TURKTİME: DYP DP oldu ama DYP tekrar açıldı ve sizin bu yeni DYP’nin başına geçeceğiniz söyleniyor. Var mı böyle bir şey?
MENDERES: DYP kapanmış, arkasından kurulmuş. Kuranlar Adalet Partisi’nin gençlik kollarından gelenler ve bir bölümünü de yakından tanıdığım arkadaşlarımdır. Bu bir protesto hareketidir. DYP’nin DP olma sürecinde yapılan yanlışları yansıtabilmek, açıkça gösterebilmek için ortaya konmuş bir harekettir. Bundan, şu aşamada ileriye yönelik çok fazla bir siyaset senaryosu üretilebileceğini zannetmiyorum.
TURKTİME: Neden?
MENDERES: Seçim sonrası her açıdan çok sisli, hiçbir netlik yok. Türkiye, tartışması gerekenleri tartışarak seçime gidecek gibi gözükmüyor. Ama 22 Temmuz seçimlerinden sonra Türk siyasetinde akıp durulma, nispi istikrar olmayacağını, doğurgan bir siyasi iklimin gelişeceğini tahmin ediyorum. Seçimlerden Ak Parti çok güçlü çıksa da gerek Türkiye’nin iç ve dış gündemi, gerekse ekonomik durumun getirdikleri itibariyle önümüzdeki günlerin Türk siyaseti için çok doğurgan olacağı kanaatindeyim. Hatta yeni oluşumlar ve yeni bölünmeler ve ayrılıkları da kaçınılmaz görüyorum. CHP bu seçimden oylarını artırarak çıkmış olsa de ne ta başına ne de koalisyon ortağı olarak iktidara gelebilme şansı çok fazla gözükmüyor.
TURKTİME: Ama MHP-CHP yakınlaşması ve koalisyonu son günlerde çok konuşuluyor…
MENDERES: Zorlukları olur... Önce aritmetik olarak buna güçlerinin yetip yetmeyeceğine bakmak lazım. İkinci olarak Baykal önemli bir siyaset adamıdır ancak uzun zamandır siyasette ve belli bir yaşa da geldi. Önümüzdeki seçim sonrasında CHP iktidar yada iktidarın bir parçası, Baykal da Başbakan olamadığı takdirde bu seçimin Baykal’ın son seçimi olabilmesi uzak bir ihtimal değil. AP-DP çizgisindeki bu günkü boşluğun bir şekilde doldurulmak isteneceğini düşünüyorum. AK Parti’nin de kendi birlik ve bütünlüğünü koruyabilmesi çok daha zor olacaktır.
TURKTİME: Sizin seçim tahmininiz nedir? Kaç parti meclise girer?
MENDERES: Ak Parti, MHP, CHP ve bir de bağımsızlar girip sonra birleşirler. Genç Parti bir sürpriz yapabilir mi bilmiyorum. Fakat hala epey bir zaman var. Dolayısıyla bu tahminim tekrarlanabilir ve değişebilir.
TURKTİME: Oyunuzu kime vereceksiniz?
MENDERES: Henüz bir parti bulamadım, arıyorum.
ERKAN MUMCU İLE DYP’SİZ BİR FORMÜL İÇİN GÖRÜŞTÜK FAKAT…
TURKTİME: Her ne kadar Mumcu tarafından yalanlansa da, ortaya çıktı ki Mumcu ile “Ağar’ı dışlayan bir çözüm” için görüşmeleriniz olmuştu. Bu görüşmelerden neden olumlu bir sonuç çıkmadı?
MENDERES: Evet, bu konuyu Mumcu görüştük. Ama neden bu görüşmelerin kesildiği benim de meçhulüm. Görüştük, tekrar görüşmek üzere ayrıldık ancak ondan sonra DP-Anavatan birleşmesi gündeme geldi. O arada ne oldu, ne değişti ben bilmiyorum. O, benim için kapalı ve karanlık kaldı.
TURKTİME: Tam da DYP-Anavatan birleşme esnasında bu görüşmeyi neden açıkladınız?
MENDERES: İşte tam da bu sebepten bu sebepten görüşmeden ve içeriğinden bahsettim. Aslında kişisel görüşmeyi açıklamamak benim prensibimdir. Fakat birdenbire bir büyük değişiklik meydana geliyor ve olaylar bu iki partinin cumhurbaşkanlığı seçinin önünü tıkamaları, konunun Anayasa Mahkemesi’ne gitmesi gibi ana eksen etrafında gelişiyor. Onun için bunu kamuoyunun bilmesi gerekiyordu. Bunu yerine getirmek için söylüyorum, o görüşmede DP çatısı altında Anavatan-DYP birleşmesi değil, tam tersi Ak Parti iktidarı karşısında ve DYP’yi dışlayan formüllerin ne olabileceği hususunda bir görüş alışverişi yaptık.
TURKTİME: Neden illa DYP’yi dışlayan bir formül?
MENDERES: Çünkü DYP o günkü şartlarda Ak Parti’ye yakın, adeta onunla bir koalisyon arayışı içinde bir görüntü sergiliyordu. Oysa ortak kanaatimiz Türkiye’nin asıl meselesinin hızla bu seçimlerde Ak Parti’ye karşı ama yine odağında merkez sağdan gelen bir hareketin yer aldığı bir formüldü. Bu doğrultuda partiler arası birleşmeler veya seçim ittifakları olabilirdi. Ama olmadı.
TURKTİME: Tam böyle bir görüşme ortasında anlamadığınız bir şekilde aradan çekilen ve yön değiştiren, sonra görüşmeyi ifşa etmenizle birlikte “Lider olamadı, bu yüzden çamur atıyor” diyen Erkan Mumcu’nun tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
MENDERES: Önemsemiyorum. Zaman ayırmaya değer bulmuyorum. Benim için devre dışıdır. Allah işini gücünü rast getirsin!
GEÇMİŞİMLE BÜTÜNLÜK İÇİNDE YAŞIYORUM…
TURKTİME: Sizin parti değiştirmeleriniz ve farklı zamanlarda yaptığınız konuşmalar anımsatılıyor ve bu çelişkiler girdabında babanızı temsil edip edemediğiniz tartışılıyor. Kararlarınız çelişki midir ve babanızı temsil edebiliyor musun?
MENDERES: Yaptıklarımın hepsinin doğru ve tutarlı olduğuna inanıyorum. Aydın Menderes babasını temsil ediyor mu sorusu bana soruluyorsa, layıkıyla ettiğim kanaatindeyim. Etmiyor diyorlarsa, benim onlara sorum ancak şu olabilir; peki öyleyse kim ediyor? Onlar falanca ediyor derlerse belki oradan bir karşılaştırma yapıp onların bu soruları üzerine acaba bir yanlışım olmuş mu olmamış mı diye yeniden düşünmek fırsatını bulurum.
TURKTİME: Geriye dönüp baktığınızda siyasi hayatınızda “keşke yapmasaydım” değdiniz şeyler oldu mu?
MENDERES: Hemen hemen olmadı. Hiçbir zaman nedamet duymadım. Her kararımın kendine göre nedeni vardı, şartları vardı. Çok şükür kendi geçmişimle bir bütünlük içinde yaşıyorum.
TURKTİME: İsmi marka olmuş babaların çocukları, o ismin sağlayacağı avantaj nedeniyle bir yandan şanslı olurken bir yandan o isme layık olma, onun altında kalmama gibi bir handikapa sahipler. Yaşamınıza baktığınızda sizde hangi duygu daha ağır bastı? Hiç o ağırlığı hissedip keşke babamın ismi bu kadar büyük olmasaydı dediniz mi?
MENDERES: Hayır, demedim. O benim için büyük bir gurur ve iftihar kaynağıdır. Öyle bir insanın evladı olmaktan duyduğum hazzın yerine başkasını koyabilmek mümkün değildir. Bu benim hayatımın önemi ve her şeyi. O yoksa ben kendimi düşünemem, tanımlayamam.
HAYATIM DRAM DEĞİL, BİR İMTİHAN KAPISIDIR
TURKTİME: Sizinle ilgili en sert eleştirileri yapanlar bile hayatınızın dram olduğunu anımsatıp eleştirilerini yumuşatıyor. Siz de hayatınızı bir dram olarak mı görüyorsunuz?
MENDERES: Hayat, hayattır. Ben ne kendi hayatımı ne de başka kimsenin hayatını dram yada değildir diye ayırmıyorum. Her şeye rağmen hayatın pek çok güzellikleri var. Bana göre hayatın anlamı sadece bu dünyada gördüklerimiz ve elde ettiklerimizle sınırlı değil. Benim inancıma göre aslolan bu dünya hayatı değil, beka alemi dediğimiz ahret yurdunda esenlik içinde olabilmektir. Burası bir imtihan kapısıdır. Onun için hayatımı dram olarak görmekten ziyade bir imtihan kapısı olarak görmekten yana oldum.
TURKTİME: Yaşamı nasıl algılıyorsunuz?
MENDERES: Ben hep doğrunun, gerçeğin peşinden koştum. Hep doğruyu öğrenmeye çalıştım. Benim için yaşamak demek yeni bir şey öğrenebilmek demektir. Öğrenmenin peşinde olmak zor bir iştir. Hele Türkiye gibi her an savrulan bir toplumsal ortamda bu daha da zor. Ancak bunun arkasında hiç kalmadım. Doğru diye inandıklarımı paylaştım. Fikrim değişmiş olabilir zaman da onu kendi gerekçeleriyle ortaya koyup tekrar paylaşmaya çalıştım. Kendimi tatmin etmeyen bir düşünceyi söylemem ve paylaşmam. Laf olsun diye konuşmadım.
TURKTİME: Siyasette bundan sonraki planınız nedir?
MENDERES: Ülkemi düşünmekten, dünyayı anlamaya çalışmaktan kolay kolay vazgeçemem. Bu anlamda siyasetle ilgim devam eder. İlla aktif siyaset içinde olmak da gerekmez. Bu ülke için faydalı olabilecek düşüncelerimi toplumla paylaşmaya çalışıyorum. Söylediklerim bir tekliftir. Israr yoktur. Bir şey soracak olan olursa bütün yaşadıklarım ve bildiklerimle üzerime düşeni de yapmaya çalışırım.
MENDERES’LE KISA KISA…
İşte Menderes’in duyduğunda aklına ilk gelenler…
CHP?
Çok eski bir parti
Deniz Baykal?
Takdir ettiğim bir devlet ve siyaset adamı.
Ak Parti?
Kimliksiz parti.
Tayyip Erdoğan?
Oturmamış bir devlet adamı
Abdullah Gül?
Bir türlü büyüyemeyecek…
Bülent Arınç?
Kendi partisiyle başı dertte…
Demokrat Parti?
Çok büyük bir hatıra. Gerçek bir halk inkılabı.
Mehmet Ağar?
Kayda değmez…
Süleyman Demirel?
Büyüğümüz. Hürmet borcumuz var.
Tansu Çiller?
Hiç hatırlanacağını zannetmiyorum…
MHP?
Önemli bir konuma geldi. İstikbali olan bir parti.
Alparslan Türkeş?
Bir topluluğun büyüğüdür. Hz. Muhammed “Bir topluluğun büyüğüne saygı göstermek o topluluğa saygı göstermektir” diyor. Kendisinin geçmişi bir tarafa, Türkeş konusunda bir topluluğun büyüğü olduğu için her türlü yorumun dışında Hz. Muhammed’in bu hadisini ölçü aldım.
Devlet Bahçeli?
Çok susuyor. Başbakan olursa sükut karaborsaya düşebilir.
Anavatan?
Rüzgar gibi… Geldi geçti.
Erkan Mumcu?
O da kayda değmezlerden.
Mesut Yılmaz?
Türk siyasetinin büyük trafik kazalarından bir tanesi.
Turgut Özal?
Önemi giderek daha fazla anlaşılacak bir devlet adamımız.
Saadet Partisi?
Bir genel başkanı olsa mükemmel olur.
Recai Kutan?
Dünyanın en iyi, en efendi insanlarından bir tanesidir. Çok saygı duyduğum bir insandır.
Erbakan?
Bir siyaset dahisi. Siyasi hayatta hala onun konuşmalarını tekrarlayabilecek, benzeyebilecek bir hatibimiz yoktur.
Genç Parti?
O hep genç kalacak!
Ahmet Necdet Sezer?
Seçilirken milletvekiliydim. Oy vermedim, karşı çıktım hiç de pişman olmadım.
DTP?
Türkiye’de Kürtçülerin bir parti kurması bana bir rahatsızlık vermiyor. Ama böyle bir imkanı bu milletin birlik ve beraberliği için kullanırlarsa Türk ve Kürt kardeşliğinin pekişmesine yardımcı olur ve çok iyi olur. Esasen ben barajın hiç olmamasına yada en azından yüzde 5’in üstünde olmamasına başından beri taraftarım. Ondan ötesi yargıya kalır.
AHMET HAKAN’A BULAŞMAYA NİYETİM YOK!
Uğur Dündar?
Çok agresifti, yaşlandı, şimdi de biraz fazla yumuşadı gibi.
Ertuğrul Özkök?
Bir şeyi öğrenmek için değil de medyanın içinde bulunduğu durumu anlamak için okunabilir…
Fatih Altaylı?
Kendi kendine yazık etti.
Mehmet Barlas?
Kendinden emin olduğu kadar çok şey bilmiyor…
Fehmi Koru?
Eski dostumdur, bir şey söylemek istemiyorum.
Mehmet Atlan?
İddiası ve gürültüsü bildiğinden fazla…
Çetin Atlan?
Büyük bir kalem. Büyük bir yazar.
Tuncay Özkan?
Fatih Altaylı’nın ikizi değilse de kader olarak kardeşi yada yeğeni olarak sayılabilir.
Ahmet Hakan?
Hiç bulaşmaya niyetim yok.
Ahmet Kekeç?
Gayet iyi.
Hasan Pulur?
Nostalji. Dünya görüşünü paylaşmasam da sıcak duygular taşıdığım bir yazardır.
Güneri Civaoğlu?
Bir zaman padişahların saray tarihçileri varmış. Bunlar da iktidarların ve medya patronlarının yazarları. Vicdanı hür fikri hür yazar değiller.
Emin Çölaşan?
Kendi alanında başarılı bir yazar. Fakat ne yaptıysa Melih Gökçek’i alt edemedi.
Mutlaka okuduğunuz köşe yazarları kimler?
Yavuz Donat, Fikret Bila, yazı yazdıkları zaman Mahir Kaynak, Nuray Mert, Nasuhi Güngör, Hüsnü Mahalli, Güngör Uras. Bunlar benim için hemen hemen hiç atlamadığım yazarlardır.
BİRİNCİ BÖLÜM: “AĞAR, DEMOKRASİNİN YANINDAN BİLE GEÇMEMİŞTİR!”
ERSİN TOKGÖZ/TURKTİME
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...