Anımsıyoruz… Sabah’ın başına geçerken hem koyduğu hedefler, hem de hedeflerine yönelik açıklamaları gazeteciler tarafından görece heyecanla karşılanmıştı.
Ne demişti? Muhabirleri adam gibi gazetecilik yapabilecek şartlarda yaşayacak insanlar yapacağım. Asıl gazeteciler olan muhabirler köşe yazarları kadar para kazanabilecek.
Bu, gazeteciliğin doğru yapılması açısından önemliydi. Hani hep doğru gazetecilik hasreti çeken mutsuz bir azınlık “Yoksa bu uygulama bir emsal oluşturur da artık muhabirler sürünürken gazeteci payesinin ‘köşe yazanlara’ verildiği bir dönem biter mi?” sorularına olumlu cevap alma umudu.
Meraklıları gelişmeleri biliyor. Olmadı. Olmadığı için Sabah gazetesi de onlarca tekrarı gibi yazarların manşete çıktığı Türk tipi gazete olmaya devam etti.
Ve fakat:
Sanki bu “olmayan” dönem “olması beklenen” şeyin mayalanma ara dönemiymiş de maya tutmuşçasına Altaylı’nın Sabah’ı manşetleriyle diğer gazetelerin manşetini belirlemeye başladı. Özellikle Hrant Dink cinayeti ile ilgili gelişmelere yaklaşımı ve tüm medyayı atlatarak Büyük Abi’nin kodlarının çözülmesi yolundaki performansı “Sezar’ın hakkı Sezar’a” dedirtecek bir gazetecilik başarısıydı.
Sanırız Altaylı’nın kafasındaki Sabah, gecikmeli de olsa, doğuyordu.
Ve tam bu noktada… Altaylı’nın, içeriğini henüz bilmediğimiz “SABAH Gazetesi, önümüzdeki dönemde internet medyasının özgür ama bir o kadar da temiz ve güvenilir olması için ciddi bir girişim başlatacak.” açıklaması geldi.
İnternet medyası, bildiğiniz gibi özgürlüğü çok sevdi. Ama “temizlik” için aynı sevgi ve iştah, hak getire.
Herhangi bir mesleki ahlakla terbiye olmamış, “basın meslek ilkeleri”nin sadece espri konusu olduğu, hiçbir bağlayıcılığı bulunmadığı, bu ilkeleri gözetecek ve düzenleyecek meslek kuruluşlarının bile iler tutar bir yanının bulunmadığı bir camiaydı söz konusu olan. Bu mirası devralıp özgürlüğü de yedeğine alan internet medyası, gücü arttıkça güven kaybeden, güven kaybettikçe kirlenen bir mecraya dönüştü.
İşte tam da bu noktada bu yüzden, “internet medyası gazeteleri öldürecek” “yok, gazeteler internet medyasına yenilmeyecek” gizli çekişmesi yaşanırken, bir gazetenin tepe yöneticisinin internet medyasına savaş açmak yerine “internet medyasının kirliliğini dert etmesini” ve “internet medyasının özgür ama bir o kadar da temiz ve güvenilir olması için ciddi bir girişim başlatacak” olmasını önemsiyoruz.
Bu konuda asıl söz söylemesi gerekenlerden tek bir ses çıkmazken, Altaylı’nın çıkışındaki ironinin adrese teslim mesaj olduğunu kabul etmek lazım.
Umarız Altaylı’nın bu hedefi de gerçekleşmesi için “geç gelen bir sabaha” denk gelmez.
Ve umarız bu tavır, internet medyası ile yazılı basın arasındaki birbirinin kuyusunu kazma yada mücadele etme yerine her alanda temizliği hedefleyen yeni bir yaklaşım başlatır.
Kimin kime yenileceği yada kimin yerini kime devredeceğini doğal akış belirleyecektir. Yeter ki bu akışı engellemek için girilen mücadele “kirlenmeyle” eş olmasın.
Kir bulaşıcıdır çünkü. Sanıyor musunuz ki internet medyasındaki kir, kablolardan akıp bilgisayarlara geldi?
O zaman basın tarihini bir kez daha okuyun.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...