~Game of Thrones 4. Sezon final bölümü, pazartesi akşamı saat 10'da yayınlandı. Az çok olabileceğini tahmin ettiğimiz şeyler dışında, çok az şeye ciddi anlamda şaşırdık.
Sezon finali olmasından mütevellit, ölümler pek çoktu. Ama Lannister'lardan bir tanesi dışında, hiçbir ölüm heyecan verici olmadı.
Aman Allah'ım neler diyorum ben.
Hangi ölüm heyecan verici olabilir ki? Kimin, nasıl ölmesi 'heyecan verici' olarak algılanabilir?
Ama Game of Thrones'un mükemmele yakın bir şiddet ve namus pornografisinden mürekkep olduğunu düşününce evet; izleyiciler olarak 'heyecan verici ölüm' beklemek hakkımızdı.
Dizinin az biraz analizini yapalım.
(Buradan sonrasında son bölümle ilgili ayrıntılar yer alacak. Benden uyarması.)
Öncelikle final bölümüyle ilgili bilinmesi gerekenler:
- Jon Snow hayatta
- Stannis kuzeye geldi
- Daenerys ejderhalarına kilit vurdu
- Jojen öldü
- Brandon Stark 'kuzgunu' buldu
- Cersei ve Jamie yine sevişti (e yani.)
- Cersei babasını kardeşiyle olan ensest ilişkisi hakkında bilgilendirdi
- Sör Clegane, yani Tazı öldü
- Arya yeni maceralara yelken açtı (yok gerçekten.)
- Shae öldü
- Baba Lannister öldü
- Tyrion ve Varys beraberce şehirden kaçtılar
Bir önceki bölümün son sahnesinde Jon Snow'u Kara Kale'den çıkarken izlemiştik. Yabanıllara karşı Kale'deki Gece Nöbetçileri adlı askerler zafer kazanmıştı. Ancak Jon Snow bunun kalıcı olmayacağını, tek çarenin Yabanılların lideri Mance Ryder'ı öldürmek olduğunu biliyordu. Bu bölümde Mance Ryder'ın yanına gidip, onunla diplomatik görüşmeler yapan Jon Snow, Ryder'ı öldürmek için kılıcına davrandığı sırada bir sürprizle karşılaşıyor. Büyük miktarda bir atlı grubu, her iki yandan saldırarak yabanılların kampını altüst ediyor ve Mance'i tutsak alıyorlar. Atlı ordunun başında ise, Baratheon'ların Stannis var. Daha önceki bölümlerde sağ kolu Davos'un tavsiyesi üzerine Kuzey'i fethetmeye karar veren Davos, ilk olarak Mance'in ordusunu dağıtmakla işe başlıyor. Hiçliğin hakim olduğu, kimsen yönetmediği, yemenin içmenin sınırlı olduğu Kuzey'deki karlı toprakları ne yapacaksa Stannis, hiç anlamış değilim ya neyse.
Sonraki sahnede babasıyla konuşan Cersei Lannister'ı görüyoruz. Aman o ne havalar, o ne afra tafralar. Karşısında koskoca beybabası Tywin Lannister olduğunu bilmezmiş gibi "ölürüm de Loras Tyrell'le evlenmem, gerekirse bu sarayı başınıza yıkarım ulen!" diye höyküren bir kadın. Hiç der misin iki imparatora analık etmiş? Neyse. Babasının yüzüne terbiyesizce bir biçimde "Biz Jamie'yle yattık ki olm!" diye çığırıp, Loras'la kendisini zorla evlendirmesi halinde bütün dünyaya bunu ilan etmekle tehdit ediyor babasını. Babası kendi kızının ağzından da duysa, inanmıyor bu söy lenenlere. Cersei ise zafer kazanmış gibi, gidip Jamie'ye bir bir anlatıyor olanları. "Babamı bir tehdit ettim, görecektin."den daha hanfendi olmayan bir üslupla hem de. Nıç nıç nıç...
