Başbakan Erdoğan feryat ediyor. Demeye getiriyor ki, ‘Ey savcılar, ülkede darbe yapmak isteyenler var, niye soruşturma açmıyorsunuz?’ İsyanında sonuna kadar haklı. Ama bir de madalyonun öteki yüzü var. Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya’yı hatırlayın. Mesleğini kaybetti. Kenan Evren hakkında dava açan savcı Sacit Kayusu’yu hatırlayanınız var mı? O da meslekten men edildi.
Özden Paşa, kendisiyle yaptığımız konuşmada çok açık olarak, faaliyet notları tuttuğunu ancak görevden ayrılırken ‘canı yanar’ endişesiyle bilgisayardan sildiğini, bu notların daha sonra bilgisayardan çalınıp eklemeler yapılarak yeni senaryolar yazılmış olabileceğini söyledi. Nitekim, araştırmalarımızda da gördük, bu notların büyük bölümü doğru.
Şimdi sıkı durun, yeni bir sayfa açacağım: Sarıkız’ın Mektubu... Toplamı iki sayfa. Aktaracağım notlar, hem Özden Paşa’nın günlüğü hem de son dönemde toplumda gerginlik yaratacak eylemlerin tırmandırılması girişimleriyle örtüşmektedir. Bir subayın kaleme aldığı bu mektup, aslında yakın tarihin kısa özetidir.
Psikolojik harekat: Sarıkız
Bu mektup, yaklaşık bir yıl önce postayla iktidara yollanmış. Kaleme alan bir subay. Üstelik, Sarıkız Operasyonu’na dahil olmuş birisi. Şu anda emekli mi bilmiyorum. Satırlarına, hükümet üyeleri ve icraatları aleyhinde ‘psikolojik harekat’ yürütüldüğünü belirterek başlıyor. İddiasına göre; harekatı yürüten grubun asıl üyeleri emekli bazı askerler ve siviller ile Atabeyler çetesinde olduğu gibi yönetimden bağımsız bazı muvazzaf subaylar.
Hedefleri nedir? Anlatıyor: ‘Hükümet üyelerini kamuoyunda küçük düşürerek, inanırlılık ve güvenilirliklerini zedeleyecek tarzda, doğruluğu ispatlanmamış haberleri yaymaktır. Bu sayede ülkede bir kriz ortamı oluşturarak mevcut rejim için öncelikli tehdit olarak kabul ettikleri ve irticanın temsilcisi olarak gördükleri AKP hükümetini etkisiz hale getirmeyi amaçlamaktadırlar.’
Psikolojik harekatın ismini ise şöyle açıklıyor: ‘Operasyonun adı ‘Sarıkız’ olarak belirlenmişti. Plana göre, önce AKP’nin önde gelen isimleri hakkında fişleme yapıldı. Maddi çıkar amaçlı çetelerin yasa dışı faaliyetlerine göz yumularak fişleme çalışmaları esnasında kendilerinden azami derecede istifade edildi. Sonuçta tespit edilen çeteler sayesinde yıpranan yine TSK oldu.’
Hükümete üç öneri
Operasyonun dinamosu ise sendikalar, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve medya. Mektuptaki ifadeler özetle şöyle: ‘Basın ve yayın organlarının kontrol altına alınması maksadıyla geniş bir okuyucu kitlesine sahip kilit haberleşmeci konumundaki yazarlarla irtibata geçildi... Rektörlerle görüşülerek öğrencilerin hükümet aleyhinde eylemlerde bulunmasına çalışıldı... Sendikaların hükümet aleyhindeki tutum ve davranışlarının desteklenmesi hususu benimsendi... Sivil toplum örgütleri yönlendirilerek hükümet aleyhinde kampanyalar düzenlenmesi teşvik edildi.’
Yazıda yazar ve medya organı ismi (bir dergi hariç) verilmiyor. Ancak dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın 10 Eylül 2003’de rektörlerle yaptığı görüşme, 2 Mart 2005 ve 27 Şubat 2006 tarihlerindeki öğrenci eylemleri örnek olarak gösteriliyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yıpratılması için de ‘Yıldırım Akbulut Modeli’nin benimsendiği ifade ediliyor. Okuyalım: ‘Hakkında üretilen fıkra ve karikatürlerle eski başbakanlarımızdan Yıldırım Akbulut halkın gözünde nasıl küçük düşürülüp güvenirliğini yitirdiyse, bugün de aynı senaryo benzer şekilde işlenmekte, Başbakan Erdoğan oldukça masum gözüken karikatürlerle toplum önündeki imajı zedelenmeye çalışılmaktadır.’
Satırların sonunda hükümete de üç öneri var. Genişçe, örneklerle desteklenmiş bu öneri paketini şöyle özetlemek mümkün: ‘1. Konuşmalarınızı iyi ayarlayın, psikolojik harekata malzeme vermeyin. 2. Demokrasi ve hukuk vurgusunu yaparak olanlar karşısında geri adım atmayın. 3. Siyasi otoriteden asla taviz vermeyin, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve hukukun üstünlüğüne dayanarak ayakta kalmanız gerekmektedir.’
Mektubu neden yazdım?
‘Psikolojik harekat çerçevesinde planlanan görevlerde aktif olarak yer aldım’ diyen mektup sahibi, önce şu tespiti yapıyor: ‘Laik rejimi koruma adına yaptığımız ifade edilen bu operasyonun aslında, bazı şaibeli kişilerin önünü açma ve TSK içindeki bir grubun menfaatleri doğrultusunda yaptıkları bir harekat olduğunu, dolayısıyla da TSK’ye ve Cumhuriyetimize zarar verdiğini fark etmiş olmam beni hayal kırıklığına uğrattı.’
Ardından eline kalemi aldığında yaşadığı iç hesaplaşmayı anlatıyor: ‘Böyle bir yazıyı kaleme almadan önce çok tereddüt ettim. Basın yoluyla vatandaşlarımıza ve kamuoyuna yansımasının TSK ile onun şerefli personeline zarar vereceği endişesi beni bu düşünceden alıkoydu.’
Ancak, hem TSK’nın itibarını hem de ülkenin geleceğini korumak adına böyle bir bilgilendirme notu yazmaya karar verdiğini belirtiyor. Mektup sahibinin son uyarısı ise şöyle: ‘Eğer ülkenizi seven insanlarsanız TSK içindeki bu ayrık otlarını temizleyin...’
Şamil Tayyar-Star
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...