Son 30 yılda anne-babaların çocuk sahibi oldukları ortalama yaş düzenli bir artış gösterdi. Fertilite bilimindeki ilerlemelerle birlikte, insanlar, spermlerini ya da yumurtalarını buz içerisine koyabiliyor ve ebeveynliğin başlangıcını erteleyebiliyorlar. Hatta birçok büyük şirket (örneğin; Apple, Facebook ve Google), sağlık hizmetleri paketinin bir parçası olarak çalışanlarına yumurta dondurma seçeneğini de sunuyor.
Öte yandan bebek sahibi olmayı ertelemek, kolay olmayan ve pek çok toplum için de sosyal anlamda pek kabul görmeyen bir durumdur. Peki ebeveyn olma yaşına dair bir erteleme içerisinde bulunmak iyi bir şey midir?
Öncelikle göz önünde bulundurulması gereken üç soru bulunuyor. Çocuğum sağlıklı olacak mı? Üreme yetim devam edecek mi? Ekonomik olarak bu sorumluluğu alabilir miyim?
2001 yılında Bioethics‘de yayımlanan bir araştırmada, her ebeveynin, çocuğunun iyi bir yaşam standartıyla hayata başlaması için ahlâki bir zorunluğa sahip olduğu ileri sürülüyor. Ancak Obstetrics & Gynecology’de 2005 yılında yayımlanan bir araştırmada, 35 yaş üzerindeki kadınların anne olmalarının ve bir Nature yayını olan Translational Psychiatry’de 2017 yılında yayımlanan bir araştırmada, 45 yaş üzerindeki erkeklerin baba olmalarının, çocuğun yaşam kalitesini etkileyen genetik ve nörogelişimsel bozukluklar (şizofreni ve otizm gibi) açısından daha büyük bir risk oluşturduğu ileri sürülüyor.
Öte yandan, daha yaşlı ebeveynlerin, IVF (in vitro fertilizasyon-tüp bebek) gibi erken doğum veya düşük doğum ağırlığına sahip bebeklerle ilişkilendirilen yardımcı üreme tekniklerine ihtiyaç duymaları da daha olasıdır. 2013 yılında Human Reproduction Update‘de yayımlanan çalışmada, in vitro fertilizasyon aracılığıyla doğan bebeklerin yaşamlarının sonraki aşamalarında kardiyovasküler ve metabolik hastalıklar açısından daha büyük bir risk tehditi altında bulunduğunu gösteriyor.
Tüm bu veriler ışığında, ebeveyn adaylarının, görece daha erken yaşlarda yumurta ve spermlerini dondurmalarının, yaşa bağlı bazı risklerin azaltılmasına olanak sağlayabildiğini söyleyebiliriz. Fakat aynı durum in vitro fertilizasyonlardan kaynaklı riskler için geçerli değildir.
In vitro fertilizasyonu –ya da halk arasındaki deyimiyle tüp bebek yöntemi–, laboratuvar ortamındaki dondurulmuş yumurtaya intrasitoplazmik sperm enjeksiyonunu içerir. Ancak bu sperm enjeksiyonu aynı zamanda da düşük yapma riskini arttırabiliyor. Öte yandan intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu, büyük oranda, sperm hareketliliğinin zayıf olduğu yaşlı erkeklerde kullanılıyor. Yani yine yaşa bağlı riskler varlığını koruyor.
Peki diyelim ki; beklemeye karar verdiniz. Eğer böyle bir kararınız varsa; öncelikle yalnız olmadığınızı bilin. Pek çok çift, ancak bir yıllık deneme sürecinin ardından gebe kalmaktadır. Hatta İngiltere verilerine göre; her 7 çiftten biri gebe kalma konusunda sorunlar yaşıyor ve yaş, bu süreçte büyük bir rol sahibi.
Öte yandan, 7 Avrupa ülkesinden 782 çift örneklemine sahip, Obstetrics & Gynecology‘de 2004 yılında yayımlanan araştırma sonuçlarına göre, yaşı 35 ve 39 arasındaki her 6 kadından birisi, bir yıllık denemenin ardından da gebe kalamamaktadır. Bunun yanı sıra eğer bu yaş aralığındaki kadınların eşleri de 40 yaşın üzerindeyse; bu oran daha da düşerek her 4 kadından biri seviyesine ulaşmaktadır.
İn vitro fertilizasyon, pek çok kişi için bir kurtarıcı yöntem olarak görülmektedir, ancak bu yöntemin başarısını da belirleyen büyük oranda yaştır. Kendi yumurtalarını kullanan bir kadın için, –yine İngiltere verilerine göre— 40 yaş üstündeki üzerindeki başarısı yüzdesi %10’dan daha azdır.
2004 yılında Human Reproduction’da yayımlanan çalışmada, bilgisayar modellemesi kullanılarak ebeveynliği ertelemenin muhtemel riskleri simüle edildiAraştırma sonuçlarına göre, eğer 30 yaşındaki bir kadın, bebek sahibi olma yaşını 3o’dan 35’e ertelerse, gebe kalma şansı %9 oranında azalıyor ve in vitro fertilizasyonla bu oran yalnızca %4 kompanse edilebiliyor.
Kadınların yaşlandıkça daha az yumurta (oosit) üretmesi dışında, daha yaşlı kadınlar, başarılı bir doğum için makul bir şans için gerekli olan sekiz ila on yumurta saklamak için daha fazla uyarıma ihtiyaç duyabilirler ve bu da aşırı derece pahalı olabilir.
Öte yandan, in vitro fertilizasyon tekniğinin de pahalı olmasının yanı sıra, bir çocuğa sahip olmanın diğer önemli dolaylı maliyetleri de vardır. Çalışan kadınlar açısından annelik süreci, pek çok iş kolunda adeta ekonomik bir cezalandırmaya maruz kalmak anlamına geliyor. Pek çok kadın, annelik sürecinde ücretsiz izne ayrılmak durumunda kalmaktadır. Hatta kadınların bu maddi kayıptan kurtulabilmek için annelik sürecini yirmili yaşlarından otuzlu yaşlarının başlarına ertelediğini gösteren bazı deliller de bulunuyor. Bununla birlikte, bu ekonomik cezalandırma cinsiyete özgü bir durum olarak da görülmüyor. 1993 yılında Norveç devleti tarafından getirilen babalık izninin de pek çok iş kolunda izne ayrılan babaların kazançları üzerinde olumsuz etkiler yarattığı görülüyor. Sonuç olarak, eğer bir ebeveyn olur ve aileniz için zaman ayırırsanız kârın temel oluşturduğu ekonomik sistemlerde kazancınızda bir düşüş olacaktır.
Bilimsel veriler olabildiğince açıktır. Bu verilere dayanarak; bir çocuk sahibi olmak “doğru” yaşın, biyolojik saatinize göre, kadınlar için 35 yaş altı ve erkekler için de 40 yaş altı olduğunu söyleyebiliriz.
2018 yılı Temmuz ayında Human Fertility‘de yayımlanan araştırmada, genç nüfusun %75’inden fazlasının, yaşın; erkek ve kadın doğurganlığı üzerindeki etkilerini pek dikkate almadığına değiniliyor. Öte yandan Eylül 2018’de Journal of Assisted Reproduction and Genetics‘de yayımlanan çalışmada, doktorların yalnızca %27’sinin, sosyal nedenlerle çocuk sahibi olmayı ertelemeyi düşünen 18-34 yaş arası bireylerle bu kararın olası etkilerini tartıştığına vurgu yapılıyor.
Çiftler, aile planlamasının geciktirilmesi noktasında meydana çıkacak olası riskler konusunda daha bilinçli olmalı ve aile doktorları da bunun için daha proaktif bir rol oynamalıdır. Nihayetinde, eğer bir çocuğa sahip olmak istiyorsanız; doğru yaş, düşündüğünüzden daha erken olabilir.
Kaynak: Bilimfili
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...