Talat Atilla Ankara madem bilmece çözdürmeyi seviyor, deneyelim! Dikkat sahte Mesih! |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN SONBAHAR, SARI YAPRAKLAR, SAĞLIKLI HÜZÜN VE METAL ELEMENTİ |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva DÜNYALARINI VERİN ÇOCUKLARA |
Cengiz Altınsoy Taş deyip geçmeyin |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar İZDÜŞÜM TEOREMDEN BAĞIMSIZSA KAPSANAMAZ |
M. Kürşat Türker ARA-SIRA |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Etkileşimlere Kapalı Bürokratik Yapı
AK Partiye yönelik temel eleştirilerden biri de, “katı bürokratik sarmal içinde, çevreden gelebilecek etkileşim ve eleştirilere kapalı hale gelmiş” olmasıdır.
AK Parti sayesinde belli mevkilere gelen üst ve orta düzey bürokratların, her ne kadar “devleti temsil” etseler de, algısal olarak “AK Parti’nin bürokrat”ları olarak bilinmeleri ve bunların da geniş halk kesimlerine kendilerini kapatmaları, en azından bu yönde çok yoğun “algıların ortaya çıkması, bu partiyi bir başka yönden yaralamaktadır.
Şöyle bir belirleme yapılıyor:
“AK Parti, başta silahlı bürokrasi olmak üzere, kendilerini devletin ‘vesayet mercii’ olarak gören, milletin vasisi pozisyonunu üstlenen kamu bürokrasisine karşı, gücünü halkın desteğinden alan, demokratik meşruiyete sahip siyasi parti olarak mücadele ederek güç kazandı ve bu mücadele neticesinde de büyük ölçüde bürokrasiyi egemenliği altına aldı. Şimdilerde ise AK Parti ile atadığı bürokratların bütünleştiği bir yapı ortaya çıktı”.
Ünlü Fransız Siyaset Bilimci Maurice Duverger, “siyasi partilerin, kriz dönemlerinde kuruluş dönemlerindeki reflekslerine döndüklerini” belirtir.
AK Parti, ilk kurulduğu dönemlerde bürokrat ve teknokrat ağırlıklı değil, çok çeşitli toplumsal kesimler ve siyasetçilerle siyaset sahnesinde yer aldığı için, Türkiye’ye çözüm yolu arama ve bulma konusunda oldukça başarılı oldu ve bu kimliği ile de kuruluşundan çok kısa süre sonra iktidara geldi.
AK Parti'nin 31 Mart seçimlerinden sonra yapması gereken, Duverger’in belirlemeleri ile uyumlu olarak, kuruluştaki misyon ve kapsayıcılığa dönmesidir. Elbette ki bunu en fazla zorlaştıran unsurlar, “bu partinin, güçlü bir bürokratik yapıya sahip olması, parti içindeki yerleşik düzenin bu misyona dönüşü ne ölçüde mümkün kılacağı” meselesidir.
Siyaset Bilimci Murat Yılmaz’ın bu konuya ilişkin belirlemesi şu şekildedir:
“AK Parti’nin içine etrafına öbeklenmiş bürokratik ve teknokratik zümrelerin ve seçim sonuçlarını dahi telaffuz etmekten korkan okur yazar grubundan kurtularak partiyi topluma ve sandıktan çıkan gerçeklere açacak esaslı bir dönüşüme ihtiyacı vardır. Önümüzdeki dört yılda güneş görmüş buz gibi erimemenin başka bir yolu mümkün görünmüyor” (31 Mart Yeni Bir Siyasi Milat mı?, Star Gazetesi Açık Görüş, 06.04.2024).
Burada bir belirleme daha yapalım.
Demokratik temsil gücüne sahip AK Parti iktidarının, atanmış kişilerden teşekkül eden kamu bürokrasisine hâkim olması, bürokratik iradenin, seçilmişlerin üstünlüğü ilkesi ile uyumlu olarak, demokratik siyasi iktidarın iradesine uyumluluğunun sağlanması, demokrasi teorisi ile uyumludur.
Fakat AK Parti’nin katı bürokratik sarmal içinde, çevreden gelebilecek etkileşimlere kapalı olma pozisyonundan da kurtulması gerekiyor.
Yani AK Parti, bürokratik iradeye hükmetmeli, ama bürokratik irade ile bütünleşerek eleştirilemez bir yapıya da dönüşmemeli. Aksi halde, gücünü halktan alma misyonu kaybolur.
AK Parti’yi, özellikle klasik CHP’ye karşı en mümtaz kılan özellik, bürokratik irade yerine halkın iradesine yaslanması, gücünü halktan almasıdır. Bu misyondan uzaklaşarak bürokrasi ile ittifak tesis etmesi halinde, AK Parti, halkın karşısında konuşlanmış olacaktır ki, bunun neticesi AK Parti’nin klasik CHP’lileşmesidir. Bu akıbet, AK Parti’nin sonunu getirir, güneş sıcağına maruz kalan buz gibi erimesine sebep olur.
Elbette ki, AK Parti’nin 2001 misyonuna mutlak dönüş yapması söylemi tamamen hayali kalabilir. Ama 2001 felsefesi temelinde, iktidar yapısı içinde yeni kimliğini tekrardan şekillendirebilir. Bu yeni kimlik şekillenmesi, bürokrasiye hükmeden, ama bürokrasi ile işbirliği yaparak kendisini halkın etkileşimine kapatan pozisyonuna düşmemek şeklinde olmalı. AK Parti bunu yapamadığı takdirde, gelecek yıllarda işi oldukça zor görünüyor.
Muhalefette Gerçekleştirilen Hülleli Seçim İttifakı
AK Parti’nin 31 Mart seçimlerinde CHP’nin gerisinde kalmasının bir diğer diğer sebebi de, bir yandan CHP tarafından belirlenen adayların özellikleri, diğer yandan da, DEM ve İyi Parti’nin ayrı aday göstermeleri ile çelişen ittifakların, hülleli şekilde icra edilmesidir.
CHP, başta Ankara ve İstanbul olmak üzere çoğu seçim çevrelerinde, belediye başkanlığı adaylarını, milliyetçi ve sağ siyaset geleneğinden gelen kişiler arasından belirledi. CHP, bu seçimlerde otoriter, militan, dışlayıcı laikçi bir söylemle, irtica korkutmalarıyla, tarikatçılar bizi kesecekler, vb. türden propaganda faaliyetleri yürütmedi.
Ayrı adayların çıkarılması görüntüsü altında, hem DEM’li hem de İYİ Partili oyların CHP’ye akışı sağlandı. Sandıkta öylesine hülleli bir ittifak siyaseti tatbik edildi ki, esasen bir araya gelmeleri mümkün ve muhtemel görünmeyen DEM’li seçmenlerle İyi Partili seçmenler, gerek adayların kimliği gerekse diğer etkenlerle CHP potasında toplandılar. Elbette ki bunun çok bilinmeyenli çok yönlü sebepleri var. Şimdilik bu kadarlık tespitle iktifa edelim.
Burada, hülleli sandık ittifakı yoluyla, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere DEM’li ve İyi Partili seçmenlerin çok büyük ekseriyetinin CHP çatısı altında toplanması, CHP’nin çoğu seçim çevrelerinde başkanlığı kazanmasını sağladı.
Bu seçimlerde DEM, Kent İttifakı kapsamında yürütülen anlaşmalı siyaset sebebiyle pek olumsuz yönde etkilenmedi ise de, İyi Parti iyice eriyerek tuz-buz oldu. Dolayısıyla, bu hülleli sandık ittifakı, CHP’yi birinci sıraya çıkarıp, AK Partiyi ikinci sıraya düşürürken, İyi Parti’yi dibe indirdi.
Erdoğan’ın Özeleştiri Yapan Açıklamaları
Önceki yazılarımızda, AK Parti’nin 31 Mart seçimlerinde başarısız olmasının, kısa, orta ve uzun zamanlara yayılan çeşitli sebepleri üzerinde durduk.
Bundan sonra, daha önce teşhis ettiğimiz 31 Mart seçimlerinde meydana gelen hasarlı durumdan kurtuluşa ilişkin değerlendirmeler yapacağız.
31 Mart seçimlerinden birkaç gün sonra AK Parti MYK toplandı ve 31 Mart seçimleri enine boyuna konuşuldu. Sayın Erdoğan bu toplantı sonrasında şu açıklamaları yaptı:
“Partimizin organlarında mahalli idareler seçimlerinin neticelerini açık yüreklilikle değerlendireceğiz, öz eleştirimizi cesaretle yapacağız. Her zaman demokrasinin, sandığın tarafında yer aldık. Bugün de aynı sorumluluk duygusuyla hareket ediyor, milletin iradesinin üzerinde güç tanımıyoruz. Sonuçlar elbette ki hepimizi üzdü. Hayatta kaybetmek de var. Biz inanan insanlarız. ‘Bunda da bir hayır vardır’ diyeceğiz. Bundan sonraki süreçte kendimizi hesaba çekip eksiğimizi, fazlamızı tespit edeceğiz. Önümüzde, seçimlere kadar yeterli bir dönem var. Bu dönemi iyi değerlendirmemiz lazım. Bu süreci çok iyi yönetip, yine milletin gönlüne gireceğiz. Sandığa küsen vatandaşlarımızı iyi analiz edeceğiz. Neden böyle bir tavır sergilediğini iyi anlayacak ve gerekenleri yapacağız. Seçim analizi yaparken artık ekonomiye odaklanacağız. Bu konuda özellikle dar ve sabit gelirliler için mümkün olan adımları atacağız. Emeklilerle alakalı mağduriyetler oluştu. Bu mağduriyetleri giderecek çalışmalarımız olacak. Ekonomik program ve bütçe kapsamında gerekli adımlar zaman içinde atılacak. Ya hatalarımızı görerek kendimizi toparlarız ya da güneşi gören buz misali erimeye devam ederiz. Güneşi gören buz gibi erimemek için, eleştirdiğimiz partilere benzememek için, daha ağır bedeller ödememek için hatalarımızı görüp kendimizi toparlamalıyız ve milletle aramızdaki ‘gönül köprüleri’mizi yeniden güçlendirmeliyiz. Milletin bize verdiği mesaj gayet nettir. Nerede bir eksik, hata, kasıt veya ihanet varsa, üzerine gitmek boynumuzun borcudur. Diğer türlü, Allah korusun, daha büyük felaketlerin, daha sarsıcı kayıpların yaşanmasına mani olamayız. …Milletin sandıkta verdiği mesajları en isabetli, en objektif şekilde akıl ve vicdan terazimizde tartarak gerekli adımları mutlaka atacağız”.
Önümüzdeki süreçte, 31 Mart seçimlerinin AK Parti’de meydana getirdiği hasarların giderilmesi için belirlenen yol haritası ile alakalı bilgiler de kamuoyu ile paylaşıldı. Buna göre, Erdoğan başkanlığında toplanan MYK’da 31 Mart’ın genel değerlendirmesi yapılarak, sandığın ayrıntılı MR’ı çekilmek üzere yeni bir yol haritası hazırlandı.
Seçim sonuçlarını değerlendirmek üzere 4 ayrı komisyon kurulacak.
Komisyonlar; siyasî, ekonomik, sosyolojik ve kampanyalar şeklinde olacaktır. Komisyonlarda genel başkan yardımcıları, akademisyenler ve ilgili bakanlar yer alacak.
31 Mart seçimleri, teşkilat, adaylar, mevcut parti programı, yerel yönetimler, ekonomi, partinin genel politikaları, işleyişi, birçok parametrede detaylı bir şekilde incelenecek.
Yeni yol haritasında ilmi verilerin de ön planda tutulacağı belirtilen açıklamada, izlenecek yola ilişkin bazı ayrıntılar da yer aldı.
Bu kapsamda, aynı sandıktaki büyükşehir-ilçe-belediye meclisi oyları karşılaştırılacak. Büyükşehirde AK Parti, ilçede başka parti kazandıysa ilçe adayının benimsenip benimsenmediğine bakılacak. Sandığa gelmeyen seçmenler tespit edilecek. Hangi partinin seçmeninin nerelerde sandığa gelmediği irdelenerek detaylı raporlar hazırlanacak.
Rapor ortaya çıktıktan sonra AK Parti saha çalışmalarında seçmenle gönül köprülerini inşa etmeye dönük politikalara aralıksız devam edecek. Sadece seçim ve vaat odaklı değil duygusal bağ kuracak şekilde yeni bir iletişim stratejisi uygulanacaktır. Seçmen profiline göre işlenecek konular ve verilecek mesajlar özel olarak belirlenecektir.
İzlenecek programla alakalı bir ayrıntı daha verelim.
Yeniden 81 ilde sahaya inecek olan AK Parti, büyükşehir, il, ilçe ve beldelerde seçmenlerin AK Partiye neden oy vermediklerine dair yaklaşık 40 soruluk bir anket çalışması yürütecek. Vatandaşlara, “beklentileriniz nelerdir?”; “AK Parti belediyelerinden memnun musunuz?”; “Neden sandığa gitmediniz?” gibi sorular sorulacak. Daha sonra anketler çalışma kurullarında değerlendirilerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunulacak.
31 Mart seçimlerinde AK Parti’nin, ciddi boyutlarda gerilemesine sebep olan olumsuzluklardan kurtularak tekrardan oylarını artırması, küserek sandığa gitmeyen ya da diğer partilere giden seçmenlerin tekrardan gönüllerinin kazanabilmesi mümkün müdür? Sorusu akla takılmaktadır.
Bu sorunun cevabını iki bakış açısı ile verdikten sonra, kanaatimizi paylaşacağız.
Bu soruya, Talat Atilla şu cevabı veriyor:
“(Erdoğan’ın öz eleştirilerinde yer alan tespitlerin) realize edileceği konusunda o kadar emin değilim. Çünkü... İktidarın nüfuz ettiği her yerde, yorgun, fazlasıyla doymuş, kendisini iktidar sonrasına hazırlayan ve risk almadan yürüme refleksini içselleştirmiş kadrolar var”.
Diğer bazı yazarlar ise geçmişte benzer tökezlemelerden sonra Erdoğan’ın karizmatik kişiliği sayesinde AK Parti’nin tekrardan yükselişe geçtiğini, 31 Mart travması sonrasında da benzer başarıların gerçekleşebileceğini, Erdoğan’ın bunu başaracak güce sahip olduğunu belirtmektedirler.
Kanaatimizce AK Parti’nin yeniden yükselişe geçip geçemeyeceği, Erdoğan’ın sözünü ettiği hataların, aksaklıkların aşılmasına, bir de ekonomik performansa bağlıdır. Bütün bunları bugünden yarına peşin olarak kestirebilmek zordur.
Ama şunun da kesinlikle unutulmaması gerekir:
“Uzun süre iktidarda kalmanın bazı avantajları olduğu gibi, dezavantajları da vardır. Ayrıca uzun süreli iktidarda olmanın, çok sayıda farklı etken faktörleri söz konusudur. Bu sebeple, mevcut şartlarla 2001 şartlarının karıştırılmaması icap eder”.
Burada yapılması gereken, mutlak olarak 2001 dönemine dönmek değil; 2001 yılında AK Partiye kimliğini kazandıran misyon temelinde, yeni kazanımlarla, partinin yeni kimliğini oluşturulması icap eder. Bu işin de, partinin yapısı, bürokratik vesayetçi temelde değil, halkın iradesi temelinde, sağlam gönül köprüleri inşa edilerek, halkın yüreğine dokunarak, kibir hastalığından kurtularak yapılması icap eder.
Kırmadan, Dökmeden, Sükûnetle Islahatın Yapılması
AK Parti 23 yıldır faaliyetlerini yürüten bir partidir. Elbette ki belli bir kurumsal yapısı, yerleşiklik kazanmış teamülleri mevcuttur.
AK Parti, 23 yıllık tarihi boyunca ciddi badireler atlattı. Bu parti, 2001 yılında hiçbir tarihi kökleri olmayan bir parti olarak kurulmadı. Geçmişte yaşanan ağır buhranlı süreçler yaşandıktan sonra bu parti kuruldu. Sayın Erdoğan bu durumu şu sözlerle ifade etmiştir:
“Bu geldiğimiz noktaya düşe kalka geldik. Biz bu noktaya yenilgi yenilgi büyüyerek geldik. Baskılar gördük, zulümlere maruz kaldık, işkencelerden geçtik, hapislerde yattık, darbeler yedik; partilerimiz kapatıldı, yasaklandık, kovulduk, ötelendik, haksızlığa, hukuksuzluğa, zorbalığa uğradık”.
Bu vesileyle, yukarıda sözünü ettiğimiz 31 Mart seçimlerinin sonuçları üzerinde etki eden faktörlere bağlı olarak, parti içinde alınacak önlemlerin de, DEVRİM tarzında, yıkıcı yöntemlerle değil, her bir sorunlu alan, araştırma ve tahliller yoluyla sahada tespit edilerek, bu sorunların, kırmadan, dökmeden, kavl-i leyyinle halledilmesi gerekiyor.
Dersler çıkarıp, tekrardan yükselişin formülü araştırılırken, suçluları arayıp onları cezalandırmak yerine, sorunlu alanları teşhis edip, suçlayıcı ve cezalandırıcı üsluplar yoluyla partilileri küstürmeksizin, kırıp dökmeksizin, ıslahatın yapılması gerekiyor.
Bu işlerin yapılması, bazı kişilerin hoşuna gitmeyebilir. Bu kişilerin hoşuna gitmiyor diye de, ıslahatın yapılmasından imtina edilmemeli. Islahat işlemleri kapsamında, yapıcı uygulamalarla, sahada tespit edilen bazı arızalar gerekçe gösterilerek, bu arızaların bazılarında rolü olan uygulamalarda yer alan kişiler ikna edilerek, bunlardan bazılarının varlıkları partiye zarar veriyorsa, yıkıcı ve suçlayıcı üsluptan imtina ederek, bir kan değişimi yapılabilir. Onların yerine, daha yapıcı ve katkı sağlayıcı şahsiyetler ikame dilebilir; edilmelidir de.
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 25005 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |