Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN SONBAHAR, SARI YAPRAKLAR, SAĞLIKLI HÜZÜN VE METAL ELEMENTİ |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva DÜNYALARINI VERİN ÇOCUKLARA |
Cengiz Altınsoy Taş deyip geçmeyin |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar İZDÜŞÜM TEOREMDEN BAĞIMSIZSA KAPSANAMAZ |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Memleketimizde her bir seçimde, millet iradesini ortaya koyar. Uygulamalar, vaadler ve öneriler hakkında notunu verir. Bu not, sadece siyasi iktidarlar için değil, iktidara talip olan muhalif partiler için de söz konusudur.
Halkın seçimlerde ortaya koyduğu irade, çoğu kereler hem siyasi partiler hem de geniş halk kesimleri için mesajlar içerir. Özellikle, bu mesajların muhatabı siyasilerdir.
Millet, seçimlerde ortaya koyduğu tutum, tavır ve mesajlarla, partilerin program ve projeleri, söylem ve fiilleri hakkında notunu verir; yetersiz, hatta zararlı gördüğü politika ve uygulamalar, söylem ve fiiller hakkında “kırık not” verir.
Siyasi partiler ve vatandaşlar, demokrasi kültürünü özümsedikleri ölçüde, milletin verdiği bu mesajları alırlar. Verilen mesajlardan dolayı halkı azarlamazlar; bunları anlayıp kendilerini bu mesajlarla uyumlu hale getirmeye çalışırlar.
Halkı, reyinden ve tercihlerinden dolayı kınamak, suçlamak, hem demokrasi erdemi ile çelişir hem de milletin iradesinin tahkir ve tezyif edilmesi manasına gelir. Halkın iradesini aşağılayan, halkı bu iradesinden dolayı sorgulayarak nakıs ve suçlu gören parti ve kişiler, demokrasiyi özümsemiş olamazlar. Bunlar, kendi iradeleri ile uyumlu gördükleri ölçüde halkın iradesini makbul görürler; aksi halde halkın iradesini aşağılarlar. Halkın iradesini aşağılayanlar, demokratik değil, demokrasiye zararlı totaliter zihniyetli parti ve kişiliklerdir.
Burada halkın mesajını aldıktan sonra özellikle siyasi partilerin yapması gerekenler, ya bu mesajları aynen almak ya da kendilerinin bazı hususları halka anlatmakta yetersiz kaldıklarını düşünüyorlarsa, halkı bu konularda ikna edici söylem ve politikalar geliştirmektir.
31 Mart Seçimleri ile Alakalı Genel Manzara ve Bazı Tespitler
Ülkemizde 31 Mart 2024 günü yapılan yerel yönetim seçimlerinde, halk ortaya koyduğu iradesiyle, tüm siyasi kesimlere ve siyasete ilgi duyan herkese dersler verdi.
Bu seçimlerde, bazı seçim çevrelerinde benim için sürpriz olarak değerlendirilebilecek sonuçlar ortaya çıktı. Ama genelde sonuçlar, tahmin edilenlerle uyumlu oldu.
İktidar ve muhalefet partileri nezdinde, bu seçimlerde demokrasinin kazandığı noktasında ittifak edilmiş olması son derece önemli bir husustur. Yani yapılan çoğu vurgular, halkın demokratik iradesinin üstünlüğünün ifade edilmesi yönünde olmuştur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Acizler ve gafillerin yaptığı gibi bu tablonun suçu millete atılamaz. AK Parti’nin hatayı millette aramak gibi bir geleneği yoktur. Ben dâhil bu masanın etrafında yer alan hiçbir kimse 31 Mart seçimlerinin sorumluluğundan kaçamaz” diyerek, önemli bir demokratik olgunluk, halkın iradesine saygı ve kabullenme örneği ortaya koydu.
Seçim Sonuçlarının Tahlili
Bu seçimde AK Parti ciddi oy kayıpları yaşadı. Her ne kadar AK Parti’nin hanesinde %35.48 yazsa da, bunların içinde bazı seçim çevrelerinde MHP oyları da vardır. Cumhur İttifakının oyları %40.46. Bu oran, 2023 seçimleri ile kıyaslandığında oldukça düşüktür.
Sayın Erdoğan’ın da ifadesiyle, AK Parti ilk defa bu kadar “irtifa kaybetti”. AK Parti olarak oy oranı %44,3’ten yüzde 35,5’e, Cumhur İttifakı olarak ise %51,6’dan yüzde 40.46’ya geriledi. Bu seçimlerde, MHP’li oylar çıkarıldığında, AK Parti’nin aldığı oylar 2002 seçimlerinin de oldukça gerisinde kalmış görünüyor.
