Ersin Tokgöz’ün Anayurt Gazetesi’ndeki yazısı…
Demek ki Neymiş?
Köşe başlarını tutup, tutmanız gereken nabza fersah fersah uzak durursanız çuvallarmışsınız…
Kendinizi toplum mühendisi ilan edip toplumsal hikayeyi okurken olanı değil olması gerekeni sanki olanmış gibi sunmaya çalışırsanız, olan ortaya çıktığı zaman kaçacak delik ararmışsınız…
Devletin bölünme tehlikesinden rejimin değişeceğine kadar hiç yoktan sahte korkular yaratıp o korkulardan nemalanmaya çalışırken milletin asıl derdine ilişkin tek bir kelime etmez, tek bir çözüm sunmazsanız arkanızdaki onca medya desteğine rağmen nal toplarmışsınız…
Milleti meydanlara toplananlardan yada sesini daha çok duyuranlardan ibaret sanıp tüm akıl yürütmelerinizi sadece bu veri üzerinden yapar, demokrasi kabulünüzü de bunun üzerine kurarsanız gün gelir meydanlara çık(a)mayan yada sesini duyur(a)mayan o geri kalan tarafından suratınıza okkalı bir tokat yermişsiniz…
O geri kalan halkı “göbek kaşıyanlar” olarak küçümseyip başa gelmek için onlardan oy iterseniz, sadece avucunuzu yalarmışsınız…
Sol sol deyip sol politikaların yanından geçmez, halkın karşısına devleti çıkartıp hesaplaşma isterseniz, o hesap görülürken sizin de defteriniz dürülürmüş…
Onca kaybedişinize rağmen kaybınızla ilgili adam gibi bir analiz yapmaz, ismi kayıpla özdeş liderlerinizi ısrarla baş tacı yaparsanız, en fazla bir kez daha kaybedermişsiniz…
Siyasetinizi cami avlusundaki şehit cenazesinden bile medet umacak kadar zavallılaştırırsanız, şehitlerini her türlü siyasi kaygının ötesinde kutsayan bu millet sessizce size kutsallarını anımsatırmış.
Oy için bir sorti de milletin büyük çoğunluğunun Müslüman olması üzerinden atar, bu duyguyu kaşıyıp karşı oya dönüştürmek için miadı dolmuş siyasetçileri hasta yatağından kaldırarak “vereceğiniz oy cehenneme alacağınız bilettir” diye konuşturursanız, dinleri konuda sandığınız kadar bilgisiz olmayan bu halk tarafından yerlere serilirmişsiniz.
Evet, geride bıraktığımız seçim süresince tuhaf gibi görünse de tüm bunlar olmuştur.
Olmuştur ama ne sırça köşklerinden görmek istedikleri Türkiye’yi görünen Türkiye’ymiş gibi yazan kalemşörler ne de bu kalemşörlerin gazıyla siyasetlerini üst üste yanlışlar üzerine kuran siyasetin kaybedenler takımı bir an durup ortaya çıkan tabloya bakarak “Evet, demek ki buymuş” deme erdemini göstermekten hala fersahlarca uzaklar.
“Nasıl olur da olur?” diyerek derin bir hayal kırıklığı yaşıyorlar, halkı suçluyorlar, toplumsal hikayeyi okuyamamanın açığını kapatmak için işi “Aziz Nesin’e hak vermek gerekiyormuş” terbiyesizliğine kadar götürüyorlar.
Çünkü onlar gazetecisi ve siyasetçisiyle her şeyi bilen, hatta sadece sizin için bile düşünebilecek kadar çok bilen kişiler olarak görüyorlar kendilerini ve zaten bu yüzden tüm köşe başları kurtarılmış bölgeler olarak onlara tapulu.
Oysa sizin şu mütevazı yazarınız aylar öncesinde yine bu sütunda şöyle yazmıştı: “...Meydanlar her ne kadar başka seslerle dolu olsa ve yüzeysel bakışla bu sesin genel ses olduğu kabul edilse de, birilerinin ‘maalesef’ ile okuyacakları şöyle de bir gerçek var: ‘Siyasette sesini daha çok çıkartan değil, daha fazla oy alan öne geçiyor. Her şeye rağmen…’ Anımsatmak isteriz; artık şartlar ne kadar olağanüstü olursa olsun Türkiye, sık sık darbelenmiş bir demokrasi ile düşüp kalksa bile jandarma kontrolünde açık oy gizli tasnif yöntemine dönemeyecek kadar uzun bir yol almıştır. Özlemleriniz farklı olabilir. Ama gerçek, budur…”
Evet… Şimdi bir tercih daha yapmanız gerekiyor. Ya özlemlerini gerçeğin ta kendisi gibi sunan ve bunu da öngörü dehası olarak pazarlayan kalemşörleri okuyup zihninizi her türlü manipleye teslim edeceksiniz ve bundan sonraki dönemde “Ama oy vermeyen yüzde 50 ne olacak” savunusunun peşinden gideceksiniz yada bu satırların yazarı gibi sırça köşklere uzak ama neyse onu yazan “sıradanları” okuyacaksınız.
Hoşunuza gitmediyse buyurun; Bekir Coşkun iki adım ötede. Tercih sizin.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...