Geçen hafta "Allah kimseyi aciz duruma düşürmesin" diye yazmıştım, içini fazla açmadan.
Ne demek istediğim, vergi kaçırdığı raporla belgelenen POAŞ'ın sahibi grubun gazetesinde görüldü.
Bir gazeteci için "en büyük ayıp" sayılabilecek bir durum kâğıda dökülüp, somutlaştı.
Bir gazeteci, bir gazetenin en tepe yöneticisi konumundaki bir gazeteci, "vergi kaçakçılığını savunan" yazılar yazmak zorunda kaldı.
Bağlı bulunduğun holdingin bir şirketi, senin bilgin dışında, senin dahlin dışında "vergi kaçakçılığı" yapmış olabilir.
Bir gazeteci olarak bunu bilmeyebilir, bunu engelleyemeyebilirsin.
Buna kimse bir şey diyemez.
"Ben gazetemden sorumluyum. Benim gazetemin de sahibi olan holdingin bütün sorumluluğunu üstlenemem" deme hakkın vardır.
Ama bir gazeteci olarak çıkıp "vergi kaçakçılığını" savunuyorsan, "Bürokratlar korkmayın. Bize çıkarılan vergiyi indirmekten, hatta sıfırlamaktan çekinmeyin" deme noktasına gelmişsen, artı "gazeteciliğin bitmiş" demektir.
İyi bir holding yöneticisi, iyi bir "patron dostu" olabilirsin.
Ama artık gazeteci sayılmazsın.
Çünkü gazeteciler vergi kaçakçılığını savunmaz.
Bunu bir kez savundular mı, kıbleleri şaşmış demektir.
Kaçakçılık savunucularıyla gazetecilerin buluşabileceği ortak bir meydan olmadığı için, o tarz bir "hodri meydan" bize uymaz.
Kaynak: Sabah
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |