Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bugün itibariyle IMF’nin kendileri için birinci derece ilave kredibilite unsuru olmaktan çıktığını belirterek, “Çünkü biz kendi kredibilitemizi artık bir bakıma teşkil etmiş durumdayız” dedi.
Babacan, TRT1’de katıldığı programda ekonomi gündemine ilişkin soruları yanıtladı.
Türkiye’nin ekonomik krizin olumsuz etkisini henüz görmediği şeklinde yabancı uzmanların görüşü bulunduğunun belirtilmesi üzerine Babacan, gelecekle ilgili olumsuz değerlendirmelerin ağırlıklı olarak küresel ekonomiyle ilgili olduğunu, Türkiye konusunda beklentilerin ise son derece olumlu olduğunu söyledi.
Türkiye’nin ekonomik krizi finans sistemi açısından en az hasarla atlatan ve krizden de en hızlı çıkacak ülkelerin başında gösterildiğini vurgulayan Babacan, bunu kendilerinin söylemediğini OECD, IMF, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği Komisyonunun raporlarında bu görüşün yer aldığını kaydetti.
Finans sisteminin yanı sıra kamu açıklarının zamanında düşürülmesi, kamu borç stokunun zamanında aşağı çekilmiş olmasının bunda etkili olduğunu ifade eden Babacan, şöyle konuştu:
“Eğer bugün Yunanistan, Portekiz, İtalya, İrlanda bir tartışma konusu ise bu ülkelerin ortak özelliği borç stoklarının yüksek olması ve kamu açıklarının yüksek olması...Ancak Türkiye bu tartışmaların tamamen dışında tutuluyor. Bizim de 2009 yılında kamu açığımız arttı, borç stokumuzda yukarı doğru bir artış oldu. Ancak biz eylül ayında açıkladığımız orta vadeli programla bu açıklarımızı nasıl düşüreceğiz, kamu borç stokumuzu nasıl kontrol altına tutacağımızı tüm dünyaya ilan ettik. İlan etmekle de kalmadık aldığımız tedbirlerle fiilen uygulamaya başladık. Uygulama sonuçlarını da görünce bizim kredi notlarımız artmaya başladı. Bu krizde 100 kadar kredi notu düşerken sadece 14-15 ülkenin kredi notu arttı, ama 2 kademe birden kredi notu artan tek ülke Türkiye oldu.
Eylül ayında orta vadeli programı açıklamamış olsaydık, zamanında bazı tedbirleri almamış olsaydık kamu açıklarımızı nasıl düşüreceğimizi ilan etmemiş olsaydık, bugün Türkiye de o tartışılan ülkelerin listesine girebilirdi, o risk vardı.”
“TÜİK BAĞIMSIZ”
Bir soru üzerine Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) Merkez Bankasından daha bağımsız bir kuruluş olduğunu ifade eden Babacan, hükümet olarak sadece TÜİK’in 5 yıllığına başkanını atadıklarını, bu süre içinde ne başkana ne de başkanın kendi atamalarına müdahale etme şanslarının bulunmadığını belirtti.
TÜİK’in mali açıdan da çok bağımsız hale geldiğini, kaynaklar konusunda harcamaların nereye nasıl yönlendirileceği konusunda Merkez Bankasından daha bağımsız olduğunu anlatan Babacan, TÜİK’in açıkladığı rakamların kredibilitesiyle ilgili de dünyada en ufak bir soru işareti olmadığını kaydetti.
TÜRKİYE’NİN BORCU
Babacan, Türkiye’nin iç ve dış borcu konusundaki soruyu yanıtlarken de “Kamunun borcuna bakarken sadece merkezi hükümetin değil belediyelerin de borçlarını buna katıyoruz. Bunların hepsini topladığımızda milli gelirin yüzde 47’si 2009 sonu itibariyle gelmiş olduğumuz nokta. Kesin rakam 31 Mart 2010’da açıklanacak ama artısı eksisi olabilir 650 milyar dolar civarında milli gelirimiz olacak” dedi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan, iç ve dış borç toplamının 300-350 milyar dolar civarında olabileceğini bildirdi.
Türkiye’nin 2002 yılında dış borcunun 3’te 2’sinin döviz cinsinden olduğunu, bugün itibariyle milli gelirin sadece yüzde 2-3’ünün döviz cinsinden dış borç olduğunu anlatan Babacan, çünkü strateji olarak sürekli döviz borcu ödediklerini, yerine Türk Lirası borçlandıklarını, 7 yıl boyunca kararlılıkla bunu yaptıklarını ve döviz riskini aşağıya çektiklerini söyledi.
IMF İLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
Babacan, “IMF ile anlaşma konusunda son durum nedir?” şeklindeki soruyu yanıtlarken de ekonomik krizle birlikte Türkiye’nin ekonomisinin artık kendi ayakları üzerinde durabileceğinin ortaya çıktığını söyledi.
Artık herkesin Türkiye’nin IMF ile bir program yapmaya ihtiyacı olmadığını söylediğini anlatan Babacan, şöyle konuştu:
“Bir mecburiyetimiz yok şu anda. Hani sıkışıp da zora düşüp de (bu para bize mutlaka lazım) deyip IMF ile alelacele bir program yapma ihtiyacı bugün itibariyle yok. Bunu sadece biz değil, Türkiye’yi değerlendiren uluslararası kuruluşlar, IMF başkanının kendisi söylüyor, (Türkiye’nin bizimle program yapmaya ihtiyacı yok) diyor. Bu çok önemli bir nokta. Türkiye’nin risk primi açısından da baktığınızda da Türkiye’ye yatırım yapan, kredi açan kuruluşlar Türkiye’yi ne kadar riskli değerlendiriyor diye baktığınızda da göstergeler çok çok olumlu bir noktaya gelmiş durumda. Peki o zaman soracaksınız siz niye IMF ile görüşüyorsunuz. Bugün itibariyle IMF bizim için birinci derece ilave kredibilite unsuru olmaktan çıkmış durumda. Çünkü biz kendi kredibilitemizi artık bir bakıma teşkil etmiş durumdayız.
IMF ile Mayıs, Haziran’da yaptığımız görüşmelerde ortaya koydukları tablo ve değerlendirmeler, bizden bekledikleri, bizim kabul edebileceğimiz şeyler değildi. Biz baştan bunlar olmaz dedik. Siz kenarda durun biz kendimiz çalışalım dedik. Biz kendi programımızı hazırladık. Orta Vadeli Programla ilgili her kesimden olumlu değerlendirmeler aldık. Bunu IMF de gördü. Eğer biz kendi kredibilitemizi önemli ölçüde oluşturduysak bugün için IMF ile neden görüşüyoruz. Bunun en önemli sebebi IMF kaynakları şu anda piyasa kaynaklarına göre daha uygun olan kaynaklar. Bugün bizim iç veya dış piyasada borçlandığımız faizden ki oldukça düştü faizler, bu faizlerin dahi daha altı bir faizle biz IMF’den kredi alma imkanına sahip olacağız.”
İMF'NİN ŞARTLARI ARTIK YOK
IMF’nin ortaya koyduğu şartlarla ilgili sorular üzerine de Bakan Babacan, geçen yıl mayıs haziran döneminde bir çok sorunlar olduğunu ancak bugün itibariyle bu şartların ortadan kalktığını ifade etti. Babacan, “Şu anda gelmiş olduğumuz nokta, (siz bu orta vadeli programı uygularsanız biz buna destek veririz) noktasında. Bunun üzerine ilave bir şartları yok. Bu noktaya gelmiş durumdayız. Eğer IMF ile bir anlaşma olacaksa bu kendi programımız çerçevesinde olacak.”
Orta Vadeli Programın tümüne IMF’nin onay verdiğini vurgulayan Babacan, ancak bu programda dünyanın gelişen şartlarına göre küçük değişiklikler yaptıklarını, bu değişiklikleri de IMF yetkilileriyle paylaştıklarını söyledi. IMF yetkililerinin bu değişiklikleri şu anda incelediklerini anlatan Babacan, bu projeksiyonlardaki küçük değişiklikler konusunda mutabakata varıp varmayacaklarını önümüzdeki dönemde göreceklerini söyledi.
KAYNAK NASIL KULLANILACAK?
IMF’den gelecek dövizi Merkez Bankasına vereceklerini, karşılığında Türk
Lirası alacaklarını ifade eden Babacan, dolayısıyla IMF’den gelecek kaynağın Merkez Bankası döviz rezervlerini güçlendirecek bir unsur olacağını söyledi. Karşılığında alacakları Türk lirası ile iç borçları ödeyeceklerini anlatan Babacan, “Yani içeriye borçlanmak yerine IMF’ye borçlanacağız. IMF’den gelebilecek her 1 milyar dolar 1,5 milyar Türk lirası olarak iç piyasaya kaynak olarak bırakılacak. İç piyasada bu para ya sanayiciye, ya ihracatçıya kredi olacak dolayısıyla ciddi bir miktarda kaynak Türk özel sektörümüzün hizmetine sunulmuş olacak” şeklinde konuştu.
Babacan, IMF’den alınabilecek kredi miktarını görüşmeler son noktaya gelene kadar açıklamayacaklarını kaydetti.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...