Oysa yapılması gereken buydu. Ak Parti öncüllerinde olduğu gibi iktidarı avantaya çevirmede geri durmamış, gücünü ranta dönüştürmede tek başına iktidar olmanın ölçüsüzlüğü ile gemi azıya almıştı.
Hele de bu konuları gündeme getirmekten uzak, tek itiraz noktası laiklik olan bir ana muhalefet partisi varken… İştahını ve ihtirasını dizginleyecek tek bir şey kalıyordu: Biraz vicdan. Ama işin özünde kaynakları yandaşlarla paylaşma kavgası olan siyasette vicdan belki de en son dikkate alınacak şeydi.
Ve öyle oldu. Haberler gırla. En küçük taşra yapılanmasından merkez teşkilata, ilçe başkanından parti üst yönetimine kadar yolsuzluk iddialarının ardı arkası kesilmiyor.
Bekleniyordu ki, muhalefet… Özellikle ana muhalefet partisi… Kafasını gömdüğü laiklik kumundan çıkarsın ve asıl tehlikenin bu nereye çekersen oraya gidebilecek ama içi asla doldurulamayan muğlak laiklik tartışmaları değil kaynakların yandaşlara dağıtılması, iktidar gücünün bu şekilde kullanılmasını olduğunu görsün ve iktidarı bu ana damardan yakalasın, hizaya getirsin.
Ve sonunda oldu… CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu, belki de uzun zamandan sonra muhalefet olmanın gereğini yaptı. Ortaya bir belge koydu, Ak Partili bir yöneticinin iş bağlamak için 1 milyon dolar rüşvet aldığını belgeledi.
Ve muhalefetin gerçek işlevini gösterdiği için, kazandı.