Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un da geçtiğimiz haftalarda görüşerek terör konusunda fikirlerini aldığı eski MİT'çi Mahir Kaynak'ın kızı olan Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan; “Güngören saldırısının PKK'nın işi olmadığını, genel stratejisine uymadığını söylemiştim, hâlâ böyle düşünüyorum. Diyarbakır saldırısı ise PKK'nın bölünerek hücrelere ayrıldığını gösteriyor. Örgütün farklı istihbarat servislerinin aracı olduğu ortada. Terör örgütleri futbol topu gibidir. Bir kez sahaya bırakıldıkları zaman herkes karşı kaleye gol atmak için o topa vurur. Maçı bitirmek kolayca mümkün olmayabilir” diyor.
Arıboğan, Yeni Şafak gazetesinden Mehmet Gündem'e PKK'nın son saldırılarını ve terör örgütünün değişen yapısını anlattı.
SON 30 YILDA HANGİ SORUNUMUZ ÇÖZÜLDÜ Kİ..
Çözülmemiş her sorun bireyi yorar, gelecek tasavvurlarımızı olumsuz etkiler. Yorgun bireyler doğal olarak yorgun toplumu oluştururlar. Devlette yorgun düşünce büyük resim “yorgun Türkiye”den başka bir şey olmaz. Türkiye'de hem bireysel hem de toplumsal alanda “çözümsüzlükle yaşamak” gibi bir zihniyet dayatması var. Çünkü bize uzun zamandır çözümsüzlük ezberletiliyor. Son otuz yılda büyük hangi sorunumuz çözüldü ki…
PKK TERÖRÜ BİTER Mİ?
30 yıldır süren bir mücadele. Bazı kesimlerde terör bitmez havası oluştu. PKK terörü gerçekten bitmez mi?
Terörü bitirmek kolay değil ve işlevi devam ettiği müddetçe belki mümkün de değil. Ancak etkilerini sınırlandırabilirsiniz. Eylemleri allayıp pullayıp halka ulaştırmazsanız eylem yapmanın bir manası da kalmaz. Eylemlerin 10 tanesini engelleseniz, bir tanesi gözden kaçabilir. Dünyanın en karışık bölgesinde ama en değerli toprakları üzerinde konumlanmış bulunuyoruz. Roma da, Osmanlı da bu bedeli ödemiş. Buna göğüs germeyi öğrenmek gerekiyor.
ZAAFSIZ SİSTEM YOKTUR
Asker terörle mücadelede başarılı mı, kendi güvenliğini sağlayabiliyor mu tam olarak, Dağlıca, Aktütün ve benzeri olayları bu açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz…
Özel birliklerimiz baskın yapmak üzere toplaşan PKK'lıları tespit ediyor ve saldırıya geçiyorlar. Grup dağılıyor ve kaçıyor ancak 23 PKK'lı ve 17 askerimiz hayatını kaybediyor. Bu bir kahramanlık hikayesi olarak da anlatılabilirdi ama Aktütün'de pusuya düştükleri söylendi, oysa doğru değil. Bunun dışında, bir çatışma ortamında maalesef pusuya düşürülme ihtimali hep vardır. Bunların sayısını azaltmak ve hatalardan ders çıkartmak önemli.
Bir zaaf söz konusu mu…
Zaafsız sistem yoktur.
İstihbarat paylaşımı hâlâ gerçekleşiyor mu? Gerçekleşiyorsa istihbarat bilgisini kullanmakta mı sorun var?
Bildiğim kadarıyla gerçekleşiyor. Son olayda da istihbarat paylaşımı olduğunu Genelkurmay ifade etti. Zaten teröristlerin tespiti yapılmış ve taarruza geçilmiş.
HÜKÜMET İNİSİYATİF ALMALI
Hasan Cemal, 'Asker Güneydoğu'yu kendi tekelinde tutmaya gayret ettiği sürece terör bitmez' diyor… Asker terörle mücadele benim işim havasında mı?
Tam tersine askerler uzun yıllardır "biz teröristle mücadele ederiz ama terörle mücadele sizin işinizdir" diye siyasilere çağrı yapıyor. Ancak bana göre PKK konusu doğru teşhis edilmiş bir hastalık değil. Yanlış tedavilerle, hastalığı beter hale getirmiş durumdayız. Konu PKK terörü olmaktan çıktı ve toplum sağlığımızı tehdit eden geniş çaplı bir probleme dönüşmeye başladı. Etnik farkındalık yükseliyor ve bu bizim için PKK'dan çok daha büyük bir sorun demek. Bunu elbirliğiyle mutlaka önlemeliyiz.
...
Hükümet Kürt sorununda inisiyatif almalı sözü de çok söyleniyor…
Hükümetin kim olduğundan bağımsız olarak, yıllardır arzu edilen bir konu bu aslında. Askerlerden çok sivillerin bu mücadeleyle ilgili kafa yorması gerekiyor.
Erdoğan hükümeti bu işe el koymadı mı? Bugün asker ile hükümet arasında sorunun çözümünde bir paralelliğin olduğu izlenimi var.
Ben de bir mutabakat olduğunu düşünüyorum ancak yalnızca askerle hükümet arasında değil, muhalefet partileri ve devletin diğer kurumları arasında da. Öyle değilse bile mutlaka olmalı. Farklı açılımlar önerseler de genel mantığın aynı olması önemli.
PKK ÖCALAN'IN KONTROLÜNDEN ÇIKTI
Bölgenin öteki aktörleri, Irak yönetimi, ABD, PKK terörü ile mücadelenin neresinde?
PKK Türkiye'nin ABD ve diğer Kürtlerle arasındaki ilişkileri baltalayan bir aktör. Bence bir süre içerisinde tüm taraflar bundan kurtulmaya çalışacaklar ancak bu ilişkileri bozmak isteyen başka aktörler PKK'nın kontrolünü ele almak isteyebilirler. Şu anda biraz bu aşamaya doğru gidildiğini düşünüyorum.
Kim o başka aktörler?
ABD ve Kürtlerle Türkiye'nin arasını gergin tutmak isteyen her ülke bu kategoride değerlendirilebilir. Rusya da olur, İran da. Avrupa da olur, devlet olmayan küresel aktörler de.
PKK Öcalan'ın kontrolünden çıktı mı?
Bence çıktı. Farklı stratejiler uygulanıyor çünkü. Öcalan'ın kontrolünün olduğu dönemde bu denli etnik çağrışımlar söz konusu değildi, üstelik daha yereldi. Şimdi uluslararası bir yapısı var.
Nedir PKK'nın beslendiği kaynak, finansman, ortam, ilişkiler…
Hepsi. Uluslararası operasyonlar, dünyada hızla dönüşen siyasi dengeler, istihbarat savaşları herşey.
PKK FUTBOL TOPU GİBİ…
Tuncay Güney'in Ergenekon'un PKK'ya silah verdiği yolunda iddiaları vardı. Diğer yandan da sizin deyişinizle PKK'nın genel stratejisine uygun olmayan eylemler saldırılar yapılıyor.
Güngören saldırısının PKK'nın işi olmadığını, genel stratejisine uymadığını söylemiştim, hâlâ böyle düşünü-yorum. Diyarbakır saldırısı ise PKK'nın bölünerek hücrelere ayrıldığını gösteriyor. Taşeron olarak çalışan gruplar ortaya çıkmış durumda.
Bu ne anlama geliyor?
Örgütün artık taşeron haline geldiği ve farklı istihbarat servislerinin aracı olduğu ortada. Terör örgütleri futbol topu gibidir. Bir kez sahaya bırakıldıkları zaman herkes karşı kaleye gol atmak için o topa vurur. Bu bölgede oyuncu çok fazla. O bakımdan maçı bitirmek kolayca mümkün olmayabilir.
