İmam bayıldı’ gerçekten güzel bir yemektir…
Fakat benim ‘İmam baymam’ başka!
Okuyunca, “imam baymamın” lezzetini ve nedenini anlayacaksınız…
Biz gazetecilerin işi gerçekten çok zordur…
Günaydın gazetesinde polis muhabiri olarak görev yaptığım dönemde; gece gündüz zevkle çalışıyordum.
Nöbetçi olduğum bir gece, polis telsizinden; hastaneden bebek çalındığını öğrendim!
Uzun yıllar geçmesine rağmen hala içimden atamadığım ‘amatör ruh’ heyecanı ile fotoğraf makinemi kapıp, hastaneye koştum…
Bebeği çalınan anne yatağın içine oturmuş; hüngür, hüngür ağlıyor eşi de, hemşirelere bağırıp çağırıyordu.
Bir süre sonra bebeğin çalındığını duyan tüm aile yakınları da oraya gelince, hastanenin koridoru ana-baba gününe döndü!
Diğer hastalar rahatsız olduğu için doktor ve polisler ikazda bulunarak, hastanenin dışına çıkmalarını istiyorlardı…
İlk işim, bebeği çalınan anne ile babanın fotoğrafını çekmek oldu.
Hemen vakit kaybetmeden, polis ve doktorlarla tartışan diğer kişileri de görüntülemeye başladım…
İşte ne olduysa, o sırada oldu!
Bebeği çalınanların yakınları bir anda tartışmayı kesip, beni kovalamaya başladılar…
Orada bulunan iki polis, servis nöbetçi doktoru, hemşire ve hastabakıcılar da; onlara katılıp düştüler peşime!...
Ben kaçıyorum, onlar kovalıyor ve arkamdan bağırıyorlar:
“Filmi hemen ver!”
“Nasıl çekersin fotoğraflarımızı?”
“Copu kafanda kıracağım”…
Merdiven basamaklarını üçer dörder atlıyordum.
Bu kovalamacanın sonunda kendimi bodrum katta buldum!
Israrla peşimden geliyorlardı, bu sırada ‘Morg’ tabelasını gördüm ve içeriye girdim…
Eskiden hastanelerin morgları şimdiki gibi modern değildi!
Ölenler bir sedyenin üzerine yatırılır ve beyaz bir çarşaf, kapatılırdı.
Yakalanmamak için boş bir sedyeye yatıp, çarşafı örttüm üzerime…
Peşimden gelenlerin seslerini duyuyordum:
“Bu adam nereye kaçtı?”
“Morga girmesin?”
“Hayır, hayır cesaret edemez!”
Bir-iki dakika sonra sesler kesilmişti.
Tam kalkıyordum ki, morgun kapısı açıldı ve ışık yandı.
İşte o an, içimi bir korku sardı!
“Tamam, şimdi gerçekten beni öldürüp, morga bırakacaklar” diye düşünüyordum ki, çarşafın arasından; içeriye giren kişinin hastanenin imamı olduğunu gördüm ve daha önceden tanıdığım için de hemen doğrulup:
“Selam, hocam” diye seslendim!
İmam, ne olduğunu anlayamadı…
Gözlerini iri, iri açmış bana bakıyordu; adeta donmuştu!
Gözlerini elleriyle ovuşturup, bir daha dikkatlice baktı, baktı…
Dua etmeye başladı:
"La ilaha illah...La ilaha illallah..."
Daha sonra;
oracığa bayılıverdi!...