E-posta :
  Şifre :
    ► Üye olmak istiyorum
    ► Şifremi Unuttum

Türkiye İki Cami Arasında Binamaz! Çandar'ın Radikal'deki İlk Yazısı...

Gazeteci Cengiz Çandar Radikal'deki ilk yazısını yazdı: Karadeniz bir “kriz havzası”na dönüştü. Aradan geçen süre içinde, Karadeniz ve Güney Kafkasya, Soğuk Savaş’ın bitiminden (1989), Sovyetler Birliği’nin ortadan kalkışından (1991) bu yana uluslararası sistemin karşılaştığı sonuçları itibarıyla- en önemli ‘kriz” olmaya aday. Türkiye'nin durumu kritik...

1.09.2008 - 04:54
Türkiye İki Cami Arasında Binamaz!

Yazıları tatile çıkarttık, Akdeniz’e yollandık; ertesi günü Rusya-Gürcistan çatışması patlak verdi, Karadeniz bir “kriz havzası”na dönüştü. Aradan geçen süre içinde, Karadeniz ve Güney Kafkasya, Soğuk Savaş’ın bitiminden (1989), Sovyetler Birliği’nin ortadan kalkışından (1991) bu yana uluslararası sistemin karşılaştığı sonuçları itibarıyla- en önemli ‘kriz” olmaya aday.
Sebebi basit, bu “kriz”, esas olarak, Amerika-Rusya ilişkilerinin yeniden tanımlanması gereğini ifade ediyor. Yani, işin boyutları Rusya-Gürcistan ve Karadeniz-Kafkasya ekseninin ötesine geçiyor ve taşıyor.
İşin bu özelliği, Türkiye’nin geleceğini de birebir biçimlendirecek ölçüde önem taşıyor.
Soğuk Savaş dönemi, uluslararası sistemin “iki-kutuplu”, kutup başlarının ABD ile Sovyetler Birliği olduğu, termonükleer bir “dehşet dengesi”ne dayalı bulunduğu yapıdaydı. Sistem analizi, nisbeten daha kolaydı. Ulus-devletler, iki kutup başının çevresinde kümelenmişlerdi. “Üçüncü Dünya”, her ikisinin “acentaları” yoluyla “dünya iktidarı” mücadelesi yaptıkları “gri  bölge”nin adıydı.
Soğuk Savaş’ın kestirme özeti, Sovyetler Birliği’nin (ve onun belkemiği olan Rusya’nın) küresel ölçekteki savaşı kaybetmiş olmasıdır. Sovyetler Birliği dağıldı, onunla birlikte “sosyalist blok” çöktü, onun güvenlik örgütlenmesi Varşova Paktı  ortadan kalktı.
Rusya Cumhurbaşkanı Dimitri Medvedev, Soğuk Savaş’ın kazananı kaybedeni olmadığını söyledi. Yanlış. Rusya, kaybetti. Sorun da bir nebze buradan kaynaklanıyor. Rusya, kaybettiğini kabullenmek istemiyor ve eski Sovyetler Birliği’ni ve kendisinin “süperdevlet” statüsünü, buna gücü olmasa da, bir şekilde ihya etmeye çalışıyor.
Bu da, İkinci Dünya Savaşı sonrası Stalin ile Batı arasında çizilmiş, Soğuk Savaş sonrasında Sovyetler Birliği’nn dağılması, Sosyalist Blok’un yok olması ve Yugoslavya’nın sona ermesiyle bir kez daha çizilmiş olan Avrupa sınırlarının, Moskova tarafından gereğinde kuvvet kullanılarak bir kez daha çizilmesi ve dolayısıyla Amerika-Rusya ilişkilerinin yeniden tanımlanması girişimlerine yol açıyor.
***
Nereye doğru yol alıyoruz. Yeni bir “Soğuk Savaş”a mı? Soğuk Savaş’a geri mi dönüyoruz?
Bugünlerde sıkça ve çokça telaffuz edilmeye başlanan bir kavram Soğuk Savaş ama ona geri dönüş imkânsız gibi. Zira, Rusya, Sovyetler Birliği değil; üstelik ABD, Soğuk Savaş dönemine kıyasla Rusya karşısında çok daha güçlü. “Asimetrik” ölçüde güçlü.
Düşünsenize, Rusya’nın yıllık askeri harcamaları 40 milyar dolar; Amerika’nın ise 600 milyar dolar. Dahası, Rus silahlı kuvvetleri teknolojik anlamda dökülüyor. Gürcistan şehirlerine giren tankları 1980’li yıllardan kalma. Karşısında doğru dürüst bir askeri güç ve direnme olsa, Rusya, bu “askeri teknolojik geriliği” ile yüz kızartıcı bir askeri yenilgiye uğrardı.
Rusya, artık Amerika’yı dengeleyebilecek bir askeri güç değil ama dünyanın bir büyük “hidrokarbon” yani “petrol ve doğal gaz gücü.”  Bir tanımlamaya göre de, “ormanları olan bir Suudi Arabistan.”
Bu özellikleriyle, Rusya Sovyetler Birliği gibi bir “süpergüç” olmasa da, tartışmasız bir “bölgesel güç.”
Zaten, “tek süpergüç” Amerika’nın da, uluslararası politikada başının belası “petrol sahibi” olan “bölgesel güçler”. Fareed Zakaria, “The Post-American World” adlı son kitabında, “ABD ve Batı’nın uluslararası düzen anlayışına yönelik başlıca siyasi meydan okumalar”a örnek olarak, “Ortadoğu’da İran, Latin Amerika’da Venezuela ve Avrasya’da Rusya”yı sıralıyor ve ekliyor “Tümünün kazanılmış yeni gücü petrole dayanıyor. Sudan’ın bile Darfur konusunda dünyaya meydan okuması, eğer zengin petrol rezervlerine sahip olmasaydı, tasavvur edilemezdi.”
Rusya’nın “toprak bütünlüğü” kavramını ayaklar altına alarak ve Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanıyarak, Gürcistan’ı ezmeye kalkışması, “enerji transit yolları üzerinde jeopolitik kontrolü”nü kurma hedefini ifade ediyor.
***
İşte Türkiye’nin “stratejik çıkarları”na ters, ayrıca onu “siyasi tercihleri” bakımından açmaza sokan ve “Karadeniz bunalımı”nın birinci derecede “ilgili tarafı” haline getiren de, Rusya’nın bu hedefi.
Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrası “jeopolitik önemi” de, “toprak bütünlüğü”nün güvencesi de, Orta Asya-Hazar havzası ile Avrupa arasındaki enerji nakil yolları üzerinde bulunmasıyla, yani Rusya’nın Avrupa üzerindeki “enerji nakil tekeli”ni kırma alternatifi oluşturan bir NATO ve AB aday üyesi olmasıyla bağlantılıydı.
Türkiye’ye bu rolü sağlayan “jeopolitik halka”, Kafkasya’da Gürcistan idi. Ne var ki, Türkiye Rusya’ya “enerji bağımlısı.” Petrolün yüzde 40’ı, doğal gazın yüzde 60’ı Rusya’dan geldiği gibi, elektrik santrallerinin yüzde 52’si Rusya’dan alınan doğal gazla çalışıyor. Rusya, ayrıca, bir numaralı ticaret ve turizm partneri haline de gelmiş durumda.
Bütün bu nedenlerden ötürü, son gelişmeler Türkiye’yi “iki cami arasında binamaz” konuma getirdi.  Sadece, Rusya ile Gürcistan arasında değil; esas olarak, Rusya ile Amerika ve NATO- arasında da.
Soğuk Savaş’a geri dönmesek bile, gelinen nokta Türkiye’nin “kriz’ üzerine ortaya attığı “Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu” gibi “platonik” çıkışlarla idare edemeyeceği bir nokta.
Belki abartmalı gelecek ama, “iktidarın istikbali”ni tayin edecek önemde ve ölçüde bir nokta.
Yarın devam edeceğiz...

YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.
Üye girişi yapmadınız. Misafir olarak yorum ekleyebilirsiniz. Üye olmak için tıklayın.
  Yorumcuların dikkatine…

İmlası çok bozuk,
Büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen,

yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.

Bu haber henüz yorumlanmamış...

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Emniyet Genel Müdürü Köksal: Gazeteciler İçin Özel Dinleme Yok…
Türk basınının lokomotif gazetelerine dahi röportaj vermeyen Emniyet Genel ...
Kızılay Başkanı Küçükali Turktime'a Konuştu: Veli Küçük'ün Kızılay’dan İhale Aldığını Sizden Öğrendim!
Kızılay Genel Başkanı Tekin Küçükali'den Turktime'a çarpıcı açıklamalar: ...
Türköne Konuşuyor: Eşimle Aram Kötü Olursa, Ak Parti'ye Muhalefet Ediyorum… MİT İşe Yaramaz, İlhan Selçuk Faşist, Çatlı Arkadaşımdı... Türkeş Bana Komünist Derdi…
Zaman’dan başka gazetede yazmam… Çok yakında medya savaşı çıkacak… Milliyetçilik ...
 
Cem Uzan Turktime'a Konuştu: Beni Kesebilirsin, Öldüerbilirsin ama Bana İnananlara İhanet Ettiremezsin!!!
Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan Türk Basınında evinin kapılarını ilk ...
MENDERES TURKTİME'A KONUŞTU! : “AĞAR, DEMOKRASİNİN YANINDAN BİLE GEÇMEMİŞTİR!”
Sağ siyasetin patent sahibi ve DP’nin biyolojik ve siyasi varisi Aydın ...
BAŞÖRTÜSÜ ÖZ DEĞİL, SEMBOLDÜR!
(TURKTİME-ERSİN TOKGÖZ) 5 bini aşkın üyesi ile Türkiye’nin ...
 
Emin Çölaşan Turktime'a Konuştu
(ÖZEL-TURKTİME) Türk basının usta kalemi, Hürriyet Gazetesi yazarı Emin ...
Aleviler Eylemde Bakanlar Cemevinde
Alevilerin zorunlu din dersinin kaldırılması için Taksim’de eylem yaptığı ...
Tarım Sigortası İle Devrim Yaptık
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, devlet destekli tarım sigortasını ...
 
SOSYAL MEDYADA TAKİP ET
FACEBOOK'TA TURKTIME
TWITTER'DA TURKTIME
 
KATEGORİLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
ETİKETLER
  •KÜNYE
  •İLETİŞİM
  •REKLAM
 
 
  •Güncel
  •Siyaset
  •Dünya
  •Medya
  •Magazin
  •Spor
  •Kültür
  •Sağlık
  •Ekonomi
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
dolar
AB
Cüneyt Çakır
Bütçe
Ankara
mehmet özkan
mülteci
Avustralya
Nizhny Novgorod