Bu seçimlerin sonuçları AK Parti yönünden şu şekilde değerlendirilebilir:
“Seçim sonuçları sükûnet ve soğukkanlılı bir şekilde değerlendirildiğinde, AK Parti oylarında meydana gelen ciddi düşüşler ve kaybedilen belediye başkanlıklarının sayısına bakıldığında, büyük bir gerilemenin meydana geldiği rahatlıkla söylenebilir. Dolayısıyla, bu seçimlerde AK Parti lehine bir başarı kesinlikle yoktur, şok edici bir gerileme mevcuttur”.
Bin türlü tekellüflü tevillerle bu gerçeklik görülmediği; “aslında AK Parti kaybetmedi, muhalefet şöyle oldu, böyle oldu” gibi dolambaçlı ve fiili gerçekliği görmeyen, gizleyen değerlendirmeler yapıldığı takdirde, bu durum, bir sonraki seçimlerde AK Parti’nin daha da gerilemesine sebep olabilecektir. AK Parti’yi yeniden yükselişe geçirecek önlemlerin, tamirat ve tadilatların yapılması için mutlaka resmin bütün boyutlarıyla görülmesi gerekiyor.
Bu sonuçlar, bir hezimet ve yok oluş ya da hezimetin ön safhası mı? diye sorulabilir.
Bu sorunun cevabını ANAP genel başkan yardımcısı Orhan Demirtaş’tan alalım:
“ANAP’ın oyları 1989 seçimlerinde yüzde 41'den yüzde 21’e gerilemişti. ANAP’ın elinde sadece 3 vilayet belediyesi kalmıştı. Bitlis, Hakkâri ve Malatya dışında bütün il belediyelerini CHP/SHP'ye kaptırmıştı. Seçmenler, 1989 seçimlerinde bizi (ANAP) bitirdi, ama bu seçimlerde (31 Mart) AK Partiyi uyardı, AK Parti toparlanabilir”!
AK Parti’nin 31 Mart seçimlerinde, bir önceki 14 Mayıs seçimlerine göre oy kaybı büyük oldu. AK Parti’nin 31 Mart seçimlerinde aldığı oy oranı, %44,3’ten (14 Mayıs 2023) %35,5’e geriledi. Bu yüzdelik diliminde Cumhur İttifakına dâhil MHP’den gelen oylar da var. MHP oyları çıkarıldığında, AK Partinin oylarının %30’lar civarında olduğu söylenebilir.
Bu neticeye göre 31 Mart seçimlerinin sonuçları, AK Parti yönünden şok edici düzeyde ağır bir yenilgidir, fakat bu, telafi edilemez bir gerileme değildir. Bir diğer ifadeyle, ortada 1989’da ANAP’ınkine benzer şekilde eriyip biten bir AK Parti yoktur, ama seçmen tabanı tarafından ciddi anlamda ders verilmek, ikaz edilmek istenen bir AK Parti vardır.
Bu seçimlerde CHP’nin aldığı oy oranı %37.76’dır. CHP’ye verilen oyların içinde, Batı’daki illerin büyük ekseriyetinde CHP ile DEM arasında yapılan “Kent İttifakı” kapsamında DEM’li seçmenler de yer almaktadır. Nitekim seçimlerden hemen sonra DEM’in İstanbul BB adayı Meral Danış Beştaş, bu durumu sarih olarak ifade etmiştir. Esasen DEM ve İyi Parti’den gelen oylarla, tepki oyları çıkarıldığında yine CHP’nin oylarının %25 bandında kalacağı söylenebilir. Ama resmiyette görünen sonuç, CHP’de toplanan oyların %37.76 olduğunu gösteriyor. Öyle ya da böyle, bütün bu oyların CHP’de toplaması, bu parti yönünden önemli bir başarıdır. Bunun da kabul edilmesi gerekiyor.
CHP’ye İyi Parti’den de hatırı sayılır miktarlarda oylar gitti.
31 Mart seçimlerinde, İstanbul ve Ankara’da DEM ile İyi Parti’nin adayları %1’in az üstünde ya da altında oy aldılar. Bu da göstermektedir ki, İstanbul ve Ankara’da İmamoğlu ve Yavaş’ın kazanmasında DEM ve İyi Partili seçmenlerin çok büyük katkıları oldu.
