Yaptığım iş eyyamcılık mı
BİRİSİ çıkıp bana eleştirel bir tarzda bu soruyu sorsa hiç kızmam.İsteyen insan, son dört yazıma bakıp beni rahatlıkla "eyyamcılık" yapmakla eleştirebilir.
Sonunda, dört partiyi ve dört lideri kendimce değerlendirip şu sonuca vardım:
"Dördüne de iç rahatlığıyla oy verebilirsiniz."
Peki senin görüşün ne derseniz, ona da rahatlıkla cevap verebilirdim.
Köşe yazarlarının hangi partiye oy vereceklerini açıklamalarını yanlış bulmuyorum.
Tam aksine, samimi bir davranış olduğunu düşünüyorum.
Ama benim bir de Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni şapkam var.
Onu çıkarmadığım sürece, iki şeyi yapmam.
"Kamusal alanda Fenerbahçe forması giyip maç seyretmem."
İki, "Oy vereceğim partiyi açıklamam".
* * *
Baştaki soruya dönüyorum.
Yaptığım iş eyyamcılık mı?
Hayır.
Ben eyyamcılık yapmadım.
Sadece 1991 yılından beri savunduğum bir fikri savundum.
Mesajım şuydu:
"İç rahatlığıyla istediğiniz partiye oy verin. Negatif duygularla değil, pozitif duygularla oy atın."
Çünkü 1991 yılından beri toplum olarak negatif bir sarmala girdik.
Oy verirken bizi yönlendiren siyasetçiler "beğendiklerimiz" değil, "kızdıklarımız" oluyor.
Böyle olunca da, beğenmediğimiz siyasetçileri cezalandıralım derken, yeteneksiz, hiçbir vizyonu olmayan siyasetçileri de hiç hak etmedikleri şekilde ödüllendiriyoruz.
Diyorum ki, "Bundan vazgeçelim".
* * *
Dört yazımın ana mesajı şuydu:
"Artık mahalle baskısından kurtulma zamanı geldi."
Çünkü mahalle baskısı, hepimizi hırçınlaştırıyor.
Hepimizi öfkeli, küskün, kavgacı yapıyor.
Hepimizin gözünü kör ediyor.
Körleşen gözlerimiz, sadece öbür mahallede kızdığımız insanları, şeyleri görüyor.
Kendi mahallemizdeki kötü giden şeyleri, evlerimizin önündeki pislikleri görmüyoruz.
Böylece her mahalle pis kalıyor.
* * *
Diyorum ki bir kere de işe kendi mahallemizden başlayalım.
Oraya çekidüzen verelim.
"Bizim mahallede her şey güzeldir, her şey düzgündür, herkes ahlaklıdır" diye bizi uyutmaya çalışanlara karşı çıkalım.
Bir toplumda "vicdan" duygusu, ancak kendi mahallemizi de eleştirebildiğimiz zaman oluşabilir.
Ben olaya böyle bakıyorum ve artık, kendi mahallemin de, başka mahallelerin de taassubundan bıktım usandım.
Her gün bu taassupla, onun verdiği düşmanlık, hoyratlık ve vicdansızlıkla yazı yazan köşe yazarlarının taassubundan da usandım.
Kendinden başka dürüst insan tanımayan, kendi mahallesinin insanlarına bile düşmanca bakanlardan da usandım.
Kendi mahallemdeki çok iyi şeyleri de görüyorum, kötü olanları da.
Başka mahallelere bakıyorum, orada da kötü olanlar ile iyi olanları ayırt edebiliyorum.
Ama en önemlisi, ülkemin, Türkiye’nin 70 milyonluk büyük bir mahalle olduğunu görüyorum.
Hayatımın geri kalan kısmını o insanlarla birlikte yaşayacağım.
Yaşamak zorundayım.
Dolayısıyla onların iyi ve kötü taraflarını bilmek, kabul etmek zorundayım.
* * *
Dört gündür işte bunu yazmaya çalıştım.
Bazıları buna eyyamcılık desin, herkesi idare etmek desin, ne derse desin umurumda değil.
Ben bu ülkenin bütün mahallelerini sevmek istiyorum...
Ertuğrul Özkök - Hürriyet
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...