E-posta :
  Şifre :
    ► Üye olmak istiyorum
    ► Şifremi Unuttum

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Daha dengeli bir sistem için ele ele vermeliyiz 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Çözüm yerine sürekli sorun üreten mevcut sistemde özellikle ısrardan vazgeçmeliyiz. Bunun yerine daha dengeli, daha adilane, daha kuşatıcı bir sistemin ihdası için hep beraber el ele vermeliyiz"

24.05.2024 - 20:15
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Daha dengeli bir sistem için ele ele vermeliyiz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda Albaraka İslami Finans Zirvesi'nde konuştu.

Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti;

Albaraka İslami Finans Zirvesi münasebetiyle sizleri medeniyetimizin göz bebeği güzel İstanbul'umuzda ağırlamaktan memnuniyet duyuyorum. Zirveye öncülük eden Albaraka İslam Ekonomisi Forumu, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, İstanbul Finans Merkezi, Türkiye Varlık Fonu, İbn Haldun Üniversitesi ve İslam İşbirliği Gençlik Forumuna tebriklerimi iletiyorum. Zirveye yurt içinden ve yurt dışından iştirak eden tüm ilim erbabına ve sektör temsilcilerine katkılarından dolayı şimdiden şükranlarımı sunuyorum.

Zirvenin ülkemiz, bölgemiz, ekonomimiz ve insanlık için hayırlara vesile olmasını Rabb'imden niyaz ediyorum. Bu vesileyle Albaraka Zirvelerini hayata geçiren aziz kardeşim merhum Şeyh Salih Kamil'i buradan rahmetle yad ediyorum. Merhum Şeyh Salih Kamil sadece vizyoner ve başarılı bir iş adamı değil aynı zamanda ihtiyaç sahiplerine el uzatan, öğrencileri destekleyen hak ve halk için imkanlarını seferber eden hayırsever bir insandı. Şeyh Salih Kamil'in ufkunun bir ürünü olan Albaraka Zirveleri İslam ekonomisi ve finansının dünyada gelişmesine ciddi katkılar yapmıştır. Alternatif finans araçlarının her türlü zorluğa rağmen elde ettiği başarıda merhum Şeyh Salih'in, Albaraka İslami Finans Vakfının ve Albaraka Zirvelerinin çok önemli payı vardır. Mevla kendisinden razı olsun diyorum.

Türkiye Albaraka zirvelerine ilk kez ev sahipliği yapıyor. İslam ekonomisine dair küresel düzeyde öngörüler, temel yapı taşları ve ihtiyaçlar temasıyla düzenlenen bu seneki zirvenin başarılı geçmesinin sektörümüz açısından hayırlara vesile olmasını diliyorum. Dünyanın 75 farklı ülkesinden yaklaşık 1500'den fazla katılımcıyı inşallah zirve münasebetiyle Türkiye'de misafir edeceğiz. Seçkin isimleri, yatırımcıları, yöneticileri ve uzmanları bir araya getiren zirvenin ülkemizde İslami finans ve katılım sektörünün büyümesine ivme kazandıracağına inanıyorum. İki gün boyunca zirvede konuşulacak, tartışılacak başlıklara baktığımızda kapsamlı bir hazırlığın yapıldığını görüyoruz. İslam ekonomisinin tarihi serencamından ahlaki ilkelerine, İslami yatırım araçlarından sürdürülebilir büyümeye, kar odaklı teşebbüslerden vakıf ve zekat müessesesine kadar geniş bir yelpazede belirlenen paneller yol gösterici tartışmalara zemin olacaktır. Kıymetli fikirleriyle zirveye katkı sunan tüm katılımcılara şimdiden teşekkür ediyorum.

