Türkiye aylardır Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karara kilitlenmişti. Ak Parti’nin kapatılması için açılan davanın hukuki değil siyasi bir dava olduğu, zaten Anayasa Mahkemesi üyelerinin bir hukukçu olarak değil kararlarını siyasi duruşları çerçevesinde verecekleri, davanın sonucunun da buna göre olacağı kehanetleri havada uçuştu.
Mahkeme üyeleri kim tarafından atandıkları baz alınarak ve daha önceki kararları kanıt gösterilerek hukukun en üst kurumu adeta bir siyasi parti olarak konumlandırıldı ne 2001 yılındaki değişikliklerin ne de başka bir unsurun Ak Parti’nin kapatılması dışında bir karar almaya yetmeyeceği savunuldu.
Görüntü de oydu.
Ancak… Anayasa Mahkemesi, bu görüntüyü ve zihinlere yer etmiş ezberi bozdu.
Anayasa Mahkemesi üyeleri, kimsenin emir eri olmadığını gösterdi...
“Şu şu üye şu oyu verir, çünkü…” tabusunu yıktı…
En yüksek hakimlerin, kendilerini atayan liderin uzaktan kumandası olduğu ve dava ne olursa olsun oyunun rengi belli kişiler olduğu çamurunu temizledi...
Ve aldıkları tarihi kararla yaklaşık altı aydır sancılı bir süreçte kıvranan Türkiye’yi kaostan çıkardı.
Ve demokrasi yolunda hem Türkiye, hem de Anayasa Mahkemesi kazandı.