BatesMotelPro kullanıcı adıyla Youtube’a yükledikleri videolar tıklanma rekorları kıran çocukları hatırlıyor musunuz? Hani ünlü Fransızca şarkılar ‘Ne me quitte pas’ ve ‘Si tu savais combien je t’aime’in üstüne, gönül rahatlığıyla “Saçma” diyebileceğimiz Türkçe sözler yazıp, seslendirirlerdi, hatırladınız mı? Hah evet, ‘Sütü seven kamyoncular!’ İşte o çocuklar işleri epey büyüttüler. Can sıkıntısının sebebiyet verdiği videolar internet reklamlarına, 2011 Ağustos’unda beş bölümlük internet reklamı olarak tasarladıkları proje ‘Patlak Sokaklar: Gerzomat’ da uzun metraj filme dönüştü. BatesMotelPro ekibi Volkan Öge, Tansu Tunçel ve Ömür Cedimağar’la, Hollywood filmleriyle sıkı makara yaptıkları, tamamen dublajlı filmleri üzerine biraz sohbet ettik.
Fransızca şarkıları Türkçeleştirdiğiniz videolarla tanımıştık sizi. İş nasıl uzun metraj film çekme noktasına geldi?
Ömür Cedimağar: 2004’te, üniversitedeyken kendi kendimize eğlenmek amacıyla çekmiştik o videoları. Volkan’ın bir kamerası vardı, hadi şöyle bir şey çekelim diye geliyordu yanımıza. O zaman Youtube filan yok daha, çektiğimiz videolardan bir DVD hazırlamıştık, arkadaşlarla onu izleyip izleyip gülüyorduk. Volkan, Youtube’un yavaş yavaş yaygınlaşmasının ardından ‘Bana Kitap Al’ın videosunu paylaştı. Kısa sürede çok paylaşıldı, çok konuşuldu, biz de devamını getirelim istedik, hoşumuza gitti çünkü. İnsanlar beğendikçe bizim de motivasyonumuz arttı. Ama bu sefer de herkes tek yapabildikleri bu galiba demeye başladı. Biz de başka şeyler de yapabilirizi ispat etmek için farklı konseptler üretmeye başladık. İlk önce gittigidiyor için bir viral yapmıştık, hatta o proje viral reklam dalında Uluslararası Reklamcılık Ödülü’nü kazandı. Biz bunları yapmaya başladığımızda viral reklam nedir bilmiyorduk bile. Şimdi bunu yapalım da, sonra buradan şuraya atlarız gibi bir planımız yoktu. Bu bir kapı açtı önümüzde, sonra arkası geldi, Batesmotelpro ekibi, viral reklam ajansı gibi çalışan bir ekibe dönüştü.
‘Patlak Sokaklar’ da esasen bir içecek viral’iydi.
Volkan Öge: Bir gazlı içecek markası için yaptığımız beş bölümlük bir webisode’du aslında. Şöyle gelişti aslında; ilk videoları çekerken üç kişiydik. Bir süre sonra daha kaliteli şeyler yapmak istediğimiz için ekibi genişlettik. Örneğin ilk videoları ben çekiyor, kurguluyordum. Ama benim deneme yanılmalarım bir noktaya kadardı tabii. Yetersiz kaldığım noktada arkadaşımız Kerim dahil oldu gruba. Kerim aynı zamanda filmimizin de yönetmeni şimdi, ilk uzun metraj filmi bu onun. Şu anda dokuz kişilik bir ekibiz. Kendimizi geliştirmeye çalıştık aslında sürekli. Ve ‘Patlak Sokaklar’ gibi kendi dünyası olan bir projeye kadar vardı olay. Tabii ki çok amatör ama yine de sinema diliyle çekilmiş bir projeydi bu. ANS de bunu görüp bizimle irtibata geçti. Bu noktaya böyle geldik.
Türkiye’de yok sanırım, dünyada var mı buna benzer bir örnek?
Ö.C: İnternetten paylaşılan bir şarkının çok tutup ondan sonra albüm yapılması durumu çok yaygın, bizimki de o hesap aslında ama viral bir projenin sinemaya aktarılması ilk kez oluyor.
Bu aslında sosyal medyanın ne kadar büyük bir güç olduğunun da göstergesi olarak okunabilir mi?
Tansu Tunçel: Tabii, biz bu işe girdiğimizde videoları internette yayımlarken çok da önemsemiyorduk. Ama artık internetin gücü yadsınamayacak bir seviyeye geldi. Sosyal medyanın aslında geleneksel medyaya, ben de varım dediği noktadır bu bence.
Filme dönelim, ‘Patlak Sokaklar’, tür de polisiye olunca, ‘Arka Sokaklar’a bir selam çakmış olabileceğinizi getiriyor akla.
T.T: Yok, hiç öyle bir şey yok, hatta ‘San Fransisco Sokakları’ndan esinlendik denebilir. ‘Arka Sokaklar’la konsept olarak da hiç alakamız yok.
Çekimler nasıl geçti, videoları çekerkenki kadar eğlendiniz mi?
T.T: Bu kışın en soğuk günlerinde çektik filmi. Yaşam mücadelesi verdik diyebiliriz yani. O yüzden çok inanılmaz eğlendiğimizi söyleyemeyeceğim ama keyifliydi yine de.
Ö.C: Benim bir ara kollarım hissizleşti sette, bayağı böyle dokunuyorum her yere, hissetmiyorum, çok korkunçtu.
Oyunculuk zorladı mı sizi?
Ö.C: Aslında yıllar içinde çektiğimiz videolar sayesinde kameralara bir aşinalığımız oldu diyebiliriz. Diğer taraftan bu film özelinde konuşacak olursak, bunu daha önce webisode halinde çekmiş olmamız da bir avantajdı, bir alıştırma sayılırdı aslında. Fakat tabii bir oyunculuk eğitimimiz yok. En başta bu işi kotarabilir miyiz gibi çekincelerimiz oldu aslında ama oyuncu koçlarıyla çalıştık, çok prova yaptık. Bize filmde eşlik eden tecrübeli oyuncular da çok yardımcı oldular.
Bülent Serttaş, Doğa Rutkay, Sibel Demiratar gibi isimler de rol alıyor filmde. Neden bu isimler seçildi?
T.T: Bülent abi yazarken aklımıza gelmişti, cuk oturan bir karakter oldu o role. Selin’le bir partide tanışmıştık, Jennifer rolünü oynamasını istediğimizde hemen kabul etti. Doğa da çılgın profesör için ilk akla gelen isimlerden biriydi, daha uygun kim olabilirdi bilmiyorum.
Spoiler vermek gibi olmasın ama son sahneye bakılırsa filmin devamı gelecek gibi. Yoksa o da Hollywood finalleriyle dalga geçmek için miydi?
Ö.C: İnsanlar beğenir izlerse, devamını çekeriz. O yönde bir planımız var.
Türkiye sinemasında komedi deyince bir şekilde akla önce Şafak Sezer filmleri geliyor. Sizin gibi internetten kopup gelen Şahan Gökbakar bunu kırar demiştik, şimdi insanlar artık Recep İvedik’e bir dur demek istiyor.
Sonunuzun böyle olmasından korkmuyor musunuz?
T.T: Bizim yaptığımız mizahta dil-şive komedisi yok, küfür komedisi yok, tipleme komedisi yok. Bunlar bizim kafa olarak uzak olduğumuz şeyler. Biz başka bir tarzı temsil ediyoruz.
Sizin uzağız dediğiniz şeyler aslında Türk insanının gülmeye alışık olduğu şeyler ama bu kanı yavaş yavaş kırılıyor artık. ‘Leyla ile Mecnun’ belki bu noktada örnek gösterilebilir.
T.T: ‘Leyla ile Mecnun’un her hafta çok izlenmesi bunun yanlış bir kanı olduğunu kanıtlıyor. ‘Leyla ile Mecnun’ bizim çok sevdiğimiz bir tarz. Çok yakın mıyız ona bilmiyorum ama en yakın olduğumuz o galiba. Onların başarısı bizi çok sevindirdi mesela.
V.Ö: Birbirimizin yolunu açıyoruz aslında onlarla. İnsanlar o tip bir mizahı gördükçe, aşina oluyorlar, absürd bir şeye gülmeye daha hazır oluyorlar.
Türk insanı absürdle imtihanını geçiyor diyebilir miyiz?
Ö.C: Bence gençler kesinlikle sınıfı geçer. Bir taraftan da, bizim çocukluğumuzda ‘Çıplak Silah’ filan gibi filmler çok seviliyordu. O zamanlar da vardı absürd komediyi seven bir kitle aslında.
V.Ö: Biz de çocukluğumuzda o espri anlayışını sindirmiş adamlar olarak, o kafanın biraz daha yerel, daha Türk bir çeşidini üretme yoluna gittik diyebiliriz aslında.
Vİral reklam nedİr?
Viral reklam, genellikle video formatında çekilen ve internet üzerinden paylaşılan yeni nesil bir reklam türü. Henüz birkaç senelik geçmişi olmasına rağmen yaygın kullanılan bir tür haline gelen bu tür“word of mouth/ ağızdan ağıza pazarlama yöntemi”yle yayılıyor.
radikal
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...