Başbakan Erdoğan, açıklamasında, 58 ve 59. hükümet krizlerin tahribatını onardığını ve gücüne güç katarak geleceğe umutla bakan bir ülke haline geldiğini söyledi.
Erdoğan, ekonomik olarak iyi duruma geldiklerini ifade ederek, enflasyonun son 3 yıldır tek haneli çıktığını, ihracatta rekorlar kırıldığını aynı zamanda Türkiye'nin IMF ile ilişkilerde belirleyici konumda bulunduğunu, Kişi başına milli gelirin 7 bin dolar seviyesine yaklaştını, Türkiye'nin yeni dönemde yakaladığı istikrarı pekiştireceğini de sözlerine ekledi.
Türkiye'nin, 2000 ve 2001'de tarihinin en derin krizlerini yaşadığını belirten Erdoğan, iktidara geldiklerinde, ''bu krizlerin yaralarını onarma mücadelesi verirken bir yandan da ekonominin kronikleşmiş, kördüğüm haline gelen sorunları çözme mücadelesi verdiklerini'' dile getirdi.
Tahribatları onarma mücadelesi verirken, duyulan güvenin, cesur ve köklü reformları gerçekleştirdiklerini dile getiren Başbakan Erdoğan, ''İktidarı aldığımızda hedefleri net olarak ortaya koyduk. Ekonomik istikrarı sağlamış, rekabetçi bir piyasa yapısı oluşturmuş, sürdürülebilir bir kalkınma ortamını yakalamış, bunun nimetlerini de adil bir şekilde dağıtan, yoksulluk ve yolsuzlukla mücadeleyi önceleyen; dünya ile entegre olmuş, itibarlı, güçlü bölgesinde ve dünyada sözü geçen bir Türkiye'yi inşa etmek için, gerekli reformları yapmak, gerekli politikaları planlayarak hayata geçirme noktasında kararlılığımızı ifade ettik'' dedi.
Geride kalan 5 yıl içinde Türkiye'nin, belirlenen bu hedeflere yaklaştığını anlatan Başbakan Erdoğan, kronik sorunların çözülmeye başladığını ve geleceğe umutla bakan bir ülke haline geldiğini dile getirdi. 30 yılı aşkın bir süre, yüksek ve belirsiz bir enflasyonla yaşamak zorunda bırakılan Türkiye'nin, son 3 yıldır tek haneli enflasyon oranlarını yakaladığını anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Faiz oranları, yine yakın tarihin en düşük seviyelere çekilmiştir. Zaman zaman şu anda bulunduğumuz, enflasyon oranının çok yüksek olduğunu iddia edenlere ben fazla bir şey söylemiyorum. Sadece 2002 sonu itibariyle yüzde 64,3 olan faiz oranını söylüyorum. Herhalde şu anda yüzde 15 küsurda bulunan faiz oranı yüzde 64'ten çok daha büyük değil, çok daha küçük. Nereden nereye geldiğimizi burada çok açıktır. Bu gerçeği kimsenin inkar etmeye hakkı yok.''
İhracat oranın ise tarihi seviyelere ulaştığını belirten Başbakan Erdoğan, ''79 senede Türkiye 36 milyar dolara ulaşmışken, son beş yıl içinde bizim ihracata yönelik olarak ilave rakamımız 70 milyar dolardır. Bu da durup dururken olmadı. Bu, girişimcilerimiz, milletimizin hükümetiyle birlikte yakaladığı sinerjinin neticesidir. 2007'de hedef 100 milyar dolarken, 106 milyar dolarla bitirildi'' dedi.
TÜRKİYE-IMF İLİŞKİLERİ
Türkiye'nin IMF ile ilişkilerde belirleyici bir konuma geldiğini anlatan Başbakan Erdoğan, iktidar olduklarında Türkiye'nin IMF'ye olan borcunun 23,5 milyar dolar olduğunu, şu an ise 7,5 milyar dolara düştüğünü dile getirdi.
Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
''Önceki yönetim döneminde Türkiye çok ciddi bir borçlanmaya girmiştir. Şimdi biz o borçları ödüyoruz. Yıllarca üst üste biriken borçlar geri ödeniyor. Şu anda bizim bu borçları ödeme noktasında herhangi bir sıkıntımız yok ama IMF'nin yapısını veya IMF'yi hala tanımayanlar, bu noktada çok farklı yaklaşımlar da sergilemeye devam edebilirler. Yani IMF sadece ülkelere para satan bir kuruluş değildir. Bu hassasiyeti iyi bilmemiz lazım.
'IMF'nin dünyadaki etkinliği nedir' diye sorulduğunda, 100'e yakın etkinliği var. Bunlar içinde bana göre en önemlisi bir akreditasyon kuruluşu olmasıdır. Bir ülke IMF tarafından akredite ediliyorsa, dünyada her alanda, ekonomik alan olarak söylüyorum, itibarı var. Her alanda o ülkeye bakış değişiktir, daha güvenle bakılır ve o ülkeyle irtibatlar, alışverişler çok daha farklı olur.
Türkiye, şu anda IMF ile bu münasebetlerde kendi siyasi geleceğine herhangi bir tesiri olacak asla bir pazarlığı yapmamıştır, yapmaz ve bu konuda ayakları üzerinde duran bir siyasi iktidar işbaşındadır. 7.2 milyar dolara düşen borcumuzda biz rahat bir konumdayız.''
Türkiye'nin, 23 çeyrek üst üste büyüme elde ettiğini, iktidara geldiklerinde 2 bin 450 dolar civarında olan kişi başına milli gelirin, bugün 7 bin dolar seviyesine çıktığını anlatan Başbakan Erdoğan, bunu kimsenin inkar etmemesi gerektiğini kaydetti. Ekonomik dengelerdeki bunun gibi iyileşmelerin yanında, eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, enerjide, turizmde, sosyal politikalarda ve diğer tüm alanlarda kayda değer bir iyileşme sürecinin başladığını ve bunun da ülke genelinde hissedilir hale geldiğini belirten Erdoğan, AK Parti hükümetleri döneminde ülke sorunlarına gerçekçi çözümler üretildiğini söyledi. Başbakan Erdoğan, ''Herkesin geleceğe güvenle baktığı, demokrasimizin güçlendiği, Cumhuriyetimizin tüm kazanımlarının kökleştiği ve ülkemizin itibarının arttığı bir süreç yaşanmıştır'' dedi.
Yeni bir dönemin başında olduklarını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bu dönem, siyasi ve ekonomik istikrarını sağlam bir zemine oturtan, Türkiye'nin sosyal istikrarını da pekiştireceği bir dönem olacaktır. Onun için daha önce önümüzdeki dönemi, toplumsal yapımızı güçlendirecek bir sosyal restorasyon süreci olarak gördüğümüzü söylemiştim. Sosyal yaralarımızı geçici olarak saracak pansuman tedavisinden değil, kalıcı olarak iyileştirmekten söz ettiğimi belirmek istiyorum.
Zaman zaman bazı siyasilerin şöyle bir yaklaşımı oluyor: 'Kömür ve erzak dağıtmakla, halkımızı adeta dilenci durumuna düşüren bir hükümet...' Biz ülkemizde iktidarı teslim aldığımızda 18 milyon insan yoksulluk sınırının altındaydı. Biz, bu insanları kucağımızda bulduk. Bu oksijen çadırındaki insanlara yönelik bir şey yapmayacak mıyız?. Bunlara hemen bu oksijen tedavisini yapmayacak mıyız? Biz iktidarlara düşen görevlerin birincisi budur.Geldik, durumu gördük ve müdahaleyi yaptık. Bunu yaparken bile ülke ekonomisi kazandı. Neyi kazandı? Bakınız, biz o dönemde yatan binlerce, on binlerce kamyonu devreye soktuk. Niye? Kömür ocakları çalışmıyordu, bunları çalıştırmaya başlattık. Buradan çıkan kömürleri bu araçlarla fakir fukara, garip gurebaya gönderdik. Bu, bize Anayasanın yüklediği bir görevdir.
Bir taraftan 'ben demokratik laik, sosyal bir hukuk devletiyim' diyeceksin ama öbür tarafta 18 milyon vatandaşı görmeyeceksin. Bunu ne ile ifade edersin? Böyle ifade edemezsin, işte biz bunun gereğini yaptık. Bugün de yaparız, yarın da yaparız ve yapacağız. Bunun için de birilerinden icazet almaya gerek yok. Bu sosyal devlet olmanın, Anayasanın bize yüklediği bir görev olması sebebiyle...''
''ÖNEM VERMEYİ SÜRDÜRECEĞİZ''
Bugün Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 2006 verilerine göre, 5 milyon insanın yoksulluk sınırının altında yaşamaktan kurtulduğunu belirten Erdoğan, bunun memnuniyet verici olduğunu söyledi. Erdoğan, istihdamdan, eğitime ve sağlığa kadar Türk insanının hayat kalitesini ve toplumsal barışı doğrudan etkileyen sosyal ve ekonomik politikalara önem vermeyi sürdüreceklerini dile getirdi.
Yeni bir sıçrama dönemine girildiğini ifade eden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
''Eylem planımızda en çok faaliyet ve bedel, sosyal yapının güçlendirilmesi ile enerji başlıkları altında toplanmaktadır. 22 Temmuz seçimleri ile milletimiz, hükümetimize yeniden görev ve sorumluluk yüklemiştir.
60. Hükümet, daha güçlü bir Türkiye için milletten aldığı gücü, yine milletimizin hizmetine sunacaktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma hedefi belirlediği, bizler için de bu hedefin belirlenmesi istikametinde makas daralmaktadır, bunu daraltıyoruz ve bu hedefi de yakalayacağız.
İnanıyorum ki, bu dönemin sonunda Türkiye, bugünkünden daha ileri kazanımlar elde etmiş, gücüne güç katmış, refahı ve adaleti bu ülkede 780 bin kilometrede yaygınlaştırmış ve her alanda dünyada saygınlığını artırmış bir ülke olacaktır.
Bu hedefleri gerçekleştirmek için yeterli tecrübemiz, birikimimiz ve potansiyelimiz var. Her şeyin ötesinde Türkiye'yi daha ileri noktalara taşımak noktasında milletçe ortak kararlılığımız ve azmimiz var. Hedeflerimize ulaşma yolunda hükümet olarak, tam bir kararlılık içindeyiz. Çok şükür bugüne kadar milletimize hayal kırıklığı yaşatmadık inşallah bundan sonra da yaşatmayacağız. Alacağımız her kararı, milletimizin arzusu, talebi, ihtiyaçları yönünde alıyoruz ve almaya devam edeceğiz.''
Eylem Planı'nın hükümet programının aslında uygulama takvimini sunduğunu anlatan Başbakan Erdoğan, ekonomik gelişmenin kaynağı ve hedefi olan insanı esas aldıklarını söyledi.
Sosyal refahtaki artışın kalıcı bir şekilde devamının ise insan kaynağının iyi eğitilmesi ve sağlık başta olmak üzere temel hizmetlerin etkin ve adil sunumu ile sağlanabileceğini dile getiren Başbakan Erdoğan, bu çerçevede okullaşma oranını ilköğretimde yüzde 100'e, mesleki ve teknik eğitim dahil olmak üzere ortaöğretimde yüzde 90'a çıkarmayı hedeflediklerini anlattı.
Türkiye'de AR-GE'ye ayrılan kaynakları milli gelirin yüzde 2'si seviyesine ulaştırmada kararlı olduklarını, yılların ise buna duyarlı olmayan hükümetlerle geçtiğini savunan Başbakan Erdoğan, ilk kez AR-GE'ye bütçede pay ayıran bir iktidarın işbaşında olduğunu dile getirdi.
Herkesi kapsayan bir sağlık sistemini kurmak, istihdamı artırmak ve herkesin kendini güven içinde hissetmesini sağlamanın da hedefler arasında bulunduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, yeni dönemde, fiyat istikrarını kalıcı hale getirmeyi, kamu borcunun milli gelire oranını daha da açığa düşürmeyi nominal faizleri tek haneye indirmeyi istediklerini kaydetti.
Erdoğan, şöyle devam etti:
''(Türkiye, borçlanıyor) diyor hani bazıları. Biz borç alıyoruz. Ama biz borç alırken bizden öncekilerin borçlanma mantığıyla borçlanmadık, borçlanmıyoruz. Bakın bizden önce Türkiye'nin kamu net borç stoku, gayri safi milli hasılaya oranı itibariyle- bu iş böyle hesaplanır, kimse hedef saptırmasın, milletimizi de aldatmasın- yüzde 78.3'tü. Yani 100 liralık milli gelirin 78.3'ü borçtu.
Ama şimdi bu, bu yıl sonu itibariyle yüzde 40'ın belki de altına düştü. Yani 100 liralık milli gelirin şimdi hamdolsun yüzde 40'ı borç.
Bakınız, 79 senede Türkiye'nin milli geliri 181 milyar dolardı. Şu anda kesinleşmedi ama 2007 sonu itibariyle milli gerimiz 488 veya 489 milyar dolar ile sonuçlanacaktır. Bu ne demektir, 79 senede 181 milyar dolara ulaşmışsın, 5 yılda ise bunun üzerine geldik 307 veya 308 milyar dolar koyduk.
Şimdi insaf sahibi her yorumcu, her bakış, 'Yahu arkadaş 79 senede bu yakalanmış, ama şurada 5 senede bunun üstüne 307-308 milyar dolar konulmuş. Şimdi ne oluyor, atalarımız sözü şimdi geçerli oluyor. Nedir o söz? Borç yiğidin kamçısıdır, zafiyet içinde olanın değil, şimdi ortada bir yiğit var. Dolayısıyla bizim için bu borç, artık leblebi çekirdek, çerez. Niye?
ABD dünyanın en borçlu ülkesi... 8-9 trilyon dolar borcu var ama umurunda mı, değil. Milli gelir çok çok farklı da onun için.
Japonya'ya bakıyorsunuz, 5-6 trilyon dolar. Almanya, İtalya çok borçlu. Ama hesabı bununla yapacaksın. Bunlara bakarak da yaptığımızda biz bu noktada onlardan daha iyi noktadayız.''
MAASTRICHT KRİTERLERİ
Türkiye'nin, bu konuda Maastricht Kriterlerini yakalamış durumda olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, gelecek dönemde ülkenin altyapı ihtiyacının ekonomik ve sosyal gelişmeyi hızlandıracak şekilde karşılanmasının esas olacağını dile getirdi.
Kentsel altyapı başta olmak üzere, üretim girdi maliyetlerinin azaltılması ve pazara erişim imkanlarını geliştirilmesi ile ekonominin büyümesi ve rekabet gücünün artırılmasını sağlanacağını dile getiren Başbakan Erdoğan, ''Özellikle bilgi toplumuna dönüşüm vizyonumuz doğrultusunda halkımızın hayatını kolaylaştırmaya ve üretim süreçlerini etkinleştirmeyi amaçlıyoruz. Bununla birlikte inanıyorum ki haksız rekabetin önlendiği, fikri hakların korunduğu, tüketici haklarının da ihlal edilmediği sözleşmelerin uygulandığı bir ortamda belirsizlikler azalacak, güvenilirlik ve öngörülebilirlik sağlanacak ve böylece yatırım, istihdam ve üretim artacaktır'' dedi.
TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ VE DIŞ POLİTİKA
Ekonomik programı, demokratikleşme ile paralel yürütmeye ve bu iki süreci birbirini tamamlayan unsurlar olarak görmeye devam edeceklerini anlatan Başbakan Erdoğan, ''Türkiye'nin AB'ye katılım sürecini milletimizin siyasi, ekonomik, sosyal ve hukuki standardını yükselten bir yeniden yapılanma süreci olarak değerlendiriyoruz'' dedi.
Hedefin, AB'ye tam üyelik olduğunu anlatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu çerçevede, fasılların müzakerelere resmen açılıp açılmamasına bakılmaksızın, AB müktesebatına uyum ve kurumsal yapılanma çalışmalarının tamamlanmasını amaçlıyoruz.
Bildiğiniz gibi, şu ana kadar 6 faslın aç kapası hepsi yapılmadı, bunlardan sadece bilim ve araştırmanın aç kapası yapıldı. Diğerleri müzakereye açılmış vaziyette.
Öyle zannediyorum ki, Slovenya'nın dönem başkanlığında bu müzakereleri açma süreci devam edecektir. Zira, Slovenya yönetimiyle münasebetlerde bu kararlılığı gördük. Bu konuda yetişmiş ekiplerimiz var.
Zaman zaman bu (rehavet) ifadesi ki hiç hoşlanmıyorum, gündeme getiriliyor. Bu da bizi tabii ki üzüyor. Bizim bu konuda herhangi bir rehavetimiz söz konusu değil. Bizler, yapılması gereken ne ise bunları yapıyoruz. Şahsım olsun, bakanlarımız olsun, şimdi bu dönemde cumhurbaşkanımızın da katkıları var, bu mücadeleyi, cumhurbaşkanımız, şahsım, diğer bakanlarımız, hep birlikte, sivil toplum örgütlerimizin destekleriyle yürütüyoruz.
Buna hep beraber sahip olmamız lazım. Bunu önce içeride halletmemiz lazım. Ülkemizin içinde AB sürecine garip bakan tipler de var, anlayışlar da var. Önce bunu anlatmamız lazım. Yani sorduğunuz zaman nedir, ne değildir diye, sadece ıslık çalmakla bu iş olmuyor. Bizim öyle bir derdimiz yok. Biz diyoruz ki, biz AB süreci içinde, şu andaki haliyle bile Türkiye olarak kazanıyor muyuz, kazanmıyor muyuz? Şu andaki haliyle bile kazanıyoruz. Nedir bu kazancı? Türkiye şu anda ihracatının yüzde 60-70'ini bu ülkelere yapıyor. AB'ye girmedik ama bu ilişkilerimiz, en azından gümrük birliği sürecinden bu yana aramızda bu münasebetleri zengin kılıyor. Biz kararlı şekilde mücadelemize devam edeceğiz. İnanıyorum ki bu çok boyutlu dış politika yaklaşımı doğrultusunda neticeyi alacağız.''
Bu arada, İslam ülkeleri, Türk cumhuriyetleri, komşu ve bölge ülkeleriyle ekonomik işbirliği başta olmak üzere ilişkileri güçlendireceklerini anlatan Başbakan Erdoğan, Afrika ülkeleri ile bu dönemde çok farklı çalışmaya girileceğini anlattı.
Şu anda, Türkiye'nin, Afrika kıtasında 12 büyükelçiliği bulunduğunu, bu yıl içinde 10 yeni elçilik daha açılacağını belirten Başbakan Erdoğan, bunun nerelere açılacağına yönelik çalışmaların sürdüğünü anlattı. Kısa zaman içinde bunların belirleneceğini belirten Başbakan Erdoğan, bu yaz Afrika Birliği'nin İstanbul'da toplanacağını kaydetti.
Erdoğan, ''Başta Asya-Pasifik olmak üzere yükselen pazarlarla ticari ve ekonomik ilişkilerimizin geliştirilmesi, derinleştirilmesi yönündeki çabalarımızı hızlandırıyoruz'' diye konuştu.
ÇANKAYA NOTERİ SÖZLERİNE TEPKİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yönelik 'Çankaya Noteri' eleştirilerine cevap verdi. Erdoğan, "Böyle bir soruyu çirkin buluyorum. Çankaya'ya çıkan hiçbir irade noter olarak çıkmaz. Çankaya ile hükümetin başının uyumlu çalışmasını bir noterlik bakış açısı içine de sokmak çok çirkindir" dedi.
Erdoğan, Yeni Başbakanlık Binası'nda 60. Hükümetin Eylem Programını açıkladı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yönelik 'Çankaya noteri' eleştirileri olduğunun hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Böyle bir soruyu çirkin buluyorum. Çankaya'ya çıkan hiçbir irade noter olarak çıkmaz. Çankaya ile hükümetin başının uyumlu çalışmasını bir noterlik bakış açısı içine de sokmak çok çirkindir. Onu geçmişte kimler yaptıysa çok çirkin geleceği görmeden edep adap anlayışı dışında yapmışlardı" dedi.
