Son günlerde hep yayın rezaletleriyle gündemde
8 bin 115 kişinin çalışıp dişe dokunur bir değer üretemediği bu hantal yapı, modası geçmiş filmler, iddiasız diziler, zamanın gerisindeki belgesel ve programlarla daha ne kadar zarar etmeyi sürdürecek? TRT ’arpalık’ olmaktan kurtulabilecek mi?
Türkiye’nin en büyük kamu iktisadi kuruluşlarından olan TRT, devletin tüm desteği, 8 bini aşkın personeli, dünyanın önde gelen yayın kuruluşlarıyla rekabet edebilecek teknik altyapısına rağmen, reyting yarışında en küçük özel kanallarla dahi boy ölçüşemez hale geldi. Genel bütçeden kaynak aktarılan, elektrik faturalarımızdan yüzde 2 pay alan TRT, cihaz alım bandrol bedeli, radyo-tv ilan ve reklam gelirlerine rağmen iki yakasını biraraya getiremiyor. Kurumun 2004 yılı zararı 102 milyon YTL (73 milyon dolar )... TRT 2001’de her 100 liralık gidere karşı 140 lira gelir elde ederken, şimdi 100 lira harcayıp 83 lira kazanıyor. Öyle ki, personele maaş ödeyemez duruma gelince 2005’te hükümet bandrol ücretlerine zam yapmak durumunda kaldı.
Digiturk’te 23’ten 38’e gönderildi
TRT, sahip olduğu kadro ve altyapıya rağmen, dışarıdan aldığı programlara reklam gelirinin 1.5 katı, tam 91 milyon YTL. para harcıyor. Ve yine de izlenemiyor. “Türkiye’nin Birinci Kanalı” sloganı taşıyan TRT 1’in geçen hafta Digitürk’te 23’üncü kanaldan 38’e kaydırılması da izlenmemesinin açık bir göstergesi.
7 kanalı, 8 bin personeli var
TRT-1,TRT 2, TRT 3, TRT 4, TRT/GAP/TBMM, TRT Türk, TRT-int olmak üzere 7 televizyon kanalı, 23 radyo kanalıyla yayın yapan TRT’nin, 37’si Ankara’da, 7’si farklı şehirlerde bölge müdürlükleri, 17 de yurtdışı bürosu var. Türkiye genelinde yayın yapan tüm özel televizyon kanallarında toplam personel sayısı yaklaşık 4 bin iken, TRT’nin 8 bin 115 çalışanı bulunuyor. Yani tüm özel kanallarda çalışanları toplasanız TRT’nin personel sayısının ancak yarısına erişiyor. Bugün ülkenin en çok izlenen Kanal D, ATV, Show TV gibi özel kanallarında dahi ortalama 300 kişinin çalıştığını vurgulayalım.
Personel giderleri gelirinin yarısı
2004 ve 2005 yıllarında TRT’nin personel giderleri, tüm program ve üretim yayın giderlerinden fazla oldu. TRT 2004 yılında personeline 249,6 milyon YTL. harcadı. Ayrıca istisna sözleşmesi yapılan kişilere 18.8 milyon YTL de ödemede bulunuldu. 2004 yılı tüm gelirlerinin 510 milyon YTL olduğu dikkate alındığında, TRT, gelirinin yüzde 49’unu personele harcadı.
Üstelik personelin tümü de “çalışan” kişiler değil. Bunun en somut örneği de hiçbir faaliyette bulunmayan APK Daire Başkanlığı’nda yaşanıyor. Ekim 2004 itibariyle 83 kişinin çalıştığı dairedeki 77 kişi, eski genel müdür yardımcısı, daire başkanı, bölge müdürü gibi görevlerde bulunanlar... Bu kişiler, eski ücret ve mali haklarını aynen almaya devam ediyorlar.
75 iş gününde 4 gün işe giden var
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun 2004 tarihli raporuna göre, TRT personeli arasında işe devamsızlık da had sahfada... Örneğin 3 Mart 2003-17 Haziran 2003 tarihleri arasındaki 75 iş gününde en devamsız personelin işe geldiği gün sayısı 40 günü geçmiyor. Bu personelden belirtilen dönem içinde sadece 4 gün işe gelen dahi var.
Bir çekim için 22 kişi Bosna’ya gitmiş
Aynı raporda kurumun bol keseden fütursuzca harcama yaptığı somut olarak gözler önüne seriliyor. TRT özellikle yurtdışı haber ve program çekimlerine “olağanüstü dev kadrolarla” gidiyor. Gönderilen heyetlerde yer alanların, yapılacak yayınlarda görevli olmadığı da açıkça saptanmış. Buna göre 2001 yılında Ankara Televizyon Müdürlüğü’nce “Halkalı Şeker” programı çekimleri için Bosna-Hersek’e 22, “Altın Kanatlar” belgeseli için Suriye, Lübnan, İsrail ve Mısır’a 20, 2002 yılında ise Makedonya’ya 15 kişilik heyetler gönderilmiş.
Reklam süresinin 3’te 1’i dolmuyor
TRT, gelirinin sadece yüzde 15’ini reklamdan sağlıyor. Reytinginin düşük olması da, reklam pastasından giderek daha küçük pay almasına yol açıyor. Kanal D, Show TV, ATV gibi kanallar yılda ortalama 175-180 milyon YTL. (125-130 milyon dolar) reklam geliri elde ederken TRT, reklam pastasından yüzde 5’lik bir payla 59 milyon YTL. (40 milyon dolar) alabiliyor. Aynı TRT toplam yayın süresi içinde yüzde 15 olması gereken reklam süresinin sadece üçte ikisini kullanabiliyor. Çünkü daha fazla reklam alamıyor. Boş geçen reklam sürelerini barter yoluyla değerlendiriyor, nakit para değil mal alıyor. Kuruma bu yolla cep telefonu, yayın ulaşım araçları, bilgisayar giriyor. 2002 yılında barter’lı (parasız) reklamlar tüm reklam süresinin yüzde 29’unu oluştururken, bu rakam 2004 yılında yüzde 45’e ulaştı. Yani TRT’deki reklamların neredeyse yarısı parasız.
Her 10 günde bir yönetici değişti
Son 2.5 yılda yönetici kadrosundaki 88 kişinin “hizmetin gereği ve soruşturmalar dikkate alınarak” görevi veya görev yeri değiştirildi. Yerine ise 83 yeni yönetici atandı. Böylece 2.5 yıllık süre içerisinde TRT’de her 10 günde bir yönetici görevinden alınmış, her 11 günde bir yeni yönetici boşalan koltuğa oturtulmuş oldu.
Enerji payı düştü çöküş hızlandı
Ödediğimiz her elektrik faturasının yüzde 2’si TRT’ye katkı payı olarak gidiyor. Yani hepimiz TRT’ye “Digiturk” gibi para ödüyoruz. 2003 yılına kadarsa bu katkı payı yüzde 3,5 oranında uygulanıyordu. TRT gelirinin yüzde 55’ini oluşturan bu kalemdeki düşüş toplam gelirde yüzde 23 oranında azalmaya yol açtı. TRT, 2004 yılında 35 elektrik dağıtım şirketinden 236 milyon YTL’lik enerji payı tahsil etti. Kurumun 2004 yılı faaliyet dönemini 102 milyon YTL zararla kapatmasında en önemli etken, enerji hasılat payı oranının düşürülmesi oldu.
At yarışı gelirinden de mahrum kaldı
TRT, 2004 yılı itibariyle önemli bir gelir kaynağından da mahrum kaldı. Show TV ve Kanal 6 ekranlarında çok kısa süre naklen yayınlanan at yarışları, önce TRT 3, son olarak da TRT 4 ekranlarından 11 yıl boyunca kesintisiz olarak yayınlandı. Türkiye Jokey Kulübü naklen yayınlar karşılığı her sene kuruma 8 milyon dolar ödedi. Ancak Tarım Bakanlığı’nın kulübe yönelik “fiyatı aşağıya çekin” baskısı üzerine, TJK özel kanalları tercih etti.
Doğru dürüst tek program yok belgeseller 10 yıllık
Bu yayın döneminde de TRT’nin henüz tutan bir işi yok. “TRT Kamu hizmeti yapıyor, reyting kaygısı taşımasına gerek yok, kaliteli, eğitici programlar yapsın” diyebilirsiniz. Doğru da. Ama TRT programlarına bakıldığında “kaliteli ve eğitici” bir yan bulmak oldukça zor. “Hayat Türküsü”, “Pertev Bey ve Üç Kızı”, “Kınalı Kuzular” ve “Dedekorkut” gibi diziler vasatın altında kalıyor. Haber programları kategorisinde “Kırılma Noktası”, “Sınırlar Arasında”, “Konuşuyorum” ve “Dört Dörtlük” adlı yapımlar özel kanallardaki rakiplerinin kalitesinden çok uzak.
Gezi- eğitim kültür kuşak programlarında “Gezelim Görelim”, “Portreler Galerisi” ve “Küçük Şeyler” gibi programlar var ama ilgi çektiklerini söylemek zor. Yüklü miktarda bir para ödeyerek, Süper Lig’de mücadele eden takımlarımızın maçlarının geniş özetlerini yayınlama hakkını alan TRT, sadece spor programı “Stadyum” ile öne çıkmayı başarıyor. TV’de ne izlemek istiyorsunuz denildiğinde çoğumuz aynı cevabı veririz: Belgesel... Bu kulvarda TRT’nin rakipsiz olması lazım. Ama bakalım öyle mi? “Zamanın Tanığı”, “Gökyüzünün Hakimleri”, “Bir Leoparın Öyküsü”, “Kar Kaplanları” adlı belgeseller tam bir hayak kırıklığı. Çünkü çoğu 10 yıllık. Oysa sözgelimi NTV, BBC’de bir gün önce yayınlanan belgeseli ertesi gün yayına getiriyor. Mustafa DOĞAN
BU NOKTAYA NASIL GELİNDİ?
C sınıfı bir televizyon olmaya mahkum
Nuri Çolakoğlu (Doğan Holding Yayın Danışmanı, Televizyon Yayıncıları Derneği Başkanı)
Televizyonların yayına başlama noktasında en önemli insan kaynağıydı. Çok iyi yetişmiş personeli vardı. Ancak bunlar ilk 5 yıl içinde özel kanallar tarafından kapıldı. Oysa TRT kurulduğunda, en iyi maaş veren kurumdu. Devlet memuru maaşının yarısı kadar tazminat verip, en pırıltılı adamları kurum bünyesine katmıştı. Ama sonra maaşta kaybettiği için elindeki bu parlak isimleri kaybetti. Kalanlar da iyi adam yetiştiremediği için özel televizyonlarla yarışta geride kaldı. İkinci unsur, TRT reklam toplayamaz çünkü elindeki yönetmelikle bunu yapması mümkün değil. Bir firma sahibi, özel bir televizyona gidip, “Benim 4 milyon dolar reklam bütçem var, yüzde kaç indirim vereceksin” deyince, satış müdürü tak diye yüzde 50 indirim sunar. Ama TRT bunu yapamaz, yaparsa, müfettiş peşine düşer. Bu yüzden TRT rekabette toslar. Pahalı yapım yaptıramaz, yaptırırsa devletin parası çarçur olur, şu spikere şu kadar para verildi diye bağırılır, yer gök birbirene girer. Dolayısıyla bu yarışta TRT bundan başka bir şey olmaz. Ben TRT’de çalıştım. Bir yerdeki sancak törenini yayınlamadık diye fırça yedik. TRT’de sırtınızdaki siyasi otoritenin ağırlığı altında özgür habercilik yapamazsınız. Başınızda 30 patron vardır, herkes başka bir şey ister. Ankara’da 3-5 kişi dışında kimsenin ilgilenmediği törenleri çeker, kimsenin ilgi duymadığı haberleri yaparsınız. Yapılması gereken TRT’nin işlevini değiştirmektir. Kamu yapımcısı olarak özel kanalların yapmadığı kültür sanat gibi programlarla farklı bir kulvara çekilmelidir. Ama ona da kimse cesaret edemez. İşte tüm bu nedenlerden dolayı TRT “C sınıfı yayın kuruluşu” olarak hayatını sürdürür. Bu durum değişmez mi? Çok cesur, özverili kişilerle değiştirilebilir. TRT özel kanalları sollayabilir. Ama ben şu anda böyle bir durum görmüyorum.
Misyonumuz farklı diyorlar! Neymiş o misyon, izlenmemek mi?
Hantal yapısından, şişkin kadrolarından, işe gitmeyen personelinden, bir ödeme için kaç kişinin imzası gerektiğinden söz etmeyeceğim.. Niye bu hale geldiğini biliyoruz.. TRT sözde özerk ama siyasete göbeğinden bağlı.. Bu yüzden yayıncı az, idari personel fazla.. Doğru dürüst program üretemiyorlar.. Diğer TV kanallarıyla rekabet bile edemiyorlar.. En iyi diziler en iyi filmler hep özel kanallarda.. TRT istese o yarışa giremez mi? Girer.. Ama girmek istemiyorlar, çünkü umurlarında değil.. “Bizim misyonumuz başka” sözünün arkasına sığındılar.. Neymiş misyonları? İzlenmemek mi?
Kaç tane kanalın var.. TRT1’i popüler kanal haline getir, diğerleriyle yarıştır.. Diğer kanallarınla da değişik kesimlere hitap et.. Türkü de yayınla, caz konseri de voleybol maçı da, belgesel de.. TRT1’den kazandığın parayla diğerlerini finanse et.. Piyasanın büyük oyuncusu ol.. Ama bu işin zor tarafı.. TRT kolayına kaçıyor. Hepsini birbirine benzetiyor. Özgeçmiş yazılarak başvuru yöntemiyle genel müdür seçilen bir kurumdan hayır gelir mi? Son seçimi hatırlayın.. Evde canı sıkılan, boşboş oturmayayım diyen, yayıncılığın y’ sini bilmeyen aday adayı oldu.. İnsanlar TRT’ye bu gözle bakıyorsa gerisini siz düşünün..
İşi bilmeyen kadroları doldurdular kurum battı
Yücel Yener
(TRT eski Genel Müdürü): TRT’nin bugünkü duruma gelmesinin ilk işareti, 2002 seçimlerinden sonra Başbakan Erdoğan’ın Acil Eylem Planı’nı açıklaması oldu. Başbakan, “dokunacakları” kurumlar içinde TRT’yi de saydı. Sonra AKP zihniyeti TRT’ye dokundu. TRT’yi bugünkü haline getirdiler, dibe batırdılar. Tüm yönetim kadrosunu değiştirdiler, yaklaşık 200 kişinin tamamı değişti. Kariyer, liyakat aramadan, kendi yandaşlarını getirdiler. Bu kadroların kurumu ele geçirmesiyle, TRT kasaba televizyonu düzeyine indi maalesef. En son yaşanan Papa yayınında gerçekten hiçbir yerel, bölgesel televizyonda dahi yaşanmayacak şeyler yaşandı. Bu tür hataların yapılması, ancak işi bilmeyen insanların işbaşında olduğu kurumlarda olur.
‘Kurumun başına imam getirdiler’
Şimdi TRT’nin başında genel müdürlüğe vekalet eden isim, köy imamlığından geliyor. Bizim dönemimizde özel televizyonlarla rekabetine girdik. İzlenme oranlarında ilk 3’e yerleştik. Kamu televizyonunun da izlenilmesi lazım ki, vermek istediği mesajları verebilsin. Şimdi TRT ilk 6 arasında bile değil, olacak şey değil. Çünkü bunu yapabilecek kadrolar yok yönetimde. Reklam geliri düştü, çünkü reklama karşı zihniyet yönetimde. Zarar eden KİT’i devlet daha ne kadar taşıyabilir? TRT’nin 3.5 yılda geldiği nokta ortada. Eski güvenilirliği, saygınlığı kalmadı. Biz TRT-2’yi haber kanalı yaptık, protokol haberciliğine son vermiştik. Özel haber kanallarıyla yarışta iyi neticeler alıyorduk. 1992 yılında Avrupa’da TRT-2 “3. başarılı kanal” seçilmişti. Bu kadrolar gelir gelmez haber kanalı, “aşure kanalı” oldu. Haber dışında ne buldularsa yayınlamaya başladılar. Bugün TRT 2’nin geldiği noktaya bakın. Biz kurumsal kimlik oluşturalım, marka yaratalım diye çabaladık ama 3 yılda her şey dümdüz oldu. Çabalarımız boşa gitti, bunun üzüntüsü içindeyim.
TRT eski haline gelebilir. Ama bunun için ilk önce TRT’nin rotasının çağdaşlığa dönmesi lazım. Bu da kısa dönemde olmaz. Hükümet, TRT’yi seçim döneminde parti kanalı gibi kullanmayı hedefliyor. Bu yüzden yeni genel müdür olarak Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı’nın kararnamesi Köşk’e gönderildi. Bunun tek nedeni, seçim sürecinde TRT’yi istedikleri gibi kullanma hedefleri.
Yönetmen habere gidip 2 gün Riga’da tatil yaptı
TRT, son olarak Papa 16. Benedikt’in tarihi Türkiye ziyaretindeki “yayın gafı” ile gündeme geldi. Dünyanın gözlerinin çevrildiği ziyaretin görüntülerini çekip, Türk ve dünya medyasına dağıtmakla sorumlu olan TRT’nin “pes” dedirten yayın hataları, Esenboğa Havaalanı’nda başladı, Papa’nın Anıtkabir ziyareti süresince devam etti. Açık unutulan kamera nedeniyle Başbakan’ın, Papa ile görüşeceği havaalanındaki odada inceleme yaparken söylediği sözler duyuldu, Anıtkabir’deki saygı duruşu sırasında milyonlarca kişi ekranda sadece görevli subayın sırtını ve Papa’nın sol kulağını görebildi. Bu ziyaret süresince seyirciler Papa’yı bir kez bile net olarak izleyemediler. Sert tepkiler sonrasında TRT Genel Müdür vekili Ali Güney, “Arkadaşların hatasıdır” diyerek, soruşturma başlatıldığını açıkladı. Bir gün sonra “TRT çalışanları” imzasıyla basın kuruluşlarına gönderilen açıklamada, bilinmeyen bir gerçek kamuoyuna açıklandı; TRT yönetiminin bu önemli yayın için görevlendirdiği koordinatör, Papa’nın Ankara’ya geldiği gün, Başbakan Erdoğan ile birlikte NATO Zirvesi’nin yapıldığı Riga’ya gitmişti. Üstelik Başbakan’ı izleyen 2 TRT muhabiri vardı. Açıklamada koordinatörün, Erdoğan’ı izlemeye değil, “tatile” gittiği, bunun kanıtının da “Başbakan’dan iki gün sonra Türkiye’ye dönmesi” olduğu iddia edildi.
Kurum 1.5 yıldır vekaleten yönetiliyor
TRT’nin iki yıldır genel müdürü yok. AKP hükümetinin TRT Genel Müdürlüğü için Köşk’e gönderdiği isimleri Cumhurbaşkanı’nın onaylamaması, kurumda vekalet dönemini uzatıyor. TRT Genel Müdürlüğü’ne, 6 Ağustos 2005 tarihinden beri “eski bir köy imamı” olduğu ifade edilen Ali Güney vekalet ediyor. Güney, “kurumu iyi yönetememekle” suçlanıyor. Neden olaraksa TRT’nin reytingte son sıralara düşmesi gösteriliyor. Güney göreve geldiğinde tüm gün reytinglerinde 5’inci kanal olan TRT-1, yaz döneminde 9-10’uncu sıraya kadar geriledi.
Şule Türker / VATAN PAZAR
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...