Jamie beni bu bölümde en şaşırtan karakterlerden biri oldu. Tyrion'un ölümüne hiçbir şekilde razı gelmemiş, kardeşi uğruna babasıyla pazarlık yapmıştı önceki bölümlerde. Tyrion'un yaşayabilmesi için Cersei'yi Kral Şehri'nde yalnız bırakmayı göze almış ve aile işlerinin başına geçeceğine söz vermişti. Tyrion ise sinirine hakim olamamış, kendisi için kurulan mahkemede, abisinin yaptığı pazarlığın sonuçlarına razı olacağı yerde hiddetlenmiş, kaderini 'Tanrıların eline' bırakmaya karar vermişti. Yani adına bir düello yapılmasını kabul ediyordu. Düello sonucu dizinin en yakışıklı ve onurlu erkeklerinden Oberyn Martell feci şekilde can verince, bu sezona Tyrion'un idam edilmesi gerekiyordu. "Bir Tyrion, bir de Khaleesi ölürse diziyi izlemeyi şu anda bırakırım" dediğimden ve sözümün eri olduğumdan, Jamie'nin kardeşi Tyrion'u kurtarmaya gelmesi ve bir de üstüne gözleri yaşararak ona veda etmesi, beni de duygulandırdı açıkçası. "Ensest mensest ama, yine en merti de Jamie ha!" dememize sebeptir Jamie. Helaldir.
Khaleesi'nin ejderhalarını saklaması bana kalırsa bir hayli anlamsız bir sahneydi. Kitapta bu iş neden, nasıl, hangi iç sesler ve hesaplaşmalar sonucu gerçekleşiyor bilmiyorum. Ama bir adam "senin ejderhalar benim kızı yaktı" diyerek geldi diye, ejderhaları mahzene hapsetmeyi ve zincire vurmayı haksızca buluyorum. Hayır zincire vurma demiyorum, hobi olarak gene zincire vur. Ama neden illa karanlık bir yer olması gerek? Neden açıklık bir yer olamıyor? Hayvanların iyice psikolojisi bozulacak.
(Bu arada ben mi kaçırdım; 3. Ejderha neredeydi? Ayrıca Drogon neden kaçmıştı? Biri beni aydınlatsa ya.)
Sakat kalan Stark varisi Brandon'ın dağlar tepeler aşıp sonunda o 3 gözlü kargayı ilk gördüğü yere gelmesi isabetli oldu. Akabinde yerin dibinden pis pis zombi özentileri çıkıp o minik gruba saldırınca ise, ne düşüneceğimi bilemedim. Saldırıda Jojen'ın ölmesi üzücüydü kesinlikle ama, onun da artık Brandon'a öğretebilecekleri bitmiş, hikayedeki yeri de sona ermişti. (Bu arada Jojen rolündeki genç aktör, Love Actually filminde Liam Neeson'la baba-oğulu canlandırmıştı.) Derken bölüme de adını veren çocuklar (The Children) ortaya çıktı ve savurdukları ateş toplarıyla Brandon'ı kurtardılar. Mağaranın içinde de Brandon şu 'rüyalarını süsleyen' 3 gözlü kargayı buldu. Brandon'ı bilim, akıl ve bilgelikle dolu günler bekliyor sanırsam.
Günlerdir (yani dizide günlerdir.) diyar diyar at koşturup Arya Stark'ı arayan Şövalye Brienne'in karşısına bir anda Sör Tazı ile Arya'nın çıkıvermesi hoş tesadüftü doğrusu. Ancak Brienne'in iyi niyetinden kuşku duyan Tazı'nın Brienne'e saldırması ve feci bir dövüşe başlamalarından hoşlanmadım. Daha doğrusu hoşlanmadığım şey, Arya'nın yüzündeki "dance my puppets!" bakışıydı. Bir lafıyla dövüşü bitirebilecekken, "hadi bakalım kazanan beni alsın" bakışlarıyla izledi olan biteni. Üstüne, Tazı yenilip kan revan içinde Arya'dan onu öldürmesini ve acısını sonlandırmasını istediğinde, ruhsuz ruhsuz bakıp arkasını dönüp gitti. Bence Arya dönülmez şekilde kafayı kırdı a dostlar. Tazı son birkaç bölümdür iyi bir insan haline gelmeye başlamış (o pis mahlukat ne kadar iyi bir insan olabilirse artık.) ve Arya'yı da bir nevi kendi kızı gibi bilir olmuştu. Doğrusu ölmesini beklemiyordum ve Arya'nın da onu oracıkta acılar içinde bırakıp gitmesine üzüldüm ve şaşırdım. Ama sonunda Arya'nın bir gemiye binerek Braavos'a doğru açılması ilginç oldu. Bakarsınız Khaleesi'yle yolları kesişir?
Gelelim dizinin EN büyük şokuna. Jamie'nin kurtardığı Tyrion Lannister, kaçması için ayarlanan gemiye binmeden az evvel bir başka koridora sapmaya karar veriyor. Gizli tünellerden geçerek, babasının kaldığı odaya gidiyor ve orada kimi görüyor dersiniz? Medar-ı iftiharımız Sibel Hanımı! Sinirden gözü dönen Tyrion önce Shae'i öldürüyor, sonra da o sırada afedersiniz tuvalette olan babasını. O yıkılmaz dedikleri, dağ gibi adam, her tarafı meydanda bir vaziyette ölüyor bir tuvalet köşesinde. Üzüldüm mü, hayır. Şaşırdım mı? DEV şaşırdım. Ardından Varys'in yardımıyla Özgür Şehirlere giden bir gemiye biniyor ve Westeros'u terk etmeye hazırlanıyor. Derken, sarayda acil durum çanlarının çaldığını görüyoruz. Varys şöyle bir duraklıyor, sonra gemiye o da biniyor. "Yemişim entrikasını da, sarayını da." mı dedi acaba içinden, bilemiyorum. Varys'in nasıl motivasyonları olduğunu tartmak güç. (belki de kitabı okuyanlar bizi aydınlatabilir?) Yakalanmamak gibi bir umutları olduğunu sanmıyorum. Ancak Baba Lannister'ın ölümü tüm ailenin hayrına oldu. Artık Cersei istemediği bir evliliğe zorlanmayacak, Jamie Lannister ailesinin yönetimine geçecek, e Tyrion zaten idamdan kurtuldu. Bakarsınız Cersei önümüzdeki sezon peşine düşmez, hm?
('Spoiler'lar bitti)
Kitaplara belli bir yerden sonra devam etmemiş biri olarak, internet camiasına katılıyorum; dün geceye damgasını vuran Tyrion Lannister'ın iç hesaplaşmaları daha ayrıntılı verilebilirdi. Sonuç olarak diziyi izleyen ve hala bir kalbi olan pek çok insanın favori karakterlerinden birisi Tyrion.
Daenerys'in politik ve yönetimsel becerileri konusunda daha fazla fikir edinmek isterdim. Sir Jorah ile yaşadıkları 'anlaşmazlık' sonrası yönetim tarzı etkilendi mi, ülkede hayat nasıl sürüyor, burjuva sınıfı olmadan ticaret işliyor mu, eğitimsiz köleleri nasıl bir işgücü olarak kullanmayı planlıyor vb konularda merak içindeydim. Ejderhaları konusundaki tavrı beni büyük hayalkırıklığına uğrattı ayrıca, onu da belirtmeliyim. Kitapta okuyup aydınlanmak istediğim bir konu daha.
Bu arada, kitapta Lady Stoneheart, yani Taş Kalpli Leydi'nin ortaya çıkması, dizide ise buna 10 saniyeliğine bile yer verilmemesi, serinin hayranlarını fena kızdırmış. Böylesi mühim bir karakteri es geçmeyi düşünmüyorlardır umarım, yoksa hayranlar arasında infial çıkacak gibi. (Taş Kalpli Leydi: Ölümden geri dönüp, önüne çıkanı öldüren Catelyn Stark imiş.)
Senaristler David Benioff ve Dan Weiss, "şu ana kadar yazdığımız en iyi final bölümü" diyerek bütün hafta beklentilerimize tavan yaptırdılar. Ama açıkçası ejderhaların doğduğu birinci sezon finali bile daha heyecanlıydı. Evet, bir takım ölümler beni 7 Krallığın politik akıbeti hakkında meraka sevk etti. Ama hepsi o. Dizinin devamıyla ilgili bende yeterince merak ve hayranlık uyanmadığı gibi, sürekli kitaptan saptıkları için, gidip kitapları okumaya karar verdim gayet.
Son tahlilde düşündüğümde, öyle aman aman heyecanlandığım bir bölüm olduğunu söyleyemem. Diziyi izlerken tabii ki Brienne mi Tazı mı kazanacak, Tyrion elinde okla nereye gidiyor böyle ve benzeri heyecanlar yaşadım. Ama senaristlerin belirttiği gibi aşırı epik bir sezon finali olmadığı gibi, kitapları okuyanları yine ve yine hayalkırıklığına uğrattı dizi. Üstelik şimdi 2015 Nisan'ına kadar oturup yeni sezonun başlamasını bekleyecekmişiz. Hiç sanmıyorum. Ben internetten kitapların siparişini verdim bile!
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...