İstanbul finans alanında büyük potansiyele sahip"

Az önceki konuşmasını ilgiyle dinlediğim Abdullah Kamil kardeşimi Albaraka İstanbul Zirvesi için yürekten tebrik ediyorum. Böyle bir zirvenin ülkemizde düzenlenmesi ayrıca önemlidir. Doğu-batı arasında tarih boyunca ticari ve beşeri köprü vazifesi üstlenen Türkiye finansal piyasalar arasında da aynı rolü oynamaya başladı. Geçen sene hizmete açtığımız İstanbul Finans Merkezi bu çabalarımızın ve vizyonumuzun adeta bir sembolü oldu. İstanbul'un finans ve İslami finans alanında büyük bir potansiyele sahip olduğunu uluslararası yatırımcılar da tasdik ediyor. Albaraka Zirvesi inşallah İstanbul'un bölgesel finans merkezi konumunu küresel düzeye çıkarmaya matuf çabalarımızı destekleyecektir. Zirvenin İslami ekonomi sisteminin temel taşı olarak İslami finansın etik standartlarının daha iyi anlaşılmasına vesile olacağını düşünüyorum. Bunun yanında global ölçekte İslam ekonomisine yönelik hizmet ve ürün pazarlarının keşfedilmesine zirvenin yardımcı olacağı kanaatindeyim. Zirvenin şimdiden hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

"Uluslararası sistemde denge kaybolmuş durumda"

Son yıllarda dünyamız köklü bir dönüşüm sürecinden geçiyor. 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan ekonomik, askeri ve siyasi sistemin temelleri her yeni gelişmeyle birlikte daha şiddetli sarsılıyor. Şunu çok net görebiliyoruz, uluslararası sistemde denge kaybolmuş, belirsizlik artmış, istikrarsızlık ve kaos dünyanın hakim rengi haline gelmiştir. Koronavirüs salgınının yol açtığı tahribatın enkazı kaldırılmadan Rusya-Ukrayna savaşı patlak vermiş bunu 7 Ekim'de Gazze krizi izlemiştir. İsrail'in yaklaşık 8 aydır tüm insanlığın gözü önünde Gazze'de işlediği toplu katliamlar küresel düzenin acziyetini gözler önüne sermiş, mevcut kurumlara olan güveni sarsmıştır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere dünyada nizamı sağlamakla mükellef yapıların adaletsiz ve çarpık karakteri bir kez daha ortaya çıkmıştır. Açıkça ifade etmek gerekirse şu an dünyada mazlumu koruyacak, zalimi durduracak, zulmün önüne geçecek bir kurumsal mekanizma yoktur. Küresel güvenliğin teminatı olarak yıllardır bize anlatılan kurumlar büyük bir zaaf içindedir. Eski hal muhal ya yeni hal ya izmihlal bu sözün adım adım gerçeğe dönüşmeye başladığına şahitlik ediyoruz.

"Sınırlar ve mesafeler bizi koruyamaz"

Türkiye olarak uzun süredir bu duruma dikkat çekmekteyiz. Küresel sistemin tüm unsurlarıyla günümüzün gerçeklerine göre yeniden dizayn edilmesi gerektiğini söylüyoruz. Dünya 5'ten büyüktür tespitimiz sistemin değişmesine olan acil ihtiyacı göstermektedir. Rusya-Ukrayna savaşı ve Gazze soykırımı ile birlikte artık bu kaçınılmaz bir hal almıştır. Şunu görmek ve kabullenmek mecburiyetindeyiz. Dünyanın devasa bir köye döndüğü günümüzde sınırlar ve mesafeler bizi koruyamaz. Afrika'da onca yeraltı kaynağına rağmen insanlar açlıktan ölüyorsa, Suriye'de, Sudan'da, Yemen'de, kan akmaya devam ediyorsa Gazze'de 35 bin 600 masum insan acımasızca katlediliyorsa, medeniyetlerin beşiği Akdeniz mülteci kabristanına dönüşmüşse, her yıl binlerce umut yolcusu son nefesini çöllerde, dağlarda veriyorsa kusura bakmayın kimse kendini emniyette hissedemez, gece başını yastığa rahat koyamaz.