Bölünmek ve farklı istihbarat servislerinin aracı olmak PKK'dan çok daha büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuz anlamına gelir mi? Hayır. Terör hiç bir zaman ciddi bir tehlike yaratamaz. Yalnızca sınırlı can kaybına sebebiyet verir. Ancak terörün yan etkileri çok daha önemlidir. Bir kardeş kavgası karşılaşabileceğimiz en büyük tehlikedir. Ben Türklerle Kürtlerin asla çatışmaması gerektiğini, bunun her iki taraf açısından da tolere edilemeyeceğini düşünenlerdenim. Her şeye rağmen biz büyük bir aileyiz, ayrılamayız.
"HERKES HESAP VERMELİ, ASKER DE"
8 gün süren kara harekatının ardından CHP ve MHP'nin Genelkurmay'a yönelik eleştirilerini "Asker arkadan vuranı affetmez" şeklinde yorumlamıştınız. CHP ve MHP'nin o tutumu devam ediyor mu?
Hayır etmiyor. O dönemde bence yanlışlık yapıldı ve şimdi çok daha dikkatli davranıyorlar.
Başbuğ, CHP Genel Merkezi'ni ziyaret etti, araları düzeldi mi?
Düzelmiş görünüyor ama bu karşılıklı eleştiriden muaf olmaları anlamına gelmez. Zaten prensip olarak Genelkurmay'ın partilerle arasının iyi ya da kötü olması gibi bir durum olamaz. Herkese eşit mesafede durmak mecburiyetleri var. Türkiye'nin partileri de herhalde Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı olmazlar. Buna karşın farklı görüşler olabilir, olmalıdır da. Askerin her zaman her şeyin en doğrusunu bildiğini kim söylemiş? Karşılıklı yanlış varsa düzeltilir, eksik varsa öğretilir.
Asker nasıl hesap verir, böyle bir mekanizma var mı Türkiye'de?
Askerin, sivilin herkesin hesap verir kılınması çok önemli. Ama hesap kesmek siyasi planların aracı haline getirilirse meşruiyeti yitirilir. Bir de hesabın nasıl bir zamanlamayla kesildiği önemli. Bugün mü derseniz, hayır derim.
"TSK'YI ELEŞTİRELİM AMA ŞİMDİ DEĞİL"
Geçen hafta İlker Başbuğ ile görüştünüz, ne konuştunuz…
Genel bir görüşme yaptık…
Başbuğ'un zihninde neler var?
Bence bunu ona sormalısınız…
Asker son dönemlerde çok eleştiri alıyor. Bu eleştiriler askeri yıpratıyor mu, eleştirilerden hareketle asker bir özeleştiri yapıyor mu?
Özeleştiri yaptıklarını biliyorum ancak askerlere yönelik eleştirilerin artık şirazesinden çıktığını ve çok hassas bir dönemde eleştiri olmanın ötesine taştığını düşünüyorum. Bu bir psikolojik savaşa dönüştü ve aklımızı başımıza almazsak ciddi bir yenilgiye doğru gidiyoruz.
Kriz sadece ekonomiyi değil, siyasi düşünceleri de etkiler, bu özgürlükçü dünya yerini faşizme bırakır yorumları da var…
Olabilir. Dünyadaki mali krizin sadece finans boyutu ile kalacağını düşünenler yanılıyor. Büyük iktisadi ve sosyal çatlamalar olacak ve buradan siyasi çatışmalar doğacak. Tıpkı 1929 krizi sonrasında olduğu gibi. O şartlar dünyayı büyük savaşa götürmüştü. Yeni dönemde de eğer güçlü bir askeri yapınız yoksa büyük sorununuz var anlamına gelecek. TSK'yı eleştirebiliriz, eleştirebilirim ama asla şimdi değil. Şimdi yeni dünyanın kuralları geçerli. Bakın Saakashvili Batı dünyasının renkli devrimlerinin lideriydi. Özgürlükçü ve liberaldi. Ama maalesef güçlü bir ordusu yoktu. Ülkesine kan ve gözyaşı verebildi.
Yeni Şafak