Eski Ekonomi Bakanı Kemal Derviş’e göre Türkiye 2010’da yeniden büyüme rotasına girecek ancak bu büyümenin hangi hızda olacağını şimdiden kestirmek çok zor. 2001 ekonomik krizinin hemen ertesinde ekonomi bakanı olarak Türkiye’ye gelen, 2002 seçiminde Cumhuriyet Halk Partisi’nden milletvekili olan ve 2005’te Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı UNDP’nin direktörlüğüne seçilince milletvekilliğinden ayrılan Derviş, bu görevini de tamamladıktan sonra Amerika’da ünlü düşünce üretme ve araştırma kuruluşu Brookings’in küresel ekonomiden sorumlu başkan yardımcılığına başladı.
Derviş bu görevinin yanı sıra Türkiye’de Sabancı Üniversitesi’nin Uluslararası Danışmanlar Kurulu’na üye oldu ve aynı üniversitenin düşünce üretme kuruluşu İstanbul Politikalar Merkezi’nde (İPM) çalışmaya başladı. Derviş, İPM’de çalışmaya başlaması nedeniyle dün bir grup gazeteci ile sohbet etti. Sohbette dünya ekonomik krizi ve Türkiye’de yaşanan kriz enine boyuna tartışıldı. Kemal Derviş’e göre, küresel krizle birlikte belirsizlikler çok arttı, ileriyi görmek, gelecekle ilgili tahmin yapmak çok zorlaştı. Bu belirsizlik ortamının sürmesi de, krizin de hâlâ devam ettiğinin bir göstergesi.
Ayrışma gerçekleşti
Derviş, krizin ilk döneminde bir ‘ayrışma’ teorisi ortaya atıldığını hatırlattı. Teoriye göre gelişmekte olan ülkeler bu krizde ‘ayrışacak’tı ve krizden etkilenmeyecekti. Oysa herkes etkilendi. Ancak Derviş şunu da hatırlatmadan edemiyor: Evet, bir ayrışma gerçekleşti, bazı ülkeler krizden çok daha fazla, bazıları ise çok daha sınırlı etkilendi. Hindistan ve Çin’in hâlâ pozitif büyüme oranlarına sahip olması bu ayrışmanın bir göstergesi. Derviş, bu gelişmenin uzun vadeli bir trendi de ifade edebileceği görüşünde. Ona göre halen dünya ekonomisinin yüzde 12’si seviyesinde olan Çin-Hindistan gibi ülkeler 2030’a varılmadan dünya ekonomisinin yüzde 25’ini oluşturacak duruma gelebilir, yani iki kat büyüyebilir.
Derviş, bu iki ülkenin milli gelirlerinin yüzde 40’ına varan oranda tasarruf yarattığına ve dış sermaye gelmese ya da çok azalsa bile bu tasarruflar sayesinde yatırım yapmaya ve büyümeye devam edebildiklerine özellikle dikkat çekiyor.
Şu an cevabı aranan en önemli sorunun gelecekte büyümenin nasıl olacağı ve ne zaman başlayacağı sorusu olduğunu söyleyen Derviş’e göre, küresel düzeyde arz yönünden bakınca bir iyimserlik bulunduğunu ama talep yönünden bakınca kötümserliğin arttığını söylüyor. Talep darlığını belirleyen faktörlerden biri de, beklenti yönetimi. Dünya çapında iyimserlik artarsa talep de yavaş yavaş artabilir, büyüme desteklenebilir. Türkiye’de ise durum biraz daha farklı. Derviş, Türkiye’de iç tasarruf oranının milli gelirin yüzde 16-17’si seviyesinde olduğunu hatırlatıyor ve bu tasarruf oranıyla, çok iyi yönetim altında bile yüzde 3-4 seviyesinde büyüme yakalanabileceğini söylüyor. Daha hızlı büyümek için, tek bir seferliğine değil 10 yıl boyunca yüzde 7 ortalama tutturabilmek için hem iç tasarruf oranının yüzde 25-30’lara çıkması hem de doğrudan yabancı sermaye girişine ihtiyaç var.
Cari açık çok önemli
Dışarıdan sermaye ithali konusunda Derviş’in bazı çekinceleri var. Önemli olanın bu sermayenin maliyeti olduğunu, kısa vadeli girişlerde maliyetin yükseldiğini söylüyor Derviş. Ancak yine de iyimser. Türkiye’nin önümüzdeki yıldan itibaren yeniden büyüme rotasına gireceğini, büyümenin hızını kestirmenin zor olduğunu ama işlerin pozitife döneceğini söylüyor. Derviş’e göre, Türkiye’yi krizde bu denli kırılgan yapan şeylerin başında cari açık geliyordu, dolayısıyla krizden çıkıldıktan sonra Türkiye’nin eski cari açık oranlarına dönmemesi gerek. Bu yılın ilk üç ayına ilişkin büyüme rakamının önemli olduğunu ama çok da fazla abartılmaması gerektiğini söyleyen Derviş’e göre, önemli olan gerçekçi hedeflerin olması. ‘Hükümette olunca iyimserlik yaymak şart’ diyen Derviş, iyimser olmakla inandırıcı olmak arasında bir ilişki bulunması gerektiğini söylüyor, inandırıcılığın ve inanılır hedefler koymanın önemine dikkat çekiyor. (Radikal)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...