Adaletin olmadığı yerde huzur ve barış olmaz. Güvenliğin olmadığı yerde demokrasi ve özgürlük olmaz. Küresel sistemin elitleri bu tabloyu görmezden ve duymazdan geliyor. Fakat yaşadığımız her hadise, her bölgesel kriz yıllarca biteviye giden her kanlı barış ve barış karşısındaki savaş hepimize bu gerçekleri tekrar hatırlatıyor. İnsanlık olarak hem kendimizin hem evlatlarımızın müreffeh bir dünyada yaşamasını istiyorsak çözüm yerine sürekli sorun üreten mevcut sistemde özellikle ısrardan vazgeçmeliyiz. Bunun yerine daha dengeli, daha adilane, daha kuşatıcı bir sistemin ihdası için hep beraber el ele vermeliyiz. Karşı karşıya olduğumuz meydan okumalar esasen hiç birimize başka bir alternatif de bırakmıyor. Hangi inanca, kültüre, millete mensup olursak olalım bunun için mücadele etmemiz gerektiğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum. Küresel finansal mimarinin varlık gayesi aslında üretim ve refah artışına katkı yapmak olmalıdır.

"Küresel borçluluk 315 trilyon dolar seviyesine ulaştı"

Var oluş gayesi üretimi, istihdamı ve değer üretimini desteklemek olan finansal sistem artık reel sektörden bağımsız ve reel sektörü sömüren bir yapıya dönüşmüştür. Sistem gelir ve servet adaletsizliklerini besleyerek yapay büyümeye yol açarak, az gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler üzerinde aşırı baskı oluşturuyor. 2008 krizinden sonra borca ve faize dayalı finansal mimari krizi doğuran sebepleri ortadan kaldırmaya dönük gerekli adımları atmadı. Sistemin yapısal sorunları açıkça gün yüzüne çıktığı halde süreç geçici önlemlerle yönetilmeye çalışıldı. Bunun da mevcut sıkıntıları çözmek yerine derinleştirdiğini görüyoruz. Geldiğimiz noktada küresel finans mimarisinin oldukça kırılgan bir yapıda olduğunu bugün süreci doğru okuyan herkes kabul ediyor. Burada kısa süre önce açıklanan bir veriyi sizlerle paylaşmak isterim. Uluslararası finans enstitüsü verilerine göre, küresel borçluluk 2024 yılı ilk çeyreğinde rekor tazeleyerek 315 trilyon dolar seviyesine ulaştı. Bu oranların bile sürdürülebilirliği şüpheliyken tahminler borçluluğun daha da artacağına işaret ediyor.

"Küresel düzeyde fakirden zengine doğru artan bir servet transferi yaşanıyor"

Kronikleşen bir diğer sorun da servet ve gelir adaletinin bozulması. Öyle ki günümüzde servet eşitsizliği dünyada tarihi bakımdan en yüksek seviyesine çıktı. Dünyadaki en zengin yüzde 1'lik kesim toplam küresel servetin neredeyse yarısına sahip. Alttaki yüzde 50'lik kesimin küresel servet dağılımından aldığı pay ise yüzde 1'i dahi geçmiyor. Yani küresel düzeyde fakirden zengine doğru artan bir servet transferi yaşanıyor. Bu rakamların bize anlattığı şudur; Afrika'dan Asya'ya milyarlarca insan bir avuç tufeylinin refahı, keyfi, konforu ve şatafatlı hayat sürmesi için adeta seferber olmuş durumdadır. Büyük şair, fikir, dava ve aksiyon adamı üstat Necip Fazıl bu tabloyu bakınız nasıl dizelere döküyor: 'Allah'ın on pulunu bekleyedursun on kul/Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul/Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa.' Evet, kurt taksiminin bile ötesine geçen bir ataletsizlikle karşı karşıyayız. Elini vicdanına koyan hiç kimsenin böyle bir manzarayı içine sindireceğini düşünmüyorum. Kapitalist sistemin serbest piyasayı teşvik ediyor gözükse de arka planda tekelleşmeyi, tefeciliği, manipülasyonu, üretim, emek ve ticaretten daha ziyade paradan para kazanmayı ödüllendirdiğini görüyoruz. Zayıfı daha zayıflatan, fakiri daha da fakirleştiren, zalimi güçlendiren bu sistemin dertlerinize derman olamayacağını, insanlığa refah, huzur ve adalet getirmeyeceğini artık hepimiz kabul etmek zorundayız."

Zekat, sadaka, komşu açken tok yatmama, kul hakkı yememe, aldatmama, tamahkarlık yapmama gibi İslami umdeler aynı zamanda ekonomik hayatın da temel yapı taşlarıdır. Bunların üzerine inşa edilen iktisat modelinin adı İslam iktisadı'dır. İslam iktisadı, ekonomik büyüme ve kalkınmanın yanı sıra adalet, ahlak, sürdürülebilirlik, sosyal refahı ve çevreyi de gözetmektedir. Bu iktisadın mütemmim cüzü ise İslami finans, Türkiye'deki ismiyle katılım finanstır. İnsani ve ahlaki değerleri varlığa dayalı ve risk paylaşımını merkezine koyan, sosyal adaleti önceleyen, pozitif sosyal etki oluşturmayı hedefleyen katılım finans tüm insanlığa hitap edebilecek potansiyele sahiptir.

Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın çabalarıyla hayata geçen özel finans kurumları 40 sene içinde sürekli gelişerek ve kabuk değiştirerek bugünlere kadar geldi. Katılım finans sisteminin Türkiye'deki öncüsü 1984 yılında rahmetli Salih Kamil'in de desteğiyle kurulan Albaraka Türk olmuştur. Daha sonra yeni aktörler ve oyuncularla katılım finans sektörü büyüdü ve günümüzde bankacılık sistemi içindeki payı yüzde 9'a yaklaştı. Katılım esaslı sermaye piyasaları ve katılım sigortacılığı gibi alanlarda da ciddi mesafe aldık. Ancak katılım finansın halen arzu ettiğimiz seviyenin gerisinde olduğunu itiraf etmek durumundayım. Bunda diğer sebeplerle birlikte sektörün de payı bulunuyor.

Bizim insanımız Allah göstermesin, zor günlerinde muhannete muhtaç olmamak amacıyla gelirinin bir kısmını biriktirir, tasarruf eder. Bunu da çoğunlukla altın ve maalesef dövizle yapar. Yastıkaltında döviz ve altının sahibine güven verme dışında ekonomiye aktif bir katkısının olmadığını hepimiz biliyoruz. Yastıkaltı tasarrufların ekonomiye kazandırılmasını hep arzu ettik.

"Katılım finansa yönelik toplumdaki ön yargılar halen kırılmadı"

Finans kurumlarını bu konuda politika geliştirmeleri için teşvik ettik, destekledik, farklı zamanlarda çağrıda bulunduk ama bunda tam anlamıyla muvaffak olamadık. Yastıkaltı altınların ekonomiye kazandırılmasında kurumlarımız toplumu ikna edici finansal ürünler geliştiremedi. Katılım finansa yönelik toplumdaki ön yargılar halen kırılmadı. Bu alanda halen bilgiden ziyade eskiden kalma ön kabullerle hareket edildiğine üzülerek şahit oluyoruz. Katılım finans sistemini hak ettiği yere getirmemiz gerekiyor. Bunun için finansa yönelik bakış açısını değiştirmeliyiz.

Türkiye'de katılım finans ekseriyetle dini hassasiyetlere göre tasarrufların değerlendirilmesi olarak görüldü. Nüfusunun yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede bu yaklaşım elbette çok kıymetli. Türkiye ekonomisinin potansiyeli ve ihtiyaçları açısından bunun yeterli olmadığı kanaatindeyim. Katılım finans ülkemizin kalkınması, ekonomisinin güçlenmesi ve finansal bağımsızlığı noktasında büyük imkanlar sunuyor. Bundan azami derecede istifade etmemiz önemlidir. Kısa vadede katılım finansın bankacılık varlıkları içindeki payını yüzde 15'e taşımayı hedefliyoruz.

"Türkiye'ye güvenen hiç kimse pişman olmadı"

Bu hedef doğrultusunda son yıllarda İstanbul Finans Merkezi'nin açılışı ve yeni katılım finans kuruluşlarının hizmete başlaması gibi pek çok kritik adım attık. İstanbul Finans Merkezi'nin fintech ile birlikte iki temel sac ayağından birini katılım finans olarak belirlenmesi bir başka önemli hamleydi. Bununla katılım finansın gelişmesine ve finansal sistemde hak ettiği yere gelmesine verdiğimiz önemi açıkça gösterdik. Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisimiz tarafından hazırlanan ve ülkemizin bu alandaki ilk stratejik belgesi olan Katılım Finans Strateji Belgesi'ni de 2022 yılı sonunda yayınladık. Uluslararası İslami altyapı ve likidite kuruluşunun fikri ve teknik altyapısının oluşturulmasına dair çalışmalarımız devam ediyor. Yine derecelendirme sistemi Uluslararası İslami Finans Tahkim Mekanizması, Sukuk Garanti Fonu Helal Park ile Hac ve Umre Fonu gibi projelere ilişkin fikri ve teknik değerlendirmelerimizi sürdürüyoruz.

YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.
Üye girişi yapmadınız. Misafir olarak yorum ekleyebilirsiniz. Üye olmak için tıklayın.
  Yorumcuların dikkatine…

İmlası çok bozuk,
Büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen,

yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.

Bu haber henüz yorumlanmamış...

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Emine Erdoğan'dan Şule Yüksel Şenler Vakfı Kitap ve Kültür Günleri etkinlik alanına ziyaret
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Rami Kütüphanesi'nde ...
Erdoğan, Türk Devletleri Teşkilatı Yargı Kurulları Toplantısı'na katıldı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Devletleri Teşkilatı Yargı Kurulları Toplantısı'na katıldı.
Bakan Tunç: UAD'nin kararı Filistin’de akan kanın dinmesi adına önemli ancak yetersiz
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Uluslararası Adalet Divanının 7 Ekim’den bu ...
 
24 Mayıs 2024 Turktime Günün Özeti
24 Mayıs 2024/ Türkiye ve dünya gündeminde yaşanan tüm önemli gelişmeleri ...
Feci kaza! 2 kişi hayatını kaybetti
Sivas'ın İmranlı ilçesinde pikap ile otomobilin çarpışması sonucu 2 kişi yaşamını yitirdi.
LGS giriş belgeleri yayımlandı: Sınav yerleri belli oldu!
Son dakika: Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Liselere Geçiş Sistemi (LGS) ...
 
Ankara'yı sağanak yağmur vurdu!
Ankara'da etkili olan kuvvetli gök gürültülü sağanak nedeniyle yollar ...
27 düzensiz göçmen yakalandı
Muğla'nın Datça ilçesi açıklarında, motor arızası nedeniyle sürüklenen ...
24 Mayıs 2024 burç yorumları! Ay Yay burcunda ilerliyor: Abartılı tepkilere dikkat!
24 Mayıs 2024 burç yorumları! Ay Yay burcunda ilerliyor: Abartılı tepkilere dikkat!
 
SOSYAL MEDYADA TAKİP ET
FACEBOOK'TA TURKTIME
TWITTER'DA TURKTIME
 
KATEGORİLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
ETİKETLER
  •KÜNYE
  •İLETİŞİM
  •REKLAM
 
 
  •Güncel
  •Siyaset
  •Dünya
  •Medya
  •Magazin
  •Spor
  •Kültür
  •Sağlık
  •Ekonomi
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
galatasaray
rusya
Ak Parti
tff
Afganistan
big ben
Sosyal Medya
Vedat İnceefe
Murat Yıldırım