendisinden geçirecek, bir enerji yayıyorlar. Dinleyici, Ocean Sprey gibi hit şarkılarına da Postcards From A Young Man gibi yeni albümden şarkılara da eşlik ediyor. Manics, konserlerde hep iyidir hatta, ‘Stay Beautiful’ gibi ‘gaz’ şarkılarını konserlerde çalmayı çok sevdiklerini, çünkü binlerce kişinin aynı anda ‘fuck off’ diye bağırmasının harika bir şey olduğunu filan söylerler.
Reaksiyona inanırlar, insanın gözünün içine bakarlar. Yanıltmadılar, önceki gece Santralistanbul’da binlerce insanın ağzını açık bıraktılar, tüylerini diken diken ettiler. Benim ağzımı esas açık bırakan ansa, James Dean Bradfeld, “Its not enough, not enough, not enough” diye bağırırken, Babylon sahnesi önünde Morissey şarkılarıyla dans eden iki kadındı. “Manics sevmem” diyen duydum ama böylesini ilk kez gördüm.
RADİKAL
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...