Erdoğan, basın mensuplarına, tuzağa düşmeme uyarısında bulunarak, açıklamasına şöyle devam etti: "Bir Başbakanın Cumhurbaşkanıyla uyumlu olması, konuları görüşerek bir yere varması böyle bir tanımı gerektirir mi? Çok yanlış bir birşey. Tam aksine millet olarak Başbakan Cumhurbaşkanı ile uyumlu çalışıyorlar, aynı hedefe kilitleniyorlar. Hedef nedir? Ülkenin kalkınmasıdır. Bu hedef nedir, milletin daha huzurlu mutlu hale gelmesidir. Yani Anayasalar mı fırlatılsın ? Böyle bir ülke mi güzel olur. Noterler yoksa böyle görevle tanımlanabiliyor mu ? Bunları doğru bulmuyoruz."
SEZER'E ELEŞTİRİ
Önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i de eleştiren Erdoğan, "Yasama organı bir kanun çıkarıyor, bu gidiyor 15. günün akşamına kadar bekliyor. Biz dünya ile yarışıyoruz. Dünya ile yarışan bir ülkede her yasanın 15 ile çarpıldığını düşündüğünüz zaman Türkiye'nin ne kadar zaman kaybettiğini görürsünüz" diye konuştu.
Muhalefet partilerini de eleştiren Erdoğan, "Parlamentoda aynı sıkıntıları yaşıyoruz. Engellemek için elinden geldiğince gayret gösteren muhalefet anlayışı ile bu ülkeye hizmet edilmez. Suyu görüşüyorsunuz, adam geliyor bozayı anlatıyor. Böyle bir yasama anlayışı olur mu? Suyla ilgili söyleyeceğini söyle. Tek amacı engellemek" dedi.
Çankaya ile Başbakan'ın gayet uyumlu çalıştığı, yasaların süratle çıktığı, muasır devletlerin seviyesine yükselmiş bir Türkiye'yi hedeflediklerini söyleyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanı ile aramızdaki çalışmalar daha önceden görüşülmesi gerekiyorsa bunları da görürüz. Önceki cumhurbaşkanımızla da bunları görüşüyorduk. Bizleri bu konularda fazla konuşturmayın. Ülkemizin geleceği için bu konularda konuşmak istemiyoruz. Şu anda hamdolsun şu anda yoğun bir şekilde işlerimize yoğunlaşalım istiyoruz. Vekalet görevi yapanların, görev başında olanların olmadığı bir ülke istemiyoruz. Anayasa ve yasalar yerindelik noktasında yetkiyi bize vermiş. Bizim bu yetkimizi kullanma gayreti içinde olan bir dönem yaşadık. Bunun yerindiliğini biz belirleriz. Hukukiliğini Çankaya belirler. Biz gönderdiğimiz atama hukuki mi değil midir. Yerinde olup olmadığı bizi bağlar. Bu dönemleri Türkiye inşallah bir daha yaşamaz. Noter yakıştırmalarını yapmasak daha iyi olur."
Başbakan Erdoğan'ın basın toplantısından eylem planına dair bazı başlıklar:
- Bilişim Vadisi kurulacak.
- İnsanı esas alan ekonomi politikası izlenecek.
- Afrika'da 10 büyükelçilik açılacak ve Afrika Birliği bu yaz İstanbul'da toplanacak.
- Yeni Anayasa hazırlanıp adalet sistemi güçlendirilecek.
- Özelliştirme sürecek, kayıt dışı ile mücadele edilecek.
- Yüksek öğretim yeniden yapılandırılacak
- Üniversite bulunmayan il kalmayacak, her ilde üniversite kurulacak.
- Tarımsal destekler artırılacak, yaygınlaştırılacak
- Doğrudan Gelir Desteği'ni (DGD) kaldırılacak, bundan sonra araziye değil, ürüne destek verilecek. 2007'ye ait bütün borçlar ödenecek ve 2008'de bu adımlar atılacak.
- Kıbrıs politikası kararlılıkla sürdürülecek
- Kerkük konusunda diplomatik girişimler sürdürülecek.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...