Eski KKTC Başbakanı ve Cumhuriyetçi Türk Partisi-Birleşik Güçler Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer’e göre, Türk tarafı laikliği çoktan içselleştirdi; oysa Rum kesiminde bu böyle değil. Kilise, çözüm politikası dahil, hayatın her alanında egemen ve bu durum işleri zorlaştırıyor.
HASAN ERİŞ
KKTC’de 2005-2009 yılları arasında başbakanlık yapan ve 2005 yılından bu yana Cumhuriyetçi Türk Partisi-Birleşik Güçler’in (CTP-BG) genel başkanlığını yürüten Gazimağusa Milletvekili Ferdi Sabit Soyer, müzakere masasının karşı tarafını
- Başbakan Derviş Eroğlu “Artık sabrımız taşıyor. Müzakereler başarılı olmazsa KKTC’nin tanınmasına odaklanacağız” dedi. Siz gelinen noktayı nasıl görüyorsunuz?
FERDİ SABİT SOYER - Bu görüşmelerde ilk defa
Çözüm siyasetinin amacı, Birleşmiş Milletler (BM) parametreleri temelinde, iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe sahip Federal Kıbrıs’ın eşit kurucu ortağı olarak uluslararası alanda hak ettiğimiz yere ulaşmaktır. “Çözümsüzlüğün nedeni ben değilim”i bütün dünyaya göstermektir.
- Çözümün önünde ne gibi engeller var?
1974’ten sonra Kıbrıs’ta bir “ganimet ekonomisi” palazlandı ve bu ortam yavaş yavaş kendi burjuvazisini, yandaşlarını yarattı. Bunlar değişim istemiyor. Uluslararası çevrelerde de gizli-açık çözüm karşıtları var. Türkiye’nin AB üyeliğini engellemek isteyen Fransa dört gözle bir çözümsüzlük olur da işler tıkanır diye bekliyor.
- Kimilerine göre AKEL, Rum tarafında çözüme en yakın siyasal hareket. Çözüm yolunda engelleri var mı?
- Rum tarafı 1963’e kadar Enosis siyaseti güttü. Ne zaman faşist cunta geldi, ayaklar suya erdi, “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” siyaseti güç kazanmaya başladı. Elen (Rum-Yunan) karakterli bir Kıbrıs cumhuriyetçiliği ortaya çıktı. AKEL federasyonu savunuyor ama bizim savunduğumuz gibi değil. CTP’de hiçbir zaman taksim tezi savunulmadı. Vaktiyle TİP’in önerdiği federalizm tezini Türkiye adına
- Bunu biraz açar mısınız?
- Türk tarafı laikliği içselleştirmiştir. Bizde en sağcı parti bile toplantılarına imamı çağırsa, halk bunu kabul edemez. Siyasetle din adamının yeri, işlevi ayrıdır. Onlarda böyle değil. Kilise yaşama hâkim. Toplantılarında baş papaz baş köşede oturur. Kilise, insanları domine eder.
Müzakereler din ile ilgili bir konu değil. Ama Kıbrıs’ta “ilahi kudreti” temsil eden kilise, inandığı kutsal değerler ve menfaatlere göre beyanat veriyor. Başpiskopos 2. Hrisostomos, “müzakerelerden olumlu bir sonuç çıkmayacağından emin olduğunu” söyledi. Kathimerini gazetesi, “Başpiskoposun B planı var” başlığıyla haber yayımladı. Buna göre kilise, müzakerelerden sonuç çıkmayacağını yaymaya çalışıyor, aramızdaki sınır kapılarının kapatılmasını istiyor. Bu yolla Ada’da bölünmüşlüğü resmiyete dökecek ve ardından klasik propaganda atakları ile bütün dünyaya “Bunun sorumlusu Türkler” diyecek. Yani kamuoylarını çözümsüzlüğe hazırlıyorlar. Sanki Kıbrıs’ta birileri, söylemek isteyip de söyleyemediklerini kiliseye söyletiyor. Ben de buna veryansın ettim; kilisenin siyasette dominant şekilde rol alması, laikliğe de, AB’nin demokratik kurumsallaşmasına da aykırıdır.
AKP zamana yayar mı?
- Yunanistan’daki seçim sonuçlarının bu sürece yansıması nasıl olur?
- (Yunanistan Başbakanı) Yorgo Papandreu çözüm için önemli bir şans. O da çözümsüzlüğü dayatan taraf olarak gözükmemek gerektiğini biliyor ve öneriyor. Güney’deki bağnaz milliyetçilere prim verilmemesi gerektiğini biliyor. “Uluslararası camia ile çelişkiye düşersek Kıbrıslıların geleceği önemli tehlikeler içerir” dedi. Onun için Papandreu’dan hoşnut değiller. Onlar (eski Başbakan) Karamanlis’i severlerdi.
- Ya Türkiye’nin desteği?
- AK Parti yönetimi ve hükümetinin çözüm konusunda
Kaynak: Cumhuriyet
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...