Dünyanın en renkli ve başarılı kukla oyunlarını her yıl İstanbul’da bir araya getiren Uluslararası İstanbul Kukla Festivali, bu yıl 13-29 Ekim’de sanatseverlerle buluşacak. Bu sene 20. kez düzenlenecek festivalin kurucusu ve sanat yönetmeni Cengiz Özek’le hem İstanbul Karagöz Kukla Vakfı’nın gelecek planlarını hem de Gölge Tiyatrosu’nun Türkiye’deki 500. yılını konuştuk.
- Kukla Festivali’ni bu yıl 20. kez perdelerini açacak. Azımsanmayacak bir başarı bu aslında. Siz neler hissediyorsunuz?
Biz 20 yıl önce bu festivali yaptığımızda, “Kukla Tiyatrosu da ne” gibi bir yaklaşım vardı. Kuklanın bir tiyatro türü olacağı konusunda fikirleri yoktu, sallanan bebekler olarak düşünüyorlardı ya da Karagöz’ü zaten kukla diye kabul etmiyorlardı. Bunları bir çatı altında toplamak gerekiyordu. Festival bunları legal hale getirdi: Karagöz bir kukladır, kukla da tiyatronun bir alt türüdür. İlk başladığımızda hiç Türk grup yoktu. Bugün ise birçok Türk başvurusunu geri çeviriyoruz. Bu da festivalin attığı tohumların bir şekilde yeşermesi.
- Şunu da yapmak isterdim ama olmadı dediğiniz bir şey kaldı mı?
10 yıl sonra bir kukla müzesi kurabilirim diyordum. Hâlâ kuramadık. Vakıf haline gelmeyi istiyorduk, onu yapabildik. Vakfı şimdi daha işler, kendi kendine para kazanır hale getirmemiz gerekiyor. Benden sonra da bu vakıf çatısı altında bir şeyler devam edebilsin. Bir atölye, müze ve tiyatro kavramlarının iç içe girdiği, çağdaş açılımlı bir mekân arıyoruz.
- Gölge Tiyatrosu’nun Türkiye’deki 500. yılı olması bu seneki festivali nasıl etkiledi?
Türk Gölge Tiyatrosu’nun 500. yılı olması bence Türk tiyatrosu açısından son derece önemli. Biz de kendi ölçümüzde bu yılı Karagöz’ün etkinlikleriyle kutlamak istedik. Benim Belçika’da, Almanya’da, Polonya’da, Macaristan’da ve Türkiye’de Karagöz sergilerim oldu; haritalarla, göç yollarıyla anlattığımız, Karagöz’ün kostümlerinin nereden geldiği hakkında bilgiler veren... Topkapı Sarayı’nda da 500. yıla özel bir sergi olacak. 20 yıl önce ilk defa biz sergilemiştik bu koleksiyonu, o zaman galiba ilk defa gün yüzüne çıkıyordu bu figürler. 20 yıl aradan sonra Karagöz’ün 500. yılı anısına bir kez daha seyirciyle buluşacaklar.
- Karagöz demişken, herkes fikir sahibidir, ama çok kişi de derinlemesine bilmez. Örneğin Karagöz oyununda bir konu sınırı var mı?
Bir sürü değişik Karagöz oyunu var. Repertuvar zengin. Halk hikâyelerinden, gerçeküstü hikâyelerden ve sosyal olaylardan konularını belirliyor. Bizim bakış açımız günü yakalamak, günün konularını ele almak. Çevre kirliliği bütün dünyada sorun. Oyunlarımız, mesela “Çöp Canavarı”, bunu işliyor; “Büyülü Ağaç” yeşili korumak üzerine bir oyun. Bunları 20 yıldır oynuyoruz. İnsanlar oyunu seyredince Karagöz’ün neden hâlâ oynanmadığını anlamadıklarını söylüyorlar. İstanbul’a gelen hiçbir belediye başkanının İstanbullu olmaması, İstanbul folklorunu algılamaması bu tür sanatların geri kalmasına neden oluyor.
- Festivalde neler var bu yıl?
Festivali başından beri Karagöz’e adadık ama bu yıl özel bir dosya açtık. Gölge Oyunu’nun köklerini hissettirecek ülkelerden oyunlar getirmek istedik. Kamboçya’dan çok önemli bir gölge oyunu grubu geliyor: Punon Pen Devlet Gölge Tiyatrosu. Kmerler’den kalan mistik duyguları olan bir oyun sergileyecekler. Tayvan Gölge Oyunu getiriyoruz, teknik olarak Karagöz’le benzerlikler içeriyor. Ama hiçbir bağı yok. Keza, Çin Gölge Tiyatrosu da bu türlü bir oyun. Tabii ki Asya Gölge Oyunlarını taşırken Endonezya’yı unutmamak lazımdı. Endonezya Gölge Oyunları için çağdaş yaklaşım gösteren İspanyol grup El Gecko var.
Festivalde Gölge Oyunları’nın dışında kuklanın türlerini algılayabileceğimiz oyunlar da var. Çekya’dan Karromato, İspanya’dan Ytuquepintas adlı grubun kumlarla yaptığı bir gölge yansıtma projeksiyonu, müthiş bir şey. Yine, Macaristan’dan Mikropodium diye bir oyun geliyor. Almanya’dan Karagöz’ün 3 boyutlu yansıması gelecek.
Cengiz Özek, Hong Kong’da Çinli bir sanatçıyla birlikte ortaya koyduğu, Nasreddin Hoca hikayeleriyle büyük benzerlikler içeren “Avanti”yi ise şöyle anlatıyor:
Asya Gölge Oyunları diyince, ortak prodüksiyon yapabilir miyiz diye düşündük. Hong Kong’da, Çinli Gölge Oyunu sanatçısı Jian Xin Li ile benim bir arada ürettiğim bir oyun ortaya çıktı. Bu da ilginçtir, hikâyelerimizi paylaşınca Nasreddin Hoca’nın Çin’de de olduğunu gördük, adı “Avanti.” Hikâyeler aynı neredeyse, büyük olasıkla Moğol kültürünün uzantıları diye düşünüyorum. Ve Nasreddin Hoca üzerine yapmaya karar verdik. 20 gösteri yaptık Hong Kong’da. Tamamen doluydu oyunlar. Şimdi Türkiye prömiyerini bizim festivalimizde yapacak.
Cumhuriyet
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |