Durmuş Yılmaz, Bakanlar Kurulu’na yaptığı 107 sayfalık sunumda, küresel finans sisteminde yaşanan dalgalanmanın bir analizini yaparak, bunun Türkiye ekonomisi üzerindeki mevcut ve olası etkilerini değerlendirdi. Son tahminlerin, gelişmekte olan ülkelerin yaşanan finansal dalgalanmadan geçmiş dönemlere kıyasla daha az etkileneceği yönünde olduğunu belirten Yılmaz, gelişmekte olan ülkelerin makro ekonomik istikrar konusunda aldıkları mesafenin bu öngörüyü desteklediğini ifade etti. Yılmaz ayrıca, kurumsal yapının güçlendirilmesine yönelik hayata geçirilen reformların, iyi yönetişim ilkelerinin benimsenmesi ve gelişmekte olan ülkelerin kendi aralarında yaptıkları ticaret hacminin artmasının da diğer önemli etkenler olduğunu belirtti.
Küresel sistemde yaşanan çalkantının basit bir likidite sıkışıklığından ibaret olmadığını ifade eden Yılmaz, etkilerinin daha geniş ve derin olmasının beklendiğini dile getirdi.
-DÖRT TEMEL RİSK-
Yılmaz, küresel sistemde önümüzdeki döneme ilişkin başlıca dört risk bulunduğunu belirterek, bunları şöyle sıraladı:
“-ABD ekonomisinde resesyon ve dünya ekonomisinde öngörülenden daha şiddetli bir yavaşlama,
-Emtia ve konut fiyatlarında yaşanabilecek büyük çaplı dalgalanmalar,
Finansal kuruluşların zayıflamış durumda olan sermaye yapılarının yarattığı kırılganlıklar,
-Fon kaynaklarına erişimin güçleşmesi.”
-KRİZ TÜRKİYE’NİN RİSK PRİMİNİ ARTIRDI-
Durmuş Yılmaz, finansal kuruluşların yüksek oranda zarara uğradıklarının anlaşılması ve ABD ekonomisinde resesyon kaygılarının ortaya çıkmasının risk algılamalarının önemli ölçüde bozulmasına ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin risk primlerinin yükselmesine yol açtığını anlattı. Türkiye ekonomisine ilişkin risk göstergelerinin Ağustos 2007-Şubat 2008 arasın dönemde arttığını belirterek, Mart ayından itibaren de risk priminde göreli bir bozulma meydana geldiğini vurguladı.
2008’in ilk aylarına ait ekonomik verilerin, finansal çalkantıların dış talep üzerinde henüz belirgin bir yavaşlatıcı etki yaratmadığına işaret ettiğini belirten Yılmaz, ilk dört aya ilişkin verilerin ihracatta yüksek oranlı büyüme hızının sürdüğüne işaret ettiğini aktardı.
-BANKALAR DÖVİZ BORÇLANIP YTL KREDİ VERMEYİ AZALTTI-
Yılmaz son dönemde risk algılamalarında yaşanan bozulmayla birlikte Türkiye’de yerleşik bankaların yurt dışında borçlanıp YTL cinsi kredi verme eğiliminde biz azalma olduğunu da söyledi.
-REFORM UYARISI-
Finans piyasalarındaki dalgalanmaların etkilerinin tüm dünya ekonomilerinde hissedildiğini, ancak etkilenme derecesinin ülkeden ülkeye farklılık gösterdiğini belirten Yılmaz, diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de “iyi yönetişim” ilkesine azami özen gösterilmesi ve büyemeye destek olacak reformların kararlılıkla uygulanmasının önemini artırdığını ifade etti.
Yılmaz, “Eekonomik programın kararlı bir şekilde uygulanmaya devam edildiği, sürdürülebilir büyümenin tesisine yönelik politikalardan tavizç verilmediği ölçüde, Türkiye ekonomisi şoklara karşı daha dayanıklı hale gelecek, şokların etkisi daha az hissedilecektir” dedi.
-ENFLASYONUN SORUMLUSU ENERJİ VE GIDA-
Enerji ve gıda fiyatlarındaki artışların oldukça uzun zaman boyunca devam etmesinin enflasyon hedeflemesi rejimine başlanıldığı tarihten bu yana hedeflerin aşılmasına neden olduğunu anlatan Yılmaz, bu durumun enflasyon beklentilerinin “katılaşmasına” yol açtığını vurguladı.
Yılmaz, enerji ve gıda fiyatlarındaki artışların beklenenden daha olumsuz gerçekleşmesi durumunda para politikası duruşunu daha da sıkılaştıracağını, beklenenden olumlu gelmesi durumunda ise yıllık enflasyonun yüzde 4 hedefine daha çabuk ulaşmasının öngörüldüğünü söyledi.
-PARA POLİTİKASI DAHA DA SIKILAŞTIRILABİLİR-
Normal koşullarda, arz şoklarının göreli fiyatları geçici olarak etkilemesi, ancak orta vadeli enflasyon eğilimini değiştirmemesinin beklendiğini ifade eden Yılmaz, şöyle konuştu:
“Ancak, birden fazla arz şokunun aynı anda ortaya çıkması ve oldukça uzun bir süredir devam ediyor olması, gelinen noktada fiyatlama davranışlarına dair riskleri göz ardı edilemeyecek bir noktaya getirmiştir. Önümüzdeki dönemde fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın daha da belirginleşmesi ve enflasyonun beklenenden daha fazla katılık göstermesi durumunda, para politikasının yukarıda sunulan baz senaryoya kıyasla daha uzun bir süre boyunca ve daha sıkı bir duruş izlemesi gerekebilecektir.”
-DOLAYLI VERGİ ARTIŞI DEĞİL HARCAMAYI KISMAK LAZIM-
Durmuş Yılmaz, bütçede sıkılaştırma gereği ortaya çıkması durumunda, bu ihtiyacın dolaylı vergi artışlarıyla değil, öncelikle harcama kısıcı önlemlerle karşılanması gerektiğini ifade etti. Yılmaz, bu yola başvurulmaması durumunda enflasyon ve para politikası görünümünün de değişebileceği uyarısında bulundu.
Enflasyon görünümüne ilişkin diğer bir riskin de küresel ekonomideki yavaşlamanın beklenenden daha sert gerçekleşmesi ve buna bağlı olarak finansal piyasalarda gözlenebilecek dalgalanmalar olduğunu anlatan Yılmaz, küresel ekonomideki belirsizliklere paralel olarak gözlenen döviz kuru gelişmelerinin de enflasyondaki düşüşü sınırlama riski taşıdığını anlattı. Ancak Yılmaz, iç talebin mevcut görünümü göz önüne alındığında döviz kurundan fiyatlara geçişteki ikincil etkilerin bu aşamada sınırlı kalacağı tahminini dile getirdi.
-“GEÇİCİ DALGALANMALARA FAİZLE KARŞILIK VERMEYİZ”
Merkez Bankası’nın, enflasyondaki orta vadeli düşüşü tehdit etmediği sürece piyasalardaki geçici dalgalanmalara politika faizleri aracılığıyla tepki vermeyeceğini bildiren Yılmaz, “Ancak genel fiyatlama davranışlarında bozulma eğilimi belirginleştiği takdirde gerekli parasal sıkılaştırmayı yapmakta tereddüt edilmeyecektir” dedi.
-GECELİK FAİZLER-
13 EYLÜL 2007 tarihli toplantısında faiz indirim süreci başlatan Para Politikası Kurulu’nun, toplam 225 baz puanlık indirimin ardından 19 Mart 2008 tarihli toplantısında faiz indirimlerine ara verdiğini hatırlatan Yılmaz, son dönemde gıda ve enerji fiyatlarındaki artışlar ile küresel ekonomiye ilişkin belirsizliklerin devam etmesinin arz şoklarının ikincil etkilerine ve enflasyon katılığına ilişkin riskleri artırdığını anlattı. Yılmaz, Kurul’un, Nisan ayı toplantısında, aldığı “gerektiği taktirde faiz artırımına gitme” kararının altını çizdi.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |