“CIA Başkanı yaş tahtaya basabilir ama Fehmi Koru, asla…” Bir arkadaşımın bu sözlerini, Fehmi Koru Yimpaş tarafından nasıl dolandırıldığını anlatırken tekrar anımsadım ve bu kadar zor bir şeyi başarabildikleri! için Yimpaş’ın önünde bir kez daha eğildim! Aslında Koru, hepinizin bildiği gibi toplumsal hikayeyi satır aralarından çok iyi okuyan ve sadece bu gün değil çok daha ilerisi hakkında çok isabetli öngörülerde bulunan bir isim. Peki, nasıl olurdu da Yimpaş ile ilgili öngörüde bulunamazdı ve daha da önemlisi nasıl olurdu da çok güçlü ilişkilere sahip olmasına rağmen bir şekilde kaptırdığı paralarını geri alamazdı. Cevap, Koru’nun gazetecilik hassasiyetinde gizli. O, asla gazeteci olmasından aldığı gücü kişisel işi için kullanmayı düşünmemiş. Aynı, çok yakın olduğu Ak Parti yöneticileriyle yine aynı nedenden dolayı mesleki bir yakınlıktan daha fazlasını kurmaması gibi. İşte her zaman görünenden fazlasını anlatan ve “hafiye gazeteci” tanımlaması ile anılan Yeni Şafak’ın en önemli yazarı Koru ile medya, siyaset ve gündem hakkında konuştuklarımızın birinci bölümü…
TURKTİME: Dün kongre izlenimlerinizden sonra Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı konusunda kararını belirlediğiniz ipuçlarını verdiğini yazdınız. Nedir bu ipuçları?
FEHMİ KORU: Cumhurbaşkanlığı konusu çok açık değil. Benim söylediğim, bir tür fal bakmak gibi bir şey. İpuçlarına bakıyoruz ve bu ipuçlarını yan yana koyup bir sonuç çıkarmaya çalışıyoruz. Çünkü Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı ile ilgili çok net bir açıklaması yok. Dolayısıyla biz satır aralarını okuyarak sonuca varmaya çalışıyoruz. Dünkü kongreden önce de Başbakan’ın, özellikle geçen hafta Ankara temsilcisi arkadaşlarımız ile bir araya geldiği zaman, Abdullah Gül ile ilgili söyledikleri sanki kendisinden sonra hükümetin ona teslim edileceği olunda yorumlanabilecek sözlerdi. Kongrenin yapıldığı salona da Abdullah Gül ile birlikte gelmişlerdi ama içeriye önce Abdullah Gül girdi, tur attı, bir tür müstakbel başbakan olarak karşılattırıldı ve ondan sonra içeriye Başbakan girdi. Bu da cumhurbaşkanlığı konusu gündeme geldiği zaman Tayyip Erdoğan’ın aday olabileceği önünde kabul edilebilecek bir ipucu. Bunları yan yana koyduğumuz zaman Tayyip beyin cumhurbaşkanlığını düşündüğünü çıkarabiliriz. Ama Nisan ayına kadar çok şey değişebilir. Ancak bu günden baktığımızda bu niyet varmış gibi gözüküyor.
TURKTİME: Siz bugünkü yazınızda kongrenin heyecansız geçeceği ihtimalini yanınızda götürdüğünüzü ama salondaki heyecanı görünce şaşırdığınızı belirttiniz. Ama bu heyecan ayı gün gerçekleşen cenaze töreni nedeniyle genele yayılmadı. Cenazenin aynı güne denk getirilmesi planlanmış bir şey miydi?
FEHMİ KORU: Bülent Ecevit’i geçen pazar günü kaybettik. Bizim geleneklerimizde cenazenin mümkün olduğu kadar erken defnedilmesi gerekir. Bu bakımdan hafta içi bir gün yapılabilecek bir törendi. Aylar öncesinden tespit edilmiş kongre gününe denk düşürülmesi, erteleyenlerin Ak Parti kongresine gölge düşürmek için planlan yaptığını otaya koyuyor. Eğer daha kalabalık olması isteniyorsa zaten altı gün beklemiş, bir gün daha bekletilip pazar günü kaldırılabilirdi. Ama illa cumartesi denildi. Ve o günün özelliği Ak Parti kongresinin olmasıydı.
TURKTİME: Bu gölgenin düşmüş olmasının siyasi bir anlamı var mı sizce?
FEHMİ KORU: Cenazelere biraz meraklı bir toplumuz ve kalabalığı başkalarıyla mukayese ederek ölçme merakımız da var. Sanki Turgut Özal’ın cenazesine toplanan kalabalığa nazire olsun diye böyle bir şey yapıldı. Ecevit’in sağken kendi aklından geçtiğini hiç zannetmediğim böyle bir yarışa cenazesinin sokulduğunu düşünüyorum.
TURKTİME: Ak Parti kongresindeki heyecanı nasıl gördünüz?
FEHMİ KORU: Ak Parti kongresi heyecanlıydı. Neticede dört yıllık bir iktidar insanları yorar ve yorulan insanlar heyecanlarını pek dışa vurmazlar. Ama dünkü kongrede heyecanlar fazlasıyla dışa vuruldu tribünler tarafından.
RAHŞAN ECEVİT’İN SİYASETTE EŞİ KADAR İTİBARI YOK…
TURKTİME: Bu gövde gösterisi DSP’nin yeniden hareketlenmesi için bir çıkış noktası olabilir mi size göre? Yoksa yapılan hesap yanlış mıydı?
FEHMİ KORU: DSP’nin yeniden hareketlenmesi,Türkiye’de geniş bir tabana hitap eden parti haline dönüşmesi ve bunun seçimlerde oy olarak geri dönmesi bana çok güç geliyor. Türk milletinin öyle bir özelliği var; üzerini çizdiği partileri, o çizgiyi silerek tekrar başarılı kılmıyor. O yüzden DSP’nin tekrar büyüyüp serpilmesi böyle bir cenazenin ardından gerçekleşecek bir şey olarak görünmüyor. Rahşan Hanım’ın bilinen niyetinin de DSP’yi çok aştığı belli. Bülent Ecevit’in hayattayken başlattığı ve onun sağlığını kaybedip GATA’da tedavi olduğu günlerde de devam eden bir projesi var: Bu günkü iktidara karşı en geniş tabanlı muhalefet cephesini oluşturmak. Ama bu niyetine destek bulamamıştı. Şimdi, bu cenazedeki bütünlüğü aynı projenin bundan sonra da devam ettirilmesi için kullanmak isteyecektir. Ancak, Rahşan Ecevit’in siyasette eşi kadar itibarı olduğunu ben zannetmiyorum. Bülent Ecevit sağ ve güçlü bir şekilde aramızda olsaydı onun başlatacağı güçlü bir hareketlenme mutlaka dalgalanmalar yaratırdı. Ama Rahşan hanım, bu istekleri rahmetli eşinin vasiyeti olarak takdim etse bile dalgalanma meydana getiremez.
TURKTİME: Ak Parti kongrede vitrinini yeniledi. Bu yenilenen vitrini ve bu vitrinde başı açık kadınların sayısının artırılmış olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
FEHMİ KORU: Ak Parti, kurulduğunda tek bir ideolojinin partisi olmaktan çok geniş tabanlı bir parti olarak tasarlanmıştı. Yeni kurulan bir parti olarak kurucular arasında her eğilimden insanın olmasına dikkat etmişti. İktidara geldi ve gelirken acele bir seçim kampanyası ile bu isteğini tam hayata geçiremeyen bir liste oluşturdu. Bu kongrede, değişik eğilimlerden insanların bulunması, partinin dört yıl önce niyetlendiği ama kısmen gerçekleştirebildiği “geniş tabana açık bir yapılanmayı” şimdi de gözettiğini gösteriyor. Bu bakımdan yeni liste çok önemli.
TURKTİME: Neden bu kadar önemli buluyorsunuz?
FEHMİ KORU: Ak Parti seçime kendisine dışardan dayatılan kimlikle mi girecek, Refah Partisi çizgisinde duran, hemen hemen benzer talepleri gündeme taşıyan bir parti mi olacak, yoksa beş yıl önce kurulduğunda kendisi için amaç belirlediği daha geniş bir kitle partisi mi olacak… Bu kongrenin MKYK’ya yansıyan sonucu olarak Ak Parti’nin ikinci seçeneği tercih eden bir parti olduğunu göstermiştir. Ben de bunu doğru bir tercih olarak görüyorum.
TURKTİME: Abdullah Gül ile olan yakın hukukunuz Tayyip Erdoğan’dan sonraki dönemi Abdullah Gül olarak okumanızı etkiliyor mu?
GÜL’ÜN KONUMU BENİ İLGİLENDİRMİYOR
FEHMİ KORU: Benim Abdullah Gül ile öğrencilik döneminden yakınlığım var. Sonra kendisini hem Başbakan olduğu ve hem de Dışişleri Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı yaptığı dönemde bir gazeteci-devlet adamı ilişkisinin olması gereken çerçevede ilişkimi sürdürdüm. Dolayısıyla Abdullah Gül’ün başbakan olması yada olmaması bu anlamda beni çok ilgilendirmiyor.
TURKTİME: Peki bu yakınlığınız onunla ilgili konularda sizi sınırlandırıyor mu?
FEHMİ KORU: Tabii ki insanlar önceden tanıdıkları kişiler hakkında bütünüyle tarafsız olamazlar. Aslında sizin sorduğunuz yakınlığı ilk olarak açıklayan benim. Benim şöyle bir özelliğim var; bir konu yada kişi hakkında yazı yazıyorsam ve o kişiyle kişisel bir ilişkim varsa onu önceden açıklarım. Abdullah Gül Başbakan olduğu zaman kendisi ile olan çok eski bağlarımı ve tarih içerisinde yollarımızın kesiştiği dönemleri hatırlatan yazıyı ben yazdım. Ama bu sonraki dört yıl içerisinde ilişkilerimizi ikimiz içinde mesleki anlamda kabul edilebilir bir çerçevede yürütmeye gayret ettik.
TURKTİME: Abdullah Gül’ün sizden görüş aldığı konular var mı?
FEHMİ KORU: Hayır.
AK PARTİ MEDYA NESNELLİĞİNİ AŞIRIYA VARDIRDI
TURKTİME: Ak Parti hükümetinin ilk döneminde aynı ideolojideki medya “Başbakana ulaşamıyoruz” diye tepki gösterdi. Hatta danışmanlar araya set çekiyor eleştirileri yapıldı. Şimdi ise o tartışmalar yok. Artık daha mı yakınsınız Ak Parti ile?
FEHMİ KORU: Ak Parti, iktidara geldikten sonra bu konuda kendi içinde değerlendirme yaptı. Başbakan bunu açıkladı ve “Hiçbir medya kurumunu kendimize yakın yada uzak görmüyoruz, tüm medya kuruluşlarına eşit uzaklıktayız” dedi. Bu güne kadar izledikleri politikalar da bunu gösteriyor. Hatta bu nesnelliği o kadar aşırıya vardırdılar ki geçmişte kendilerine hakaret etmiş ve bu sebeple dava konusu olmuş kişilerle bile onların programlarına çıkarak uzak olmadıklarını göstermişlerdir. Bizlere olan tavırları da iki taraflı bir saygı içinde eşit bir mesafede devam ediyor.
TURKTİME: Ama yine de geçmişten gelen ideolojik birlikteliğiniz ve yakınlığınız anlaşılabilir bir yakınlık beklentisi yaratmıyor mu?
FEHMİ KORU: Ben öyle bir beklenti içinde hiçbir zaman olmadım. O beklentiyi siyasiler vehmettiği zaman da bunun doğru bir şey olmadığını sözlü ve yazılı bir şekilde anlatmaya çalıştım. Siyasetçi ile gazeteci ilişkisi hiçbir zaman eş dost yada ahbap ilişkisi şeklinde olamaz. Ne kadar kendinizi yakın hissederseniz hissedin, genelde çelişki içindesiniz. O bir haberi saklamak ister sizin göreviniz ise o haberi ortaya çıkarmaktır. Bir haber var da onun üstüne yatıyorsanız, gazeteciliğinizi yapmıyorsunuz demektir. Benim gördüğüm kadarıyla aynı anlayış Ak Partililerde de var. Başbakanın bakışı çok nettir. O herkesi meslekleri ile kategorize ediyor. Kendisi bir politikacı ve politik kararları diğer politikacı arkadaşları ile alıyor. Yanındaki arkadaşları danıştığı kişiler ve diğer tarafta bürokratları var. Bürokratlar siyasetçi gibi davranmaya çalıştıklarında yada danışmanlar yasama organı üyesiymiş gibi kendisi ile ilişki kurmaya çalıştıkları zaman onlara dur diyor. Aynı şeyi medyadan da bekliyor.
ECEVİT’İN YANINDA DURAN GAZETECİLER
TURKTİME: Bu beklentisine karşılık bulabiliyor mu?
FEHMİ KORU: Geçmiş dönemde Türkiye’de büyük talihsizlikler yaşandı. Medya Türkiye’yi yönetmeye kalktı, yöneticilerle siyasi ortaklıklar içinde oldu, kötü alışkanlıklar edindi. Tayyip Erdoğan daha ilk günden buna müsaade etmeyecek bir yönde tavır takındı. Ne kendisine yakın gördüğü medya patronlarıyla yada basın mensuplarıyla ne de uzak sayılan medya patronlarıyla ilişkiye girdi. Ben bu dört yıl içinde medya siyaset ilişkisinin olabildiğince doğru olduğuna inanıyorum. Bülent Ecevit’in cenaze törenine baktığımızda ailenin hemen yanında birtakım gazetecileri gördük. Bu, farklı bir görüntü. Ben kendimi ne Abdullah Gül yada Tayyip Erdoğan ile öyle bir fotoğrafın içinde görebiliyorum, ne de dışardan bakıldığında öyle bir fotoğrafın içinde görülebiliyorum. Ama bu, Türkiye’deki alışkanlıklara biraz ters bir davranış.
UZAN OPERASYONU AK PARTİ’NİN İŞİ OLSAYDI DÜNYANIN EN APTAL İKTİDARI OLURDU
TURKTİME: Ak Parti iktidara gelir gelmez Uzan Grubu’nun üstüne gitti ve daha sonra aynı beklenti Doğan Grubu için de oluştu ama bu olmadı. Ve Doğan grubuyla ilişkiler belli bir zaman görece iyi gitse de şimdi kılıçlar çekildi. Hükümet POAŞ diyor Doğan grubu Yimpaş. Siz bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
FEHMİ KORU: Uzan Grubu’na karşı başlatılan süreçte siyasi iktidarın bir ilişkisi olduğunu zannetmiyorum. Süreci, siyasi işlerden bağımsız olarak devletin kendi içinde vermiş olduğu kararın uygulamaya geçmesi olarak görüyorum. Eğer denildiği gibi iktidar kendisine siyasi rakip olarak bunu yapıyor olsaydı, dünyanın en aptal iktidarı olması gerekirdi. Çünkü iktidarını Cem Uzan’ın kurduğu Genç Parti’ye borçlu Ak Parti. Cem Uzan’ın diğer partilerden oy çalması ve hepsinin birlikte baraj altında kalmasıyla birlikte tek başına iktidar oldu. Öylesine ahmak olmaları gerekir ki kendilerine her zaman yüzde 7,5’luk kolaylık sağlayacak olan bir partinin sahibini güçsüz duruma düşürsünler.
TURKTİME: Peki bu günkü tablo?
FEHMİ KORU: Bugünkü tabloda iki şeyi çok açık görmek lazım. Birincisi, hükümet, medyanın kendisine dönük beklentilerinden mutlu değil. Başbakan, defalarca “Bizden beklentileri var cevap vermediğimiz için böyle davranıyorlar” diyor. İkinci yön olarak ise özellikle büyük medya patronları hükümetin kendisine dönük tavrından mutlu değil. Onlar da eski alışkanlıklarının sürmesini istiyorlar. O yüzden karşılıklı bir mutsuzluk var. Bu mutsuzluk hükümet açısından petrol şirketleri olan medya patronlarını cezalandırarak çökertmek istemeye kadar vardırılıyor mudur veya medya patronları her türlü gücü kullanarak bizi vurmak isteyen iktidara gücümüzü gösterelim diye manşetler kullanıyor mudur diye sorduğumda bu iki soruyu da “belki” diyerek cevaplıyorum. Herkesin kendi görev alanı bulunduğunu, bunu taşırmanın ülkeye zarar vereceğini bir gün göreceklerini düşünüyorum, özellikle medyanın. Patronlar sonuçta iş adamıdırlar. İş adamı olarak siyasilerle paylaşabilecekleri bir alanları olmadığını bilmeleri gerekir. Kaldı ki bu günkü siyasiler iktidarda kaldıkları sürece iktidarı paylaşmayacaklarını baştan belli etmişlerdir. Bunu anlarlarsa iki tarafı da rahatlatacak bir ortam doğabilir.
TURKTİME: Medya-siyaset ilişkisini değerlendirirken “belki” dediniz. Bu “belki”den fazlasını söylemek için elimizde yeterli veri yok mu?
FEHMİ KORU: Yok.
TURKTİME: Neden?
FEHMİ KORU: Ben bizzat medya patronlarından “Bu iş hükümetin başının alından çıkıyor, Enerji Yüksek Kurulunu bize karşı yönlendiriyor” gibi bir söz duymadım. Ama tersini duydum. Aynı şekilde Yimpaş ile ilgili olarak ne Tayyip bey ne de Abdullah beyin ağzından “Bu yayınları tahsilatı engellemek için yapıyorlar” şeklinde bir şey duymuş değiliz.
YİMPAŞ HABERLERİ ÖNE ÇEKİLMİŞ KAMPANYANIN ÜRÜNÜ
TURKTİME: O zaman Doğan Grubu’nun son günlerdeki ısrarlı Yimpaş haberlerini nasıl okuyacağız?
FEHMİ KORU: Bu, öne çekilmiş bir kampanyanın ürünüdür. Bunu da acilleştiren, kendilerine karşı iktidarın bir takım niyetleri olduğuna yönelik aldıkları duyumlardır.
TURKTİME: İktidarın böyle bir niyeti var mı?
FEHMİ KORU: Ben öyle bir niyetleri olduğunu sanmıyorum. Ama böyle bir duyum aldıkları için ellerinin altında hazır buldukları konu olarak Yimpaş’ı devreye soktular. Yimpaş ile ilgili bugün yazılanlar daha önce de yazılmış şeylerdi. Ama bunun doğrudan POAŞ’la ilgili olduğu kanaatinde değilim.
TURKTİME: Hükümete karşı böyle bir karşı duruş ciddi bir risk ve Doğan Grubu sadece bir duyuma dayanarak böyle bir riski alacak kadar amatör değil. Duyumdan daha fazlası olamaz mı?
FEHMİ KORU: Olabilir tabii. Onun için belki dedim.
TURKTİME: Öne çekilmiş kampanyadan kastınız nedir?
FEHMİ KORU: Ak Parti’nin iktidarından memnun olmayan medya patronları seçime beş kala seçimleri etkilemek için aleyhte yayın yapacaklar. Ben böyle bir beklenti içindeyim. Bunun için ellerinin altında Yimpaş gibi Kombassan gibi konularda bunların yayın organlarının haber derlediklerini düşünüyorum. Ama seçime daha bir yıl varken bunun bu gün yapılıyor olması mutlaka bir sebepten kaynaklanıyor ama ben bu sebebi bilmiyorum.
MART SENDROMU ARTARAK DEVAM EDECEK
TURKTİME: Şemdinli olaylarını yorumlarken “mart sendromu” diye formüle ettiğiniz yaklaşımlarla “Heves var ama takat yok” demiştiniz. Ama görüyoruz ki heves güçlü ve takat bitmiyor. Bu gelişmeleri de mart sendromunun devam etmesi şeklinde okuyabilir miyiz?
FEHMİ KORU: Mart sendromu martta başlayıp o ayda bitecek bir sendrom değildi. O sendrom hala devam ediyor. Galiba önümüzdeki mart ve nisan aylarında dozu daha da artarak gelecek yılın ekim ayına kadar etkisini sürdürecek bir süreç o. Çünkü ülkenin önünde iki önemli gelişme var; Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler. Ona bağlı olarak bu sendromlar söz konusu. İktidar partisinin iradesini kısıtlayarak cumhurbaşkanını kendi içlerinden olmaya birisini çıkartarak çözmeye çalışan bir arzu var. Sendrom bundan dolayı var. İkincisi de halkın tercihlerini farklı odaklara yöneltme amacı var. Bu bakımdan her ikisi de önümüzde olduğu için benim gördüğüm kadarıyla süreç devam ediyor. Ama takat hala az.
TURKTİME: Bu takat biter mi sizce?
FEHMİ KORU: Sonuçta halkın sağduyusunun her şeye galebe çalacağını düşünüyorum. İnsanların aldatılması mümkün. Ama bütün bir toplumu her zaman aldatmayı mümkün kılacak bir propaganda makinesi henüz daha icat edilmedi.
YİMPAŞ NE ESAS PARAMI VERDİ NE KARIMI
TURKTİME: Neredeyse Yimpaş olayının kendisi kadar sizin de Yimpaşzede olmanız konuşuldu ve açıkçası yadırgandı. Bu konudaki son durum ve sizin söyleyecekleriniz nelerdir?
FEHMİ KORU: Bunu ilk olarak açıklayan benim. Kimse benim Yimpaş ile olan ilişkim ile ilgili bir kuşku belirtmiş de ben açıklamak zorunda kalmış değilim. Bütün gazeteler manşetleri atarken, herkes bir şeyleri söylerken ben belli bir süre bu konuyla ilgilenmez göründüm, uzak durdum. Sebebi, benim bu işle ilgili olmam. Amerika’da bir yöntem vardır; Bir gazeteci bir konuyu yazıyorsa ve o konuyla da şahsen ilgiliyse önce onunla ilgisini açıklar. Bu, bizde pek alışılmış bir yöntem değildir. Ama ben bu güne kadar yazdığım konularda özel ilişkim varsa mutlaka onu açıklamışımdır. Dolayısıyla bu konuda da açıkladım. Zaman Gazetesi’nden ayrılıp ne yapacağımı bilmez haldeyken Yimpaş’tan gazete çıkarmak için bir teklif almıştım. Bunlarla bir şirket kurduk ama daha kurduğumuz gün ben bu şirketin yürümeyeceğini anladım ve devam etmedim. İkincisi bunlara ben de para verdim.
TURKTİME: Evet, sizin gibi her şeyin çok ötesini görebilen bir insan nasıl para verir deniyor…
FEHMİ KORU: Gayet basit. Benim elime o sırada belli bir miktar para geçmişti ya bankaya yatıracaktım ya da banka yerine bunlara verecektim. Bunlar o dönemde dürüst para toplayan, topladıkları paraları yurt içinde ciddi yatırımlara dönüştüren bir oluşumdu ve ben de bankaya yatıracağıma bunlara yatırmayı tercih ettim. Bu hadise 1998 yılında oldu ve şimdi 2006 yılındayız. Ben 3 defa yazılı olarak resmen paramı istedim. Kar ettiysem kârımla etmediysem esasını bana verin dedim. Onlar da veremeyiz dediler. Yani televizyonlarda söyledikleri sözleri bana söylediler.
GAZETECİLİK İLİŞKİMİ KENDİ İŞİM İÇİN KULLANMAM
TURKTİME: Herkesi şaşırtan başka bir konu da, sizin gibi güçlü ilişkilere sahip birisinin nasıl olup da parasını alamadığı…
FEHMİ KORU:Ben bunu diyenlerin biraz düşünmesini istiyorum. Elbette ben de bir güç kullanıyorum, medya gücü. Ama o gücü hiçbir zaman kendim için kullanmadım. Bunlar beni mağdur etti ben de onlara gününü göstereyim diye bu güne kadar bir tek yazımı bile kullanmadım. Dolayısıyla herkes hangi yollardan parasını istiyorsa ben de aynı yollardan istedim. Onlar da bana aynı yollardan bana cevaplar gönderdiler ve paranızı ödeyemeyiz dediler. Ben yaptığım işi ciddiye alıyorum. Gazeteciliği toplumsal bir görev olarak biliyorum. Dolayısıyla kişisel çıkarlara alet edilmesine karşıyım. Ben gazeteci olmasaydım o parayı söke söke almaya da çalışırdım, tanıdığım insanları araya sokarak başka yollar da denerdim ama bunu bir gazeteci olarak kendime yediremediğim ve mesleki açıdan da doğru bulmadığım için yapmadım. Bundan sonra da yapacağımı sanmıyorum.
TURKTİME: İleriye yönelik alma umudunuz var mı peki?
FEHMİ KORU:Bir televizyon programında benim o paramın bir o kadar daha kazandığını söyledi. Esas parayı veremiyorlar ama karını veriyorlarmış. Ancak bana karını da vermediler. Ama ben hala bekliyorum.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...