Fark kritik zamanlarda ortaya çıkar. Sade suya tirit konularda ve rutin zamanlarda herkes birbirinin aynıdır. Ama ne zaman ki kritik bir olay-konu olur o zaman bazı isimlerin diğerleriyle “aynı” olmadığı da anlaşılır.
Biliyorsunuz. Defne Joy Foster hayatını kaybetti. Herkes için şoktu bu haber. Daha çok gençti, birkaç gün önce ekranda dans ediyordu, bir yaşında çocuğu vardı, daha yeni evliydi. Her ölüm erkendir ya, bu unsurlar Defne’nin ölümünü biraz daha “erken” algılattı.
Ancak dile getirilmese de fısıltı halinde ölümün şekli tartışılıyordu. Öyle ya; bir yaşında çocuğu olan bir kadının gecenin 4’üne kadar eğlence yerlerinde ne işi vardı? Sonrasında yeni tanıştığı birinin evinde işi neydi? Bunun gibi detaylar hep konuşuldu ama kimse tarafından dile getirilmedi.
Ölüm tüm eleştirileri sıfırlardı çünkü. Adet olduğu üzere hep güzel olarak anılırdı giden kişi.
Ama diğer tarafta o sorular seslendirilmese de ortada duruyordu. Ancak hiçbir gazeteci olası tepkileri göze alıp bu suskunluk sarmalını kırmayı göze alamadı, bu unsuru dile getirmedi.
Bir tek Hıncal Uluç dışında. Hiç kimseye eyvallahı olmadığını bir kez gene gösterdi, olası tepkileri takmadı, şeytanın avukatlığını yaparcasına ezber bozup o konuyu çok çarpıcı bir şekilde gündeme getirdi.
Ve Uluç bu tavrıyla KAZANDI.
Hıncal Uluç’un o yazısını okumak için TIKLAYIN…