TBMM Genel Kurulu’nda kavgalar hiç eksik olmuyor; en küçük bir eleştiriye bile tahammül edemiyorlar.
Geçen hafta da bayan milletvekilleri sille-tokat birbirine girdi…
Bu kadar da olmaz, hiç yakışmıyor; pek tabii ki medya da eleştirecek, vatadaş da!.
Gazetelerde TV ekranlarında haber, fotoğraf ve görüntüleriniz yayınlanınca; ‘yalan haber’ diyorsunuz.
Görünen köy kılavuz istemez!
Tüm açıklığı ile görülüyor; gerçekler kanıtlı olmasına rağmen ‘yalanlamak’ doğrumu?
Meslek yaşamım içinde çok anım var!..
İşte onlardan biri:
GAZETECİ VE SİYASETÇİ DOSTLUĞU
"Sayın vekilim, öbür dünyaya gazeteci olarak gelip, sizinle röportaj yapacağım...
Manşeti şöyle olacak:
Dünya'da bizlere yalancısınız diyen vekil ile izin alıp görüştüm...
Cehennemde Herşeyi Anlattı..."
Gazeteci, siyasetçi dostluğu bir başkaydı o dönemlerde...
İktidar olsun, muhalefet olsun; ayırım yapmazlardı medyaya!
Rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel her konuşmasının başında veya sonunda
şöyle seslenirdi; partisinin milletvekillerine:
“Eğer, eleştirilere tahammülünüz yoksa sakın siyasetçi olmayın. Çünkü her eleştirinin arkasında bir 'doğru' vardır. Gazeteciler de görevini yapıyor pek tabi ki... Bu eleştirilere hep küserseniz, yaptığınız yanlışlar birikir, birikir ve sizleri o kadar üzer ki; işte o zaman iş işten geçmiş olur!”
Demirel'in siyasete girenler için söylediği bu sözü hiç unutamam!
Ama günümüzde iktidar partisi vekilleri olsun, muhalefet partisi vekilleri olsun en küçük bir
eleştiriye bile tahammül edemiyorlar; bağırıp, çağırıyorlar birbirlerine ve gazetecilere!
*****
Yazıma 'gazeteci- siyasetçi dostluğu bir başkaydı o zamanlar' diye başlamıştım...
Gerçekten o güzel günleri hiç unutamam!
Şimdi anlatacağım anım sizleri hem güldürecek hem de düşündürecek.
GAZETECİLER CEHENNEMDE YANACAKSINIZ!
Yıldırım Akbulut'un Başbakan olduğu dönemde TBMM iktidar kulisinde Anavatan Partisi milletvekilleri ile sohbet ediyordum...
Bu sırada aynı partinin milletvekillerinden (ismini vermeyeceğim) sohbetimize katıldı.
Bir süre bizleri dinledikten sonra sinirli bir şekilde devreye girdi:
“Yahu arkadaşlar gazeteci ile neden böyle rahat konuşuyorsunuz?”
Bunun üzerine diğer vekiller tepki gösterdiler:
“Gazeteciler görev yapıyor. Onlar olmazsa biz nasıl sesimizi duyuracağız!”
Yine aynı kasıntı tavrıyla vekil arkadaşlarına cevap verdi:
“Gazetecilerin hepsi yalan yazıyor.”
Bunun üzerine aralarında tartışmaya başladılar...
Sonunda dayanamadım devreye girdim:
“Sayın vekilim biz gazetecilere yalancı diye ithamda bulunuyorsunuz! Şimdi bu suçlamanızı
yazsam yalan mı?”
Ortalık iyice gerginleşti...
Vekil arkadaşları:
“Sen eleştirilere tahammül edemiyorsun ve gazetecileri suçluyorsun buna hakkın yok.”
İkinci kez devreye girdim:
“Sizin hakkınızda kim yalan yazdı da bu kadar öfkelendiniz vekilim?”
Bir süre sustuktan sonra cevap verdi:
“Siz gazeteciler cehenemde cayır cayır yanacaksınız.”
Bunun üzerine bende tebessüm ederek:
“Tamam vekilim sıramız gelince orada görüşürüz.”
İyice sinirlenmişti:
“Ne demek istiyorsun sen?”
Fazla gerginlik yaratmak istemediğim için esprili bir yanıt verdim! Gerçekten
eleştirilere hiç tahammülü yoktu!..
“Sayın vekilim, öbür dünyaya gazeteci olarak gelip, sizinle röportaj yapacağım...
Başlık manşeti şöyle olacak:
Dünya'da bizlere yalancısınız diyen vekil ile
izin alıp görüştüm...
Cehennemde Herşeyi Anlattı..”
Bu yanıtım üzerine, olaya şahit olan vekillerin kahkaha sesinden TBMM kulisi
yankılandı.
O sırada hızla uzaklaşan milletvekili daha sonra yanımıza gelerek özür diledi!
Cumhurbaşkanlıkları dönemlerinde yaptığım röportajlarım sırasında Turgut Özal ve Süleyman Demirel'de bu olayı anlatınca dakikalarca gülmüşlerdi!
Hatta her karşılaşımızda Özal’da, Demirel’de yanıma yanaşarak: “Tuğrul, çok güzel bir cevap vermişsin” diyerek tebessüm ederlerdi!.
Mekanları cennet olsun.