Bosna davasını yakından takip eden ve dünyanın mühim soykırım uzmanlarından Sussex Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Martin Shaw, kararı şiddetle kınarken, UAD'yi "Bosna soykırımını sistematik bir şekilde reddetmekle" itham etti. Prof. Shaw, ZAMAN'ın sorularını cevapladı:
"UAD: Sırbistan, Bosna ve Soykırım" başlıklı makalenizde, "Bu davada verilen hüküm yeterince güçlü değil, UAD Bosna soykırımını sistematik bir şekilde inkâr etmekle iştigal etmektedir." iddiasında bulunuyorsunuz. Bu, çok sert bir itham değil mi?
UAD, açıkça Srebrenica'da soykırımın meydana geldiğini ve Sırbistan'ın buradaki katliamı engellemekte başarısızlığını kabul etmiştir. Bu önemlidir. Bununla birlikte, soykırım oluşturabilecek bu tür eylemlerin 1992-1995 yılları arasında bütün Bosna'da Sırp milliyetçiler tarafından işlendiğini kabul etmişse de soykırımın genel olarak meydana gelmediğini söylemek için ikna edici olmaktan uzak ve tutarsız hukuki gerekçeler üretmiştir. Bu sebeple Mahkeme'nin Bosna soykırımını tam olarak tanımayı reddettiğini savunuyorum. UAD sadece Srebrenica'daki soykırımı kabul etmiştir ki bu, Bosna soykırımının kısmen inkârıdır ve ciddi bir başarısızlığa işaret eder.
Bu karar adli midir, siyasi mi? Bu ikisi arasındaki ayrım nasıl yapılabilir?
Mahkeme hükmünü hukukî terimlerle ifade etmiştir. Bununla birlikte hukukî argümanların ikna edici olmayan mahiyeti nedeniyle insanlar siyasi unsurların karara etki edip etmediğini sorma temayülündedir.
Şayet karar sadece hukukî esaslar çerçevesinde alınmadıysa, göz önüne alınan diğer hususlar nelerdir?
Mahkeme dengelerin hâlâ hassasiyetini koruduğu Sırbistan için daha fazla siyasi çatışmayı tahrik edebilecek bir hüküm vermekten kaçınmayı istemiş olabilir. Fakat bu tür mülahazaların hükme etki ettiğinden emin olamam.
Opendemocracy web sitesinde yazan Anthony Dwarkin sizin yaklaşımınızı eleştiriyor ve soykırımın ciddi bir şey olduğunu, kişinin dilediği olaya soykırım etiketini yapıştıramayacağını ima ediyor. Aynı şekilde Sırpların Bosnalılara yönelik soykırım niyetinin de net olmadığını iddia ediyor.
Soykırımın ciddi bir suçlama olduğunu kabul ediyorum. Bu yüzden kavramın tahfif edilmemesini kabul etmekle birlikte güçlü sebepler olmadan da reddilmesine ya da vahametinin göz ardı edilmesine de karşıyım. Sırpların, Sırp milliyetçiler tarafından kontrol edilen veya işgal edilen Bosna-Hersek'teki Bosnalı Müslümanlar ile Hırvat toplulukları ortadan kaldırma niyeti aşikardı ve 1992'den itibaren yaygın bir şekilde tatbik ettikleri sürme, öldürme ve ırza geçme şeklindeki yaygın politikaları ile de tutarlıydı. Büyük oranda başarılı oldular ve hâlâ da başarılılar; zira bugün Bosna-Hersek içerisinde Sırp Cumhuriyeti olarak adlandırılan bölgede hemen hemen Sırp olmayan kalmamıştır.
Mahkeme'ye olan güvenin bu son kararla artık tehlikede olduğunu düşünüyor musunuz?
Bu tür kararlar Mahkeme'nin saygınlığını arttırmaz.
Mahkeme kararı bölgedeki yaraların sarılmasına nasıl etki edecek?
Bence kararın pek fazla faydası olmayacak; zira öncelikle hüküm, tutarsız. İkincisi, her iki taraf da bir şeyler elde ettiğini iddia ederek hiçbir iddialarından vazgeçmemiştir.
Sizce karar, mağdur Bosnalıları bir kez daha cezalandırırken Sırp devletini de soykırımdan aklayarak mükâfatlandırmış mıdır?
Kararın Sırbistan'ı mükâfatlandırdığını söylemek çok güçlü bir ifade; zira Belgrad'a yönelik net ithamlar mevcut ve Ratko Mladiç'in, Lahey'e teslimi için daha fazla baskı söz konusu. Ancak Sırp devletinin Boşnak müracaatının başarıya ulaşması durumunda uğrayacağı ciddi sonuçlardan kurtulduğu ayan beyan ortadadır.
Bosnalı Müslümanlar kararı Batı'nın Müslümanlara karşı verdiği bir başka karar olarak yorumluyor. Bu değerlendirmeleri nasıl buluyorsunuz?
Bu çok basit bir yaklaşım. Kararı veren mahkeme birçok farklı ülkeden hakim barındıran bir platformdu. Bu kararla bile Bosna savaşında asıl suçluların Sırplar, asıl mağdurların da Müslümanlar olduğu şeklindeki yaygın görüş kuvvetlendirilmiştir.
Avrupa'daki Müslümanlar Hz. Peygamber'in karikatürlerini ve Irak'taki savaşı dikkate alarak bu kararın medeniyetler arasındaki diyaloğa faydasının olmayacağını iddia ediyorlar. Kararın bu tür çok daha geniş tesirleri olur mu?
Soykırım medeniyetlerarası bir mesele olmamalıdır. Bosna'da Müslümanlar mağdurdular; fakat aynı şekilde Irak'ta Saddam'ın rejimi Kürtleri katlederken de mağdurdular ve bugün de Sünni militanlar Şiileri öldürürken ve Şii militanlar Sünnileri öldürürken de mağdur olanlar yine onlardır. Müslümanlar soykırımın failleri olabilecekleri gibi mağdurları da olabilirler, Hıristiyanlar da hem fail hem de mağdur olabilir. İnsani bir bakış açısıyla, yapanlar ve maruz kalanlar kim olursa olsun bütün soykırımları durdurmalıyız.
Müslümanlar arasındaki yaygın bir başka soru da şayet Boşnaklar Hıristiyan, Sırplar da Müslüman olsalardı karar aynı mı olurdu?
Uluslararası mahkemeler ve yetkililer -mağdurlar kim olursa olsun- genellikle soykırımı tanımaktan kaçınıyor; Ruanda'da BM'nin yardım etmeyi reddettiği Tutsilere bakın, çoğunluğu Hıristiyan'dır. Milletlerarası kuruluşların bu zayıflığının Müslüman karşıtı düşüncelerle bir ilgisi yoktur.
Türkiye herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın Ermeni soykırımı ile suçlanmaktadır. Siz de "Savaş ve Soykırım: Modern Toplumda Organize Katliam" kitabınızda 1915'teki hadiselerin soykırım olduğunu savunuyorsunuz. Karar benzer davalar için bir emsal teşkil eder mi? Şayet Türkiye, mesela uluslararası tahkime başvuracak olursa, sizce bu şekilde aklanabilir mi?
UAD'nin kararı Bosnalıların Sırplara karşı dava açması nedeniyle ortaya çıktı. 1915 hadiseleri ile ilgili olarak böyle bir dava açılamaz, artık hadise hukuktan ziyade tarihin bir meselesidir. Sırbistan devleti, Bosna ve Kosova'daki katliamlardaki sorumluluğunu kabul edinceye kadar sağlıklı bir toplum olamayacak. Neredeyse bir yüzyıl sonra, modern Türk demokrasisinin bu suçun işlendiğini tamamen kabul etmesi ve bugün Türkiye'nin bu tür bir politikanın artık kesinlikle yeniden ortaya çıkmayacağını söylemesi mümkün olmalıdır. Uluslararası tahkim hakkındaki sorunuza cevap verebileceğimi zannetmiyorum, çünkü bu konuda yeterli bilgim yok. Ermeni soykırımı ile ilgili problemin modern Türkiye ile modern Ermenistan arasındaki bir mesele olarak ortaya çıkan bir durum olduğundan emin değilim, bununla birlikte her iki taraf da bunu desteklerse faydalı olabilir. UAD'nin kararı haddizatında uluslararası soykırım davalarındaki birçok karardan sadece biridir ve yeni Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi kararları ile birlikte değerlendirilmelidir.
Sizce soykırımı inkâr edenleri cezalandırmak için kanunlar çıkarmak veya tarihî hadiseler hakkında meclislerin tavır alması makul bir yaklaşım mıdır?
Hayır, genel olarak benim kanaatim soykırımın inkârı ile kanun yoluyla değil; ikna ve eğitim yoluyla mücadele edilmesinin daha iyi olacağı şeklindedir.
ZAMAN
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...