Her ne kadar 31 Mart seçimlerinde her bir parti kendi logosuyla seçimlere girdi ise de, özellikle DEM ve İyi Parti adayları, İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere çoğu seçim çevrelerinde ciddi seçim kampanyaları yapmadılar. Perde gerisinden verilen talimatlarla, bu iki partinin seçmen tabanının CHP’ye oy vermeleri sonucunda, İstanbul’da İmamoğlu, Ankara’da Yavaş, diğer bazı illerde CHP’li adaylar kazandı.
Kısaca ifade etmek gerekirse, her ne kadar İyi Parti ve DEM, ayrı ayrı aday çıkarmak şeklinde zahiren “ittifaksızlık” görüntüsü sergileseler de, gerçek ittifak sandıkta yapıldı. DEM ve İyi Partinin, alabilecekleri oyların CHP’ye kaydığı seçim bölgelerinde, sandıkta sahici manada CHP-DEM-İyi Parti ittifakının gerçekleştiği görülmektedir.
Bazı yerlerde DEM ve İyi Parti’nin sahici manada seçim kampanyaları yürütmemeleri, sandıkta gerçekleşen ittifakın, partilerin yönetimlerinden bağımsız olmadığını göstermektedir.
DEM’in oylarının tamamı kendi adayına, İyi Partili oyların tamamı kendi adaylarına gitseydi, Ankara’da olmasa da İstanbul’da Kurum’un kazanma ihtimali çok yüksekti.
AK Parti, kurulduğundan bu yana girdiği bütün seçimlerde ilk kez CHP’nin gerisinde kaldı. CHP 47 yıl aradan sonra ilk defa Türkiye genelinde yapılan bir seçimde en çok oyu alan parti oldu. Bu parti, en son 1977’de Bülent Ecevit’in Genel Başkanlığı döneminde %41,38 oyla birinci olmuştu. Bu vesileyle bu seçimlerin en kazançlı çıkanı CHP olmuştur.
Bu seçimlerde oransal olarak İyi Parti ciddi manada oy kaybı yaşadı, bir diğer ifadeyle bu parti resmen eridi. 2019’da alınan %7.52’lik oy oranı buharlaşarak, %3.76’ya düştü.
CHP oylarının AK Parti’nin üzerine çıkmasının iki yönü mevcuttur:
Birincisi, CHP oylarını artırırken, AK Parti’ye oy verebilecek milyonlarca seçmen sandığa gitmemiştir. Bu durum, oy oranının CHP lehine değişmesine sebep olmuştur. 31 Mart seçimlerinde sandığa gitmeyen seçmenlerin büyük ekseriyetinin AK Partili seçmenler olduğu düşünülüyor. Sayın Erdoğan’a göre, 2024 seçimlerinde, 2019 seçimlerine kıyasla sandığa gitmeyen 6 puanlık oyun ezici çoğunluğunu AK Partili seçmenler oluşturmaktadır.
İkincisi, CHP’ye giden oyların tamamının CHP’li seçmenler olmaması, bunların bir kısmının DEM ve İyi Parti’den “emanet” olarak gelen oylar olmasıdır. Özellikle CHP’li adayların kazandıkları çoğu seçim çevrelerinde, İyi Parti ve DEM’in çok düşük oylar almaları bu belirlememizin en büyük delilini teşkil etmektedir.
CHP'yi birinciliğe taşıyan temel etken, CHP’nin mutlak başarılı siyaseti ve uygulamaları değildir. Yani CHP, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere, kendisinde olan belediyelerin üstün başarıları, 2019 yılında seçmenlere verdikleri bütün vaadleri yerine getirmiş olmaları, CHP’li adayların 31 Mart seçimleri öncesinde verdikleri vaadlerin geniş seçmen kesimlerini tatmin etmiş olması gibi sebeplerle değil, bilakis bu konulardaki muazzam yetersizliklerine, hatta Ankara BB adayı Yavaş’ın “ben hiçbir büyük projeyi gerçekleştirme vaadinde bulunmuyorum” demesine rağmen, siyasi iktidara duyulan üst düzeyde tepkiselliğin bir neticesi olarak birinci parti olmuştur.
Bu seçimlerde, yerel ihtiyaçlar ve hassasiyetler değil, genel politikalara yönelik tepkisellik etkili olmuştur. CHP’nin birinci parti olmasının arkasında, ne adaylarının liyakatli ve vasıflı olmaları, ne proje ve icraatları, ne genel başkanı Özgür Özel, ne İmamoğlu ya da Yavaş vardı, iktidara duyulan yoğun tepki ve seküler kesimin CHP etrafında toplanması vardı.
