İngiltere'de yaklaşık 10 gündür süren sokak eylemlerinden, savaşı andıran görüntüler geçiyor ajanslar. Kimilerinin hak alma mücadelesi olarak değerlendirdiği bu sokak çatışmalarını, kimi terör eylemi olarak niteliyor. Kimi polisin tutumunu tahrik edici bulurken kimi de polisin güçsüzlüğünü ülkedeki insan hakları savunucularına bağlıyor. Biz de bu tartışmaya dahil olup Türkiye'de bu konuyu düşünüp değerlendirecek, değerlendirip sınıflandıracak isimlere ne düşündüklerini sorduk. Elbet hepsinin konuyla ilgili kuracak sayfalarca cümlesi vardı ama biz bu düşüncelere sayfamız sınırları yettiğince yer verebildik. Sayfamızda en geniş yeri şu anda olayların tam ortasında bulunan gazeteci Mahmut Hamsici'ye ayırdık. Zira olay yerinden en sıcak bilgileri Türkiye'ye o aktardı. İkinci konuğumuz eski SHP Ankara milletvekili Salman Kaya oldu. O '68 eylemlerinin efsane isimlerinden olsa da, Türkiye onu 1 Mayıs 1994'te 'polisin dövdüğü milletvekili' olarak tanıdı. Her dönem sokağa ve eyleme inanmış bir insan olarak düşünceleri önemliydi.
Sayfamızın diğer konukları ise, konuyu daha çok bilimsel yönden ele aldılar. Uzmanlık alanları içinde değerlendirdiler...
İdeolojisi zayıf ezilmişler hareketi
Prof. Nilüfer Narlı (Sosyolog)
Bu sadece bir günün, iki günün olayı veya sadece birinin öldürülmesi olayı da değil. Bir birikim var. Böyle bir birikimi de en az dört beş yıl geriye gidip görmemizde büyük bir yarar var. Yunanistan'da, Fransa'da gençler arabaları yaktılar. Oralarda gençler şunu söylüyordu; 'Önce gelip Cezayir'de ve Fas'ta babalarımızı sömürdünüz, sonra buraya işçi olarak geldik fabrikada çalışırken yine sömürüldük. Şimdi ben burada işsizim ve marjinalim.' Bu söylemi dinlediğiniz zaman geçmişteki sömürgeciliğe karşı bir başkaldırı olduğunu görüyorsunuz. Düşünün hala onu içinden atamamış. O ülkenin vatandaşı olduğu halde hala ezildiğini düşünüyor. Bu ezilmişlik duygusu, yoksulluk duygusu, sürekli olarak kendisine ayrımcılık yapılıyor algısı bunların getirdiği bir birikim var. Dünyadaki ekonomik kriz, 5 yıldır süren durağanlık, işsizlikle birlikte hükümetlerin sosyal devlette kısıntıya gitmesi de insanlarda müthiş bir umutsuzluk yarattı. Biraz umudu olsa yine sabredecek, sorununa çözümü şiddetle aramayacak ama umudu yok. Umutsuzluk çok kara bir noktaya ulaşıyor. Bu noktaya ulaştığı anda tamamen ipler kopuyor. İşte bu noktada çok marjinal ve hüsran içindeki gruplar, isyanı fırsat bilerek gidip yağmacılık yaparak öfkelerini kusuyorlar. Birinin mücadelesi var olmakken diğerinin amacı sadece yağma oluyor. İkisi aynı ortamda birleşiyorlar. Bir de sosyal medyayı kullanarak çok hızlı örgütlenebiliyorlar ve birbirlerinden çok hızlı haberdar olarak bir anda bir noktaya doğru akabiliyorlar. Ayrıca Avrupa'daki olaylarla Ortadoğu'daki olaylar tamamen farklı. Ortadoğu diktatörlere karşı özgürlük ve adalet isterken, Avrupa'daki olaylarda ideolojinin çok daha zayıf olduğunu görüyoruz.
Bir kıvılcım yeter ben hazırım bak...
Mahmut Hamsici / Gazeteci
Sokakların, dünyanın dört yanında aynı dönemde böylesine hareketli olması tesadüf mü? Ekonomik krizin dalga dalga vurduğu ve en fazla yoksulları ve çalışan kesimleri etkilediği dünyada öyle olmasa gerek.
Londra'nın Totenham, Hackney, Harringey gibi benim sıklıkla gittiğim bölgelerini bilenler bu isyanlara hiç şaşırmadı. Aslında uzun bir süredir kentin bu mahallerinde bir enerji birikmesi yaşanıyordu. Gözle görülen sosyal sorunları, araştırma sonuçları da ortaya koyuyor. Kentte işsizlik yüzde 8'i geçmiş durumda. Gençlik arasındaki işsizlikse yüzde 23 civarında. Olayların başladığı Totenham'da işsiz her iki gençten biri genç. Gençlerin yüzde 40'ı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. İstatistikler gösteriyor ki İngiltere 1930'lardan beri en adaletsiz dönemini yaşıyor. Londra'nın en zengin yüzde 10'luk kesimi, en fakir yüzde 10'luk kesiminden 273 kat daha fazla kazanıyor.
Ayrımcılık ve polis baskısı: The Guardian Gazetesi'nin yayımladığı verilere göre İngiltere'de siyahların, beyazlara oranla polis tarafından durdurulma ve aranma oranı 26 kat daha yüksek! 2005 ve 2009 yılları arasında polisin arama yaptığı Asya kökenlilerin sayısı yüzde 84, siyahların sayısıysa yüzde 51 artmış. Polis verilerine göre bu yılın Ocak ve Mayıs ayları arasında Totenham'da 5 bin 497 kişi durdurulup aranmış. Aramalarda, özellikle de ev baskınlarında sürekli ölüm olayı yaşanıyor. Bağımsız Polis Şikayetleri Komisyonu'nun verilerine göre 98'den bu yana gözaltı sırasında 333 kişi polis tarafından öldürülmüş ve hiçbir olayda polis ceza almamış. İşsizlik, yoksulluk, sürekli potansiyel suçlu muamelesi görme... Bütün bunların bir isyana neden olmasını anlamak çok zor olmamalı. İngiltere basını ısrarla olayların çetelerin işi olduğunu söylese de az sayıdaki aklıselim yazar, akademisyen ve politikacı bu olayla büyük bir sosyal yaranın görünür olduğunu öne sürüyor. Olaylardaki ayrıntılar medyanın genellemelerini altüst ediyor. Totenham'daki ilk eylemden bu yana siyahların yoğun olmasıyla birlikte her etnik kökenden genç, eylemlere katılıyor. Eylemcilerin arasındaki beyaz İngiliz sayısı sanıldığından fazla. Sadece erkekler değil kadınlar da var. Yağma olaylarındaysa önemli bir ayrıntı var. O da yağma edilen ürünler arasında et, sebze konserveleri gibi temel besin maddelerinin de olması.
Sokağını koruma duygusu ve Türkler: Bu arada Türk basınında epey yer bulduğu üzere Türkiye kökenli esnaf toplulukları dükkanlarını korumak için kendi önlemlerini kendileri aldı. İşin garibi bazı İngilizler'in desteği ve Türk basınının haberleriyle esnafların bir bölümü dükkanlarını koruma psikolojisinden öte savaşma psikolojisine girmişti. Bu durumun farklı etnik gruplar arasında kavgalara neden olma ihtimalini düşünmemek işten bile değil. Hele ki ırkçı EDL (İngiliz Savunma Birliği) üyelerinin de savunma için sokaklara ineceklerini açıklamasından sonra.
Gergin bekleyiş: Bu yazının yazıldığı gün (cuma) tüm İngiltere'de ortalık sakindi ama gergin bekleyiş hala sürüyordu. İsyanlar önümüzdeki günlerde belki dinecek, belki sürecek ama şimdiye kadar yaşananlarla Avrupa kapitalizminin merkezinde en alttakilerin sorunları artık üstü kapatılamaz hale gelmiş durumda. Ve birinin yediği, birinin baktığı bu adaletsiz ortamda kıyametin elbet yeniden kopacağını tahmin etmek de güç değil!
Bizimki sınıf mücadelesiydi
Salman Kaya (68 kuşağı eylemcisi. SHP eski Ankara Milletvekili):
Devrimci hareketin hedefi bellidir. Dolayısıyla 68 eylemleri de emeğin iktidarını, sosyalist iktidarı hedefliyordu. Çağdaş demokrasiyi kurma hayali vardı. Şimdi İngiltere'de ve öncesinde Fransa'da yaşananlar ise zarar verme üzerine inşa edilmiş, hedefsiz eylemler. Dolayısıyla Fransa, İngiltere ve Londra sokaklarını ateşe boğan kesimle Türkiye devrimci mücadelesinin hiçbir ortak yanı yoktur. Elbette o grupları da incelemek gerekir ama başlangıcı ve sonucu itibarıyla hedefsiz bir grupların eylemleri gibi görünüyor. Ayrıca eğer verilen kavga 'kimlik siyaseti' üzerinden yapılıyorsa bu da bir eksiklik olarak değerlendirilebilir. Bizim dönemimizde de 'kimlik siyaseti' vardı ama kavgamız daha çok sınıfsaldı. Devrimciler mücadeleyi sınıfsal temelde verirler. Bizimki de bundan bağımsız değildi. Ayrıca kimlik sorunu Türkiye'de de İngiltere'de de her yerde aynı yöntemle, en geniş demokrasiyle çözülebilir.
Polisin tavrı açısından da bir benzerlik yok. Biz Türkiye'de 12 Eylül gibi bir faşist darbeyi yaşadık, faili meçhulleri gördük, 'Hayata Dönüş' gibi vahşice operasyonlara tanık olduk. Yapılanların ne büyük bir hata olduğu, şiddetin nasıl bir yara açtığını gördük. Yani Türkiye'de yaşananlarla İngiltere'de yaşananların diğer cephede de hiç benzer yanı yok. Dikkat ederseniz, insanlara zarar vermemek için alabildiğine bir çaba harcanıyor. Bunu hepimiz takdirle karşılarız ebette. Devlet hangi suçu işliyor olsa da yurttaşını korumakla yükümlüdür.
Ezilme değil gurur mücadelesi
Doç. Dr. Ferhat Kentel (Sosyolog)
Bu olayların yaşanmasındaki en önemli neden, bütün bu göçmen kitlesinin Avrupa'da yaşadığı ekonomik sorunlar, kültürel dışlanma, altta kalma mücadelesinin ötesinde bütün o ırkın ya da kültürün aşağılanması ve sonrasında gururun kurtarılması. Galiba bu tür isyanlar en çok gururunun ayaklar altına alındığının hissedildiği zamanlar çıkıyor. Mesela Los Angeles'ta siyah bir adam polisler tarafından dövülmüştü bütün Los Angeles yanmıştı. İnsan renginden, kimliğinden ötürü aşağılandığı zaman her türlü isyanı yapabilmeye hak kazandığını düşünüyor sanırım. Tabii ki ekonomik sorunlar da var ama bu tür bir sosyal, psikolojik bir motif, çok daha önemli bir rol oynuyor sanki. Olayların Ortadoğu'yla benzerliği ise şöyle kurulabilir. Saddam Hüseyin, Mübarek, Beşar gibi diktatörler, hepsi her türlü tanrısal gücü kendilerinde bulduğunu zanneden insanlardı. İnsanlarını küçük görüyorlardı. Bu bir yere kadar işledi. Küreselleşme süreç içinde başka sömürü kitleleri ortaya çıkarsa da, bir yandan isyanı da öğretiyor. Bir yerde bir isyan varsa bizim de isyan etmemiz normalleşiyor. Zincirleme refleks oluşuyor, düşünümsel birbirinden etkilenerek bir takım süreçler ortaya çıkıyor. Böylesi bir olay Türkiye'de yaşanır mı derseniz, Kürtlerin yaşadığı süreç, oradaki doz kabarırsa, orada daha radikal bir savaş dili kullanılırsa Kürtlere karşı ve bu dil kontrol edilemez bir hale gelirse, evet böyle bir şeyler olabilir. Gayrimüslim azınlıklar için de dışlanma geçerli ama onlar da topu topu 100 bin kişi diye hiç kimsenin dert etmediği bir kesim. İsyanı yapabilecek güce sahip değiller. Ama Kürtler için böyle bir şey söz konusu değil. Gururun kırılması anında böyle bir duygunun hissedilmesi anında evet böyle bir şeyler beklenebilir.Risk artar.
Amaçsız gençlerin işi
Prof. Nevzat Tarhan (Psikiyatr)
İngiltere'deki olay, sistemli bir olay gibi görünmüyor. Yapılan çalışmalar, son yıllarda özellikle bireysel şiddetin ve öfkenin artışı ve belli anlarda bunun bir şekilde patladığını gösteriyor. Özellikle bu kişilerin bu eylemlere katılmak için sosyal ve psikolojik olmak üzere çeşitli sebepleri var. Genellikle Batı toplumlarında gençlerde bir amaçsızlık var, her şeyi kolay elde ediyorlar. Burada en önemli sebep amaçsızlık, bir de bencilliğin ve zevkçiliğin yaygınlaşması. Bu eylemlere en çok yoksul gençlerin katıldığını görüyoruz. Psikolojik neden olarak uyuşturucu kullananlar çok fazla, suça yönelmişler. İnsan hakları nedeniyle polis de gerekli mücadeleyi geliştiremiyor. Bu durum, gençlerin kendilerini durdurmalarını da engelliyor.
Yanlış bir şey söylemek istemem, elbette bu eylemleri tetikleyen bir unsur vardır ama polisin her şiddet uyguladığı zaman yangın çıkarılacak diye bir durum da yok. Demek ki bir alt yapı varmış orada. Muhakkak sosyo-psikolojik analizlerinin yapılması lazım. Kesin bir şey söylersek yanlış olur.
akşam
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...