Serdar Turgut/Akşam
Aydın Doğan panikte
Aydın Doğan maalesef çok zor mutlu olabilen insan. Bu ruh halinin neden böyle olduğu, bunun nasıl oluştuğu sorusuna gazeteciler cevap veremez, bu psikiyatrların işi. Tahmin ediyoruz ki; psikiyatrlar gençliğine, hatta çocukluğuna kadar gitse birtakım travmalar keşfedeceklerdir
Sadece başlığı okumayla yetinen insanlar eminim, ‘Durup dururken Doğan Grubu’nda neden panik olsun ki” diye düşünmüşlerdir.
Öyle ya, grubun görünürde işleri tıkırında gibi. POAŞ’ın vergi borcunu ortadan yok ettiler, Hilton arazisiyle istediklerini almak üzereler, medya şirketleri ise ona-buna düzen vermek görevini de başarıyla yapıyor.
Ama Aydın Doğan maalesef çok zor mutlu olabilen insan. Çünkü kendi şirketinin başarıları onu mutlu etmeye bir türlü yetmiyor.
O mutlu olmak için, kendisine rakip saydığı şirketlerin mutsuz olduğunu görmek zorunda.
Bu ruh halinin neden böyle olduğu, bunun nasıl oluştuğu sorusuna gazeteciler cevap veremez, bu psikiyatrların işi. Tahmin ediyoruz ki; psikiyatrlar gençliğine, hatta çocukluğuna kadar gitse birtakım travmalar keşfedeceklerdir.
Kendi başarılarıyla yetinmeyen, yetinemeyen bir insanın yaşamı hayli zor olmalı. Çünkü o hayatta durmadan tedirginlik, sinirlilik vardır.
O karakter hep kavga edeceği bir olay ve insan arayıp durur, bir türlü iç huzuru bulamaz.
Üzücü bir durum bu. Onun için üzülmekle birlikte bu konunun bizim açımızdan sadece üzücü olmakla kalmayıp aynı zamanda rahatsız edici bir yönü de var.
Arada bir, onun gazetelerinde bizim işlerimiz ile ilgili aslı astarı olmayan saçma sapan hikayeler, hatta masallar anlatılır.
Bunların çoğu bizim için İngilizce konuşulan diyarlarda ‘Pain in the ass’ olarak adlandırılan türde detay rahatsızlıklardır.
Ancak onlar bu tür konularda öyle uzman ve tilki gibidirler ki; saldırıya geçecekleri insan ve işlerin tam bir atılım yapacağı, işini geliştireceği anı beklerler. Ve o an gelince harekete geçerler.
Yaptıkları iş hem başka iş alanlarının gelişmesine hem de Türk ekonomisine kötülüktür.
Hayata bakış açıları son derece ilginçtir bu kişilerin. Hayatta kendilerindan başka hiçbir iş geliştiren, yatırımlar yapan kuruluşların ve kişilerin var olmasını hazmedemezler. Baskı altına almak için ellerindeki her malzemeyi yerli yersiz kullanırlar.
Bu uzun yıllardır böyleydi. Çoğunluğuna da cevap verilmezdi bunların. Bizim sektörde bunların yaptıklarına artık alışmış durumdayız. Onları çok önceden değerlendirip, kutulayıp bir kenara koyduk hepimiz ama katiyen rahat durmuyorlar. Arada bir oradan buradan ortaya çıkıyorlar.
Son olarak da birkaç gündür bize karşı yayın yapmaktaydılar.
İlk önce ‘Cevap vererek değer vermiş olmayalım’ dedik ama oyun yine aynı olduğundan kamuoyunun bu hastalıklı alışkanlığı bir kez daha görmesini istediğimiz için konuya mecburen giriyoruz.
İlk önce saldırının nedenini sizlere açıklamalıyız. Malum Çukurova Holding, aralarında bu gazete, Show TV, DIGITURK’ün de bulunduğu medya şirketlerine yabancı ortak arıyor.
Hastalıklı kafa, bizim bu atılımımızı bir türlü hazmedemedi. Bir anlamda tekrar çıldırdı ve güya medya planımızı etkileyeceğini düşündüğü bir saldırı başlattı.
Çok eskiye dayanan, üzerinde birçok dava açılmış bir dosyayı yine allayıp pullayıp, vitrin mankenleri de bulup tekrar ortaya sürdü.
Açık ve net söyleyeyim: Yazdıkları, iddia ettikleri hiçbir şey onların dediği gibi değil. Bu konuda elimizde belge de var.
İlk önce bunları öne sürelim diye de düşündük ama bizler onların aksine hukuk süreçlerine saygılı olduğumuzdan, bazıları hakkında sürmekte olan davaları etkileyebileceğinden, bu belgeleri şimdilik kamuoyuna açıklamıyoruz. Onların zamanı sonra gelecek.
Bu arkadaşlara kötü bir haberimiz de olacak. Yapmaya çalıştığınız şey bu ülkeye yararlı olacak, değer katacak planlarımızı yürürlüğe sokmamızı önlemeye yetmeyecek.
Bu kişiler yıllardır alışmış oldukları ‘Astığım astık kestiğim kestik’ tavrının bu kez işlemeyeceğini görecekler.
Anlattığım bütün bu tür işler sürerken, alışkanlıkları bu kadar berbat olan bu şirketin medyada her geçen gün daha da güçlenmesine kimse ses çıkarmıyor.
Uslu dursalar biz de ses çıkarmayacağız ama tahribatkârlar, saldırganlar.
Umarız, Türkiye’de birileri çıkar da bu tür alışkanlıkları olan bir şirketin daha da güçlenmesinin demokrasiye aykırı ve çok zararlı olduğunu görür, gerekeni de yapar.