Şayet bu seçimlerde başarılı icraatlar ya da hizmetlerde başarısızlıklar belirleyici olsaydı, Beşiktaş ve Kadıköy gibi belediyecilik hizmetlerinin sadece çöp toplamakla sınırlı olduğu ilçelerde CHP kazanamaz, Beykoz, Üsküdar, Tuzla, Keçiören gibi tek başına ABB ve İBB'den daha fazla icraatlar yapan ilçelerde AK Parti kazanırdı.
CHP için asıl kalıcı başarı, AK Parti’ye oy vermemek için sandığa gitmeyen ya da bu seçimlerde CHP’ye ilk defa oy verenlerin, sonraki seçimlerde CHP’de kalmaları olacaktır. Bu olur mu? Bilinmez. Ama bu kesimin gelecekteki eğilimlerinin ne yönde olacağı, AK Parti iktidarı tarafından tatmin edilip edilmemelerine ve diğer konjonktürel şartlara bağlıdır.
Geçmişte yaşanan tecrübelerden hareketle şu söylenebilir:
Küserek sandığa gitmeyen kişilerin, değişen şartlara bağlı olarak tekrardan sandığa gitmeleri söz konusu olabilmektedir. Fakat bir kere de olsa CHP’ye oy veren birinin geri dönüşü oldukça zor olmaktadır. Bu durum, özellikle AK Parti ya da diğer sağ partili seçmenler için söz konusu olmaktadır. Bu vesileyle, Cumhur İttifakı, küskünlük, kızgınlık, tepkisellik vb. sebeplerle emaneten CHP’ye giden seçmenlerin geri dönüşlerini sağlama konusunda oldukça zorlanacak gibi görünüyor. Geri dönüşlerin sağlanması için, Cumhur İttifakının çok yoğun çabalar sarf etmesi gerekiyor. Bu sebeple, milletin ikazı alınarak, ekonomi toparlanıp, Türkiye Yüzyılı inşa süreci başarıyla devam ettirildiği takdirde, AK Parti’den emaneten kaçan oylar tekrardan Cumhur İttifakına teveccüh gösterebilir.
Yazımızın başında bazı sonuçların kendim için çok sürpriz olduğundan bahsetmiştim. Bu sürpriz sonuçların başında Ankara ve İstanbul’daki seçim sonuçları gelmektedir. Burada asıl sürpriz olan, Ankara’da Turgut Altınok’un, İstanbul’da Murat Kurum’un kaybetmeleri değil, Altınok’un %28.35, Kurum’un da 11.55 gibi çok büyük bir farkla kaybetmeleridir. Benzer şekilde, Hatay’daki seçim sonuçlarının kıl payı AK Parti lehine olması da bana sürpriz gelen sonuçlardan biridir. Çünkü deprem sonrasında CHP’li Lütfi Savaş’ın tavırlarına yönelik yaşanan en üst düzeyde tepkiler, bu sonucu benim için sürpriz hale getirmiştir.
Peki, bu seçimlerde CHP neden en çok oyu aldı?
CHP’nin oy oranının yükseltmesini sağlayan bazı belli başlı temel hususlar şunlardır:
1- Yaşanan ağır ekonomik sıkıntıların hayat pahalılığını üst düzeylere taşımış olması sebebiyle bazı seçmenler, muhalefete oy vererek AK Parti iktidarını uyarmak istemiştir.
2- Ağır ekonomik şartlardan en fazla etkilenen, dayanılmaz ölçüde geçim zorlukları yaşayan emekliler, bekledikleri maaş zammı yapılmayınca, AK Parti iktidarını cezalandırarak ciddi şekilde uyarmak amacıyla, ya sandığa gitmediler, ya da CHP’ye yöneldiler.
3- Önceki seçimlerde farklı partilere oy veren çoğu seçmenlerin, hoşnut olmadıkları iktidar karşısında, mensubu oldukları muhalefet partilerinin parçalanmışlık ve dağınıklığına bağlı olarak ortaya çıkan, beceriksizlik ve başarısızlıklara tepki göstererek, sürekli kaybederek hayal kırıklığı yaşamamak için CHP’de toplandılar. Bu şartlara bağlı olarak CHP, muhalefetin büyük partisi olarak bir cazibe merkezi haline geldi. Daha önce TİP, İYİ Parti, DEM, Deva, Gelecek, Saadet vd. partilere oy veren çoğu seçmenler, yeni pozisyonla uyumlu olarak, AK Parti’ye karşı CHP’de toplanarak güç birliği yapmış oldular.
